Makedonya, Osmanlı Sultanlarından Birinci Murad Sultan Han devrinde, 1371 Cirmen Zaferiyle Türklere kapıları açmış. 1371’den 1877-1878 Osmanlı-Rus (Doksanüç) Harbine kadar fasılasız Osmanlı hâkimiyetinde kalmış. 1878’de Rusların işgaline uğramış. Aynı yıl yapılan Berlin Antlaşmasıyla tekrar kurtarılmış. 1912-1913 Balkan Harbi felâketinden sonra, Osmanlı hâkimiyetinden çıkmış. Bölgedeki Türk ve Müslüman ahali Anadolu’ya göç etmek mecburiyetinde kalmasına rağmen, bölgede hâlâ çok sayıda Türk-İslâm nüfusu yaşamaktadır. Ülke nüfusu 2.050.000’dir. Ülkedeki en yaygın din Makedon Ortodoksları. İslâmiyet de en yaygın ikinci din.  

Cennet mekân ecdadın İ’lâ-yı Kelimetullah için hırs-ı can edip gerçek İslâmiyeti, insanlığı, adaleti götürdüğü o engin ve nazik anlayışı “otağ” kurduğu her mekânda görmek mümkün. İşte bunlardan birisi de Üsküp ve Makedonya. Meşhur ve büyük şairimiz Yahya Kemal’in memleketi.  

Bu seyahatimizin amacı; genç ve dinamik birkaç kardeşimizin gayretleri ile açılmış olan yeni Nur Dershanesindeki manevî havayı teneffüs etmek, o genç ve dinamik kardeşlerimizi tebrik edip manevî bir kuvvet olmak. Oralardaki İslâmî potansiyeli yerinde görmek ve hizmetlerimiz açısından ne gibi katkı ve ufuk olduğunu tesbit etmek. Bu konuda Yurt Dışı Hizmetleriyle ilgili heyetimizle yapılan meşveret, onların bilgisi ve duâsıyla Makedonya’ya dört günlük bir hizmet seyahatimiz oldu. Yol arkadaşım da bu konularda çok istekli, gayretli, tecrübeli, aktif; İzmir 19. Dönem Milletvekili Mehmet Özkan Beyefendiydi.

İstanbul’dan Üsküp Havalimanına ulaşmak sadece bir saat. Günlük uçak seferleri mevcut. Böyle kısa günlerde bile ikindi namazını İstanbul’da akşam namazını Üsküp’te yeni açılan dershanemizde kılmak nasip oldu dersem zaman ve mesafeyi daha iyi tarif etmiş olurum. Havalimanında bizi karşılayanlar güler yüzlü ve dinamik iki genç kardeşimiz ve dost bir şoför. Akşam, namazını dershanede kılıp, tanışmadan sonra kısa bir şehir turu ve dershanede geç saatlere kadar ders, sohbet ve istirahat…

Ertesi günü Üsküp’teki çok önemli bir görevde bulunan değerli bir dost insanla buluşma. Salih Bey, çok nazik ve bilgili bir insan. Komünist Yugoslavya’sında, inanç ve kültüründen hiçbir şey kaybetmeden ecdadından aldığı dua ve enerjiyle her türlü olumsuz şarta rağmen; inancını, benliğini ve karakterini koruyup bugünlere gelebilmiş bir beyefendi ve çok önemli bir yetkili. Türkiye hakkında çok yakın bir ilgi ve bilgi sahibi. Beş dil biliyor. Konusuna hâkim. Vizyonu geniş bir insan. Sohbetimiz esnasında bize her konuda yardımcı olabileceğini beyan etmesi samimiyetinin ve vefadarlığın göstergesi. Bu güzel sohbetten sonra kendisine teşekkür ederek akşam namazını kılmak için Üsküp Kalesi içindeki Üstadımızın da namaz kıldığı Mustafa Paşa Camii’nde akşam namazını kılıp hatıra defterini imzaladık. Bu kısa ziyaretten sonra dershanemize gelip, bu çevrede bulunan başka Nur Talebelerinin de katıldığı kardeşlerle dersimizi yaptık. Bizi hiç yalnız bırakmayan kaptanımız, halis bir Müslüman olan Arnavut asıllı şoförümüz de dersteydi ve ilgiliydi. Dersten sonra kardeşlerimizle daha yakından tanışma, sohbet ve bu ülkede İslâmî hizmetler için neler yapabileceğimizi müzakere ettik. İlerisi için hedefler, çalışmalar ve projeler beyan edildi.    

Ertesi günü namaz, ders ve kahvaltıdan sonra UNESCO tarafından korumaya alınan gölü ve gölden çıkan incisi ve balığıyla meşhur, Üsküp’e 150 km mesafede bulunan Ohrid şehrine gittik. Yol üzerindeki köylerde yer alan camiler Balkanlarda şanlı ecdadın unutulmaz eserlerini ve kimliğini gösteren birer canlı tarih, İman, İslâm nişanesi. Ruh ve gönül dünyamıza hayat veren şahane görüntülere muhatap olduk.

Rehberimiz Tayfun kardeşimizin verdiği bilgiye göre sadece Üsküp’te 40’a yakın, bütün Makedonya’da 400 civarında cami bulunuyor. Ohrid’de de 10 cami, bir bayan Kur’ân kursu ve öğretmeni, üç de erkek Kur’ân kursu ve hocası olduğunu Hamza Bey Camii’ndeki müftülük makamında ziyaret ettiğimiz müftü Samed Hoca ve sekreterinden öğrendik. Burada bize Makedonya’ya özel “makiyato” denen kahve ikram ettiler. Bu cami kütüphanesinde Âyetü’l-Kübrâ ve bazı Risale-i Nur eserlerini görmemiz ayrı bir sevinç kaynağı oldu. Gazetemiz Yeni Asya’dan bahsedince kendilerine gazeteyi göndermemizi istediler. Biz de kendilerine hem gazetemizi hem de e-gazeteyi günlük göndermeyi vaad ettik. Buradaki Müslüman Türkler ülkemize ve insanımıza olan büyük ilgiden dolayı hemen “Hangi partidensin?” diye soruyorlar. Müftü efendi ve yanındakiler de aynı soruyu sorunca Mehmet Özkan “Ben Demirel’in partisinden milletvekiliydim” deyince, merhum Süleyman Demirel’in bu şehre geldiğini, buradaki cami ve tarihî eserlere büyük katkılar yaptığını ve kendisini coşkuyla karşılayıp bu iyiliklerini unutmadıklarını, büyük memnuniyet ve takdirlerini beyan ettiler. 

Öğle namazını şehrin merkezindeki “Halveti Tarikati Camii”nde cemaatle eda ettik. Cami cemaati namazdan sonra; cehrî olarak “Lâilaheillallah” zikriyle duâ ettiler. Yılarca Komünist idaresinde kalmasına rağmen, Avrupa’nın bu kısmında ezanların hâlâ aleni hoparlör ile minarelerden okunduğunu, cemaatle namaz kılındığını görüp yaşamak ayrı bir saadet veriyor insana. Bu şehirde hediyelik eşyanın en önde gelen ögesi “Ohrid İncisi.” Çarşı boyu çeşit çeşit inci dükkânları!  

Sonraki durağımız Struga şehri. Burası da Türklerin yoğun olduğu Ohrid Gölü kenarında üniversitesi de olan bir ilçe. Burada çok önemli bir özellikle karşılaştık. Normalde dünyanın birçok yerinde ırmak ve nehirler göllere akar. Fakat Ohrid Gölünden Drim adlı ırmak çıkıyor. Yani gölden bir ırmak çıkmış! Irmak gölden denize doğru akıp gidiyor. Garip bir hikmet-i İlahiye! Mevsimin ilk karını buradaki dağlar başında gördük. İkindi namazını da Struga şehrinde güzel bir camide cemaatle eda etmek nasip oldu.

Üsküp’e dönüş güzergâhındaki bir başka durağımız Gostivar şehri. 60 bin nüfuslu 8 camii olan ve Müslüman Türk nüfusun çok olduğu önemli bir merkez. Akşam namazını burada çok büyük ve harika bir mimarisi olan “Kadir Camii”nde kıldık. Namazdan sonra bu şehirdeki Nur Talebelerinin açtığı dershaneye uğradık. Rahmetli Sungur Ağabeyin de geldiği ve duâ ettiği bu dershane ve buradaki kardeşlerden iki tanesiyle daha önce Türkiye’de görüşmüş olmamız da ayrı bir tevafuktu. Bu ülkede ilk dershane 1992’de açılmış. Şu anda çeşitli Nur cemaatlerine ait, farklı şehirlerde ondan fazla dershanenin olduğunu söyledi dostlarımız. Dünyaca ünlü soğanı ve ev yapması ekmekleriyle de meşhur olan Gostivar’daki dershanede yatsı namazını kılıp ikramdan sonra ders okuyarak Üsküp’e doğru yolumuza devam ettik. 

Geri dönüş güzergâhımızdaki son şehir; Tetevo (Kalkandere) şehriydi. Burada da ayrı bir şaheser mabedi görmek nasip oldu. 1495  yılında iki bayanın yaptırdığı “Çiçekli Camii” çok ilginç ve dünyada ender rastlanacak bir cami türü. Dış duvarları tamamen çiniyi andıran bir tarzla çiçek ve çeşitli manzaralarla süslenmiş. Gece olduğu ve kapalı olduğu için caminin içine giremedik. İçinin de çok süslü ve çiçekli olduğunu rehber kardeşimiz söyledi.

Bu güzel seyahatten sonra tekrar ulaştığımız Üsküp dershanesinde gece geç saatlere kadar günün değerlendirmesini ve ilerisi için bu ülkedeki hizmetler adına ne yapabileceğimizi konuştuk. Ertesi sabah da namaz, ders ve kahvaltıdan sonra ülkemize dönmek üzer havalimanının yolunu tuttuk. 

Netice olarak; özellikle Müslüman nüfusun yaşadığı dış memleketlerde doğru İslâmiyeti anlatıp tatbik edecek plan ve projelerle bunları bizzat yaşayıp takip edecek fedakâr insanlara olan şiddetli ihtiyacı bir defa daha yerinde görmüş olduk.

Yepyeni mekânlarda, Hakkın rızasını hedefleyen, ihlaslı, samimî insanlarla buluşmak ve kaynaşmak ümit ve temennisiyle…