Bu kudsî davada çok sırlı kerametli olaylar vardır. Çok ibretli olan mübarek kedinin kılavuzluğunu geçen hafta hakka yürüyen merhum ağabeyimiz Hafız Hasan Hüseyin Erol ağabeyimizden aktaralım.
Hafız Hasan Hüseyin Erol, 18 Haziran Pazar günü vefat edip Hakka yürüdü. Sandıklı İlçesinde defnedildi. Ruhu şâd mekânı cennet olsun. 1943 yılında Sandıklı’nın Koçgazi Köyü’nde doğmuş. Çok samimi, halis, mütevazi bir mü’min ve Nur talebesiydi. Sandıklı, Ala Mescid köyü imamı İbrahim Ethem Efendi’nin talebesiydi.
Kendisiyle 27 Aralık 2008 tarihinde kardeşi Yeni Asya köşe yazarı Muzaffer Erol hocamızın yardımıyla hatıraların almıştım. Rahmet ve duaya vesile olması, davaya adanan ömürlerin ibretli hatıralarının ruhlarda ufuk açması ümidiyle inşallah.
Önce Alamescid Köyü hocası İbrahim Edhem hakkında Risale-i Nur’a gidelim.
“Alamescid Köyü hocası İbrahim Edhem’in hâlisâne mektubuyla, ehemmiyetli ve Nur’un masum şakirdlerinin o mübarek hocanın dersinden tam hisse alan ve Nur dairesine giren altı küçücük masumların kendi kendilerine düşünüp hocalarına söyleyerek, altı pusula kendi kalemleriyle yazarak, bu ihtiyar, hasta Said’e, o masum mübarekler, ömürlerinden her biri bir kısmını vermesi, hakikaten gayet medar-ı hayret ve takdir bir hâdise-i Nuri’yedir. Ben dahi o masumların o mübarek hediyelerini kabul edip, yine o küçücük Saidlere hediye ederek, benim yerimde çalışmak için bağışlıyorum. Cenab-ı Hak, onları muvaffak eylesin. O küçücük Saidler ise, işaretlerinden, İbrahim, dokuz yaşında, Mustafa on bir yaşında, Halil İbrahim on iki yaşında, Emin Yılmaz on dört yaşında, Mehmed on bir yaşında, Abdullah on iki yaşlarındadır.” (EMİRDAĞ LAH. SH. 265 171 MEKTUP.)
Hasan Hüseyin Erol, İbrahim Edhem Hoca’nın masumlar talebelerindendi. Hocası İbrahim Edhem hakkındaki hatıraları:
“Hoca Efendi aslen Üsküplü. 93 harbiden sonra Balıkesir’de bir köye yerleşiyor. Babası Mevlevi’ymiş. Boşanmış bir çocuk babası. Balıkesir’den bizim çevre köylerde imamlık yaptı. Ben sekiz yaşındayken bizim köye 1950 senesinde imamlık olarak gelmişti. Kur’an dersini ondan aldım. Bediüzzaman ismini ondan duydum. Namazlardan sonra bize tesbihat okutuyordu.”
“Hoca Efendi, Bediüzzaman gibi yaşamaya çalışan, fedakâr, cömert, sahabe hayatı yaşayan, kimseden ekmek yemek almazdı. Kimliğinde İbrahim Ethem yazılıydı. Civarda Talas Hoca diye nam yapmıştı.”
“1950’den önce köy, yakın il ve ilçelere heybesinde risaleler hizmette! Tahmin ediyorum Bediüzzaman’ın postacısıymış. Üstad onu Sandıklı sorumlusu olarak tayin etmiş. Her pazartesi Köyden, sandıklıya Risale-i Nur dersine giderdi.”
VE MÜBAREK KEDİNİN KILAVUZLUĞU HADİSESİ
“İbrahim Edhem Hoca, üstadın vazifelendirmesiyle Balıkesir’de bir nur talebesine Risale-i Nuru ulaştırmak için bir kış ayında tirene biniyor. Her taraf kar, buz! Gece saat 03.00 sırasında Balıkesir garında iniyor. Sokakta bir bekçi bir de tiren sorumlusu var. Adresini soracağı kişinin tutuklanma endişesiyle resmi yetkililere adresi soramıyor! Çünkü o devirde devletin nazarında risaleler tehlikeli olarak kabul ediliyor! Her tarafta Nurculuk aleyhine büyük baskı ve zulüm var.
“O sırada sokakta bir kedi! Soğuktan donmak üzere! Mübarek hayvan, bir eve doğru yöneliyor. Hoca kediyi takip ediyor. Durduğu evin kapısını çalıyor. Ev sahibi bu saatte şaşkınlıkla: “buyurun!” diyor. Hoca adama: “Kedi sizin galiba üşümüş ölmesin diye haber vereyim dedim!” Diyor. Ev sahibi “teşekkür ediyor. Bir dakika size birisini soracaktım, deyip ismi söyleyince. Ev sahibi: “O benim!” diyor. Hoca çok şaşırıyor! Bu keramete şahit oluyor. Soğuk kış gününde, bütün sebeblerin sükut ettiği bir anda mübarek kedinin kılavuzluk ve rehberliğine her ikisi de şaşıyor! Bu hatırayı da devamlı her yerde paylaşıyor.”