“Hoca Efendi bu çevrede çok Risale-i Nur Postacılığı yapmış. postacılık bitince Üstad, hocaya: “kardeşim sen git köylerde Müslümanların çocuklarına Kuran öğret.” Demiş.
Edhem Hocamız hiç boş durmazdı. Yediden yetmişe herkesi toplar eğitirdi. Vakarını bozmaz ama Nasreddin Hoca gibi de nüktedan pratik zekâ bir farklı insandı. Ben şahsen, birçok kerametlerine şahit oldum. Eskilerden Şekerci Rifat abiye Üstad Bediüzzaman onun için: “bu yedilerdendir ama kendisini bilmiyor.” Diyerek taltif etmiş. Bu köyden başka birisine Üstad: Üç defa: “İbrahim Ethem Kahramandır.!” Diyerek taltif ediyor.”
LİDER NÜKTEDAN, CÖMERT VE AKSİYONER HOCA İBRAHİM EDHEM EFENDİ
“Hocamız, tam bir lider, nüktedan, bilgili, cömert ve aksiyoner bir adamdı. Köyleri maddi manevi ihya ediyordu. Köye ilk kaldırımı, çiçekçiliği, parkı, camiyi yağlı boya ile boyamayı o yaptı. Çevreyi yeşillendirme, ağaçlandırma faaliyetlerini O başlattı. Alamescid köyü ovalıktı, çamurdu. Çamurdan onları kurtaran bir insandı.”
“Kur’an hizmetinde, tam İhlâs risalesine masadak olan, hiçbir şey beklemeden hizmet eden değerli bir insandı. Sanki Ramazan İktisat Risalesi onun için yazılmıştı. Çocuklara ana ve babalarından daha şefkatli ve cömertti. Ramazanda. Köyden şehre gidince köy çocuklara şekersiz dönmezdi. Herkese eğitim vermeye gayret ederdi.”
“İhlâsla, sadakatle, birçok insana Kur’an öğretti. Talebeleri hep bir yerlere geldi. Ufuk açtı. Tüm insanlara “eğitim” hizmeti veren bir insandı. Ben çok hocalar gördüm. Ama ondaki hal başkaydı. Sanki sadece” İslâm’a hizmet” için yaşayan birisiydi. Melekvari bir hali vardı. Nefsini tam öldürmüştü. Yüzlerce hoca gördüm. Ama onun kadar İslâm davasına gönül vermiş bir insan görmedim. Son zamanlarda nefes darlığına yakalanmıştı.”
“Çok iktisatlıydı. Aldığı maaşı hep hizmet yolunda harcardı. Herkesin evine gitmez, kendisi ekmeğini yemeğini bizzat yapar. Kimseye yük olmazdı. Maddi ve manevi bütün varlığını bu yolda harcardı. Bir yıllık gelirinden üstüne sadece bir kat elbise yaptırdı. İnsanları uyandıran gayreti vardı.”
VE ALAMESCİD KÖYÜ HOCASI İBRAHİM EDHEM’İN VASİYETİ.
“Titiz bir insandı.1970 Temmuz aylarında Sandıklıya gitmiş, vasiyetnamesini Kur’an yazısıyla yazmış sonra daktiloyla Latin harflerine döndürmüş. Bir ikindi ezanı okuyacakken elime bir kâğıt tutuşturdu. Baktım vasiyetiydi! Bana vefat edince cenazesini benim yıkamamı, defin işlerimi yapmamı
ve musallaya varınca namazımı kıldırdıktan sonra bu vasiyeti emaneten okumamı istedi. Ölüm anını bile hizmet ve eğitimi düşünen birisiydi!”
“Menteş Baba Selçuklu zamanından büyük bir zat. Bu civardı dervişleri vardı. O gün hepsi cenazedeydi. Cenaze namazını kıldırdıktan sonra cemaate vasiyeti okudum. Hatırladığım kadarıyla şunlar yazılıydı: “Ey cemaat ben de sizin gibiydim. Herkes buraya mutlaka gelecek onun için dünya malına tamah etmeyin!” Bunu okuyunca bütün köylü ağladı.”
NETİCE: Hatıralar, güzellikler ve bizlere düşen hisse ve dersler:
BİRİNCİSİ: Bütün nurcular için ibretli bir ders: Hz. Bediüzzaman’ın: “Sahabe mesleği Kudsi Nur Davası” için o ceberut devirde, teknolojinin olmadığı bir zamanda en ücra köylere kadar irtibatı kuran ve devam ettiren dikkat ve gayreti! Sadakat kahramanlarını sevk, idare ve hizmete odaklaması, bugünkü tabirle motivasyon denen halet! Nurcuların bugünkü hali! İbret ve ders çıkarıp gayrete gelmek zamanı!
İKİNCİSİ: Makedonya göçmeni, dul, garip bir köy imamının bir tek Risale için Balıkesir’e olan zahmetli seyahati. Mübarek Kedinin manevî yardımı! Ücra Sandıklı köyleri ve çevreye yaptığı maddi manevi nurlandırma ve ışıklandırma aksiyoner hareketi! Çocuklara Kur’an eğitimi, halka davet ve tebliğ, maddi ve manevi bütün varlığını hakka ve halka feda etme cömertliği, çevreye tamir ve güzellik katma, gayret, sadakat ve ufku!
Nur Camiası olarak bize düşen: Bu kudsî dava ve şahsi manevînin kıymetini bilip, ihlâs, birlik, sadakat, uhuvvet, tesanüd ve gayretlerimizin artması dilek ve temennisiyle.