"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hizmeti düşünmek, ihlâslı hareketi yakalamak

Nejat EREN
06 Mayıs 2016, Cuma
Asrın her türlü derdine çare, manevi reçetesi Risale-i Nur’dadır. Hazreti Bediüzzaman’ın feryatları kulaklarımda çınlıyor. Ülkemin ve âlemi İslâmın yürekler acısı durumlarını görünce üzülüyor, bazan dehşete kapılıyorum ama asla ümitsiz ve karamsar değilim.

Asrın her türlü derdine çare, manevi reçetesi Risale-i Nur’dadır. Hazreti Bediüzzaman’ın feryatları kulaklarımda çınlıyor. Ülkemin ve âlemi İslâmın yürekler acısı durumlarını görünce üzülüyor, bazan dehşete kapılıyorum ama asla ümitsiz ve karamsar değilim. 

“Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temâşâ eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tâhir’ler, Yûsuf’lar, Ahmed’ler, ve saireler! Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, “Sadakte” deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun.” Feryadını işitiyorum.  

“Bu zamanın memesinden bizimle süt emen, gözleri arkaya maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakikatsiz ve ayrılmış olan çocukların” hâlâ varlığı! Bunların; şu kitabın hakikatlerini hayal tevehhüm et(meye)” devam etmeleri. Bizim bu kitabın tespitlerinin doğruluğuna inancımız.

Üstad, “sureten medenî ve dinde lâkayt ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları”, dünyaya, menfaate ve tarafgirliğe değil “camiye dâvet” etmeye devam ediyor. “İki hayatın ruhu hükmünde olan İslâmiyeti bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar”a; kabristanı işaret ediyor, hakikat-i İslâmiyeyi kâinat üzerinde dalgalandıracak nesl-i cedidi müjdeliyor!

Mirasyedi, yaramaz,netice-i hayatımızı kısır bırakan çocuklara! Sillesini vuruyor. Şanlı ecdadımızla bizi bağlayan tembel pederlere ciddî bir itirazı var! Mazi ve istikbal hayatının köprüsü olamadıklarını hatırlatıyor. “Heyhât! Ne kadar hakikatsiz ve karıştırıcı ve bir kıyas oldunuz!” itirazını yapıyor.

İslâm dünyasında dolaşan kara bulutların defi ve rahmetin tecellisi, samimi ve ihlâslı dâvâ ehlinin manevî cihadına bağlı görünüyor. Ortadoğu başta olmak üzere İslâm Coğrafyasında zındıka planıyla kan emen vampirlerin açtığı yaraları siyaset ve diplomasi çözemiyor! Zaten de istemiyor! Milyonlar masum Müslümanın hayatını karartan bu hunhar tuzakların, bunlara bilerek, bilmeyerek alet olan iç ve dış mihrakların oyunlarının deşifre edilip farkına varılması güçlü bir iman ve inayete mazhar olmuş bir ferasetle ancak keşfedilebilir. Vicdanları parçalayan; terör, ölüm, intihar bombaları, anarşiyi tetikleyen bu menfur planların sonuçsuz kalması ancak kudsi ve mânevî hizmet halkalarının genişlemesi ve duaların artmasıyla mümkündür. İçimize giren bu sinsi ve alçak tuzağı; sofimeşrep duruş ve mistik bir zihniyetle deşifre etmek olmaz. Bu menfurluklara alet olanları keşfedip, görebilmek, ikaz ve ihtar etmek sorumluluğundayız.  

Sanal âlem ve “algı operasyonları” bizi bizimle çatıştırıyor. Öyle ki kafalarımızı, gündemimizi, ekranların ve sokağın cazibesi doldurmuş durumda. Sosyal çalkantılar, siyasi manevralar, kavgalar, vitrin teşhirleri, Müslümanı Müslümanla çatıştırıyor. Zındıka komitesi perde altından alan kazanıyor. Hayallerimiz, hislerimiz istila ve işgal edilmiş durumda.

Zihinlerimizi bu vahşet, tedirginlik, tereddüt, endişe ve şüphelerden kurtarıp müspet manada, fıtrat kanunlarına mutabık hareket etmek zorundayız. Maneviyatı kuvvetlendirmek ve ihlası ön plana çıkarmak çıkar yoldur. Amaç ve araçların meşru olmaması bizi; “körle yatanın, şaşı kalkacağı!” gerçeğiyle karşı karşıya bırakır. Hedefinden sapmış, menfiliklerle uğraşan ruh, zihin ve beyinlerden müspet hareket ve istidat gelişmesi beklemek hayalciliktir.

Üstad bu konuda da rehberdir. Tavsiyeleri de gayet açık ve nettir. Özetle şöyle: 

*Tevbe kapısı açıktır ve tevbe edenler çoğalmalıdır. Bazılarının hatırı kırılsa da hakkın hatırı kırılmamalıdır. Hakkın ve milletin hatırı, baştaki reislerden daha âli ve yücedir. Haksızlık yapan, aksine millete fedakârlık iddia eden sahtekâr, reislere hamiyet-furuşlara, velâyet dâvâ eden ehliyetsiz şeyhlere haddini bildirmek gerektir. Bu da ancak farz ve sünnet-i seniyeye tam ittiba ile olur.

*Milletin cesaretini teşkil eden, namusunu muhafaza eden mânevî havuzu takviye etmek gerektir. Ümmetin mânevî hazinesi, cömertliğini, umumi menfaatini nazara alıp ümitsizlik ateşini söndürmek gerekir. Basiretsizlerin bu iki temel unsurda -bilerek veya bilmeyerek- açtığı delikleri kapatacak yol; müspet hareket, asra, fıtrata, Kur’an’a ve sünnete uygun hizmettir. Millette var olan; hilelerle yok edilen, ebedilik mayası, hayati değerlerin bir “Şahs-ı mânevî” harcıyla tekrar kuvvetlendirilip, milleti serseri, perişan ve parça parça eden vaziyetten kurtarmaya çalışmak lazım. Bu da hakikatın hâtırını kırmamaktan geçer.”

*Milletimizin vazgeçilmez değerlerinden olan ve istismar edilen, cömertlik ruhu tekrar inşa edilmelidir. Bu da; ilim, bilgi, meşrutiyet, hürriyet-i şer’iyeden istifadeyle delikleri kapatmakla mümkün olur.

*Kuvvetli bir silkinme ve haykırış için; “Eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunlarının! Beş yüz senedir yattıkları uykudan Kur’ân’ın sabahında uyanmaları gerekiyor! Yoksa, Kur’ân-ı Kerîm’in güneşinden gözlerinizi kapatıp,  gaflet sahrasında yatanları, vahşet ve gaflet yağma edip perişan edecektir. Kur’ân mecrasından ayrılıp birleşmeyen su damlaları gibi, toprağa düşenler, toprak gibi, sefahet ve şehvet-i medeniyece emilip yutulacaklardır. Birleşen su damlaları gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in saadet ve selamet mecrasında ittihad edip, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürenler, bu vatana ab-ı hayat olan hakîkat-i İslamiye sularını akıtabilirler. O hakîkat-i İslamiye suları ile bu topraklarda îman ziyası altında hakîki medeniyetin fen ve sanat çiçekleri açacak, bu vatan maddî ve manevî saadetler içinde gül ve gülistana dönecektir, inşaallah!”

*Gözünü intikam, şöhret, tamahkârlık, hamaket, dinsizlik, taassub hırsını işletip siyasetine vasıta edenleri iyi tanıyıp onlara destek ve tarafgir olmamak gerek!”

 *Zalim ve diktatörlere karşı da; keçinin kurt korkusundaki son çaresi olan; boynuzu ile kurdun karnını delme cesaretini bilmek gerek. Bu hareket ehli hamiyete bir ışık, harika bir kahramanlık örneği ve rehberdir. Fıtrî meyelân karşısında beşeri güçlerin mukavemeti geçersizdir. Suyun, kalın demiri parçalaması, şefkatli tavuk cesaretinin ite saldırması, hamiyet ve şecaate en güzel ve ibretli örneklerdir. Her türlü zulme karşı yürekli ve mert duruş ancak; ilimle, manevi kuvvetle, ihlâs, sadakat, samimiyet müspet hareketlerle olur. O da bilgi ile mücehhez olmakla ancak mümkündür.

*Burada önemli olan husus;imanın mahiyetindeki hârikulade şehâmetin, izzet-i İslâmiyetin tabiatındaki âlem-pesend şecaatin, uhuvvet-i İslâmiyenin intibahıyla her vakit mucizelerin olabileceğidir.” 

Gerçek inananın alemini ve günlük dünyasını bu hakikatler meşgul etmelidir. Mesailerimizin ve hizmet faaliyetlerimizin bu manalarla dolu ve süslü olması dilek ve temennisiyle. 

KAYNAKLAR: Tarihçe-i Hayat,  Münazarat, Hutuvatı Sitte.

Okunma Sayısı: 1763
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı