"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kur’ânî hükümlere karşı Müslümanların kusurları

Nejat EREN
11 Mart 2016, Cuma
Dinin tespit ettiği şartlar çerçevesinde haram bilinen bazı şeyler zaman ve zeminin şartlarına göre (kesin gibi görünen ve ihtisas sahibi dini de bilen birisi tarafından verilen hayati tehlike… vb) ile ancak vacip olur.

Elin kesilmemesi için çürümüş parmağın kesilmesi gibi.” Bu hakikat fikir olarak kalbimizde yerleştirebildiğimiz düşüncesinde miyiz? 

“İşleri karıştırmak, tahrip, kışkırtıcılık ve anarşi ruh halini anlatan; bozuk fertlerin, kangren olma özelliği gösteren fikirlerin; kopkoyu bir cehalet, vazgeçilmez bir inat, bitmeyen bir garaz, söndürülemeyen bir intikam duygusu, maymun misal taklitçilik, habis bir gevezelik ve boşboğazlığın iktidar olduğu halet-i ruhiyenin saadet kaynağımız olan ve “meşvereti” inciten bir cemiyetten uzak olmanın insan hayatı için en başta gelen bir sâri hastalık hâlinden uzak olunması” tavsiyesine uyma ve yaygınlaştırma gayretimiz ne durumdadır? 

 Tatbikatın öne çıkıp gerçeklerle yüzleşmenin bir tespiti ise:

 “Müteşabih ağaçları gösteren semereleridir.” Yani: “birbirine benzeyen ağaçları ayırt edecek tek şey onların meyveleridir.” hakikatiyle yüzleşmeyi yapabiliyor muyuz?

Hakperest, makul, mantıklı ve akılcı bir değerlendirme ise şöyle:

“Herhangi bir hükümeti, şahsı, grubu, cemaati, milleti, olayı ve faaliyeti değerlendirmedeki kıstas ve ölçü; denge ve yorum olan: “Demek, nokta-i nazar, hükûmetin hasenâtı, seyyiâtına tereccühüdür. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir. Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.” (Beyanat ve tenvirler, s.80) Yani Bir hükümeti veya bir grup ve şahsı değerlendirmede ölçü, onun iyilikleri ile kötülüklerini birlikte değerlendirip; iyiliklerinin biraz fazla olması halinde onun aleyhinde bulunmamak ve iyiliğine hükmetmektir. Aksi halde “hatasız ve günahsız” hükümetin veya insan ve grubun olması mümkün değildir. Bu şekilde bir değerlendirme yapmayan insanlar ancak “anarşist ruhlu” suçlamasına karşı duruş ve çizgimiz ne haldedir?  

“İslâmiyet’in faziletleriyle ziynetlenmeyen bir kalpten hakiki hamiyet, sadakat ve adalet beklenemeyeceğini; iş yapmanın ayrı bir maharet olduğundan günahkâr birisinin kendi alanında çok güzel işler yapıp başarılara imza atabileceği” gerçeğini etrafımızdaki insanlar için tatbik etme durumumuz nedir?

“Hastalık ve dert teşhis edilmişse netice almanın daha kolay olduğunu, büyük işlerde sadece kabahat ve noksanları görenin ya aldanıp, ya da aldatacağını, cerbezenin özelliğinin ise hep kusurları büyüterek güzellikleri göstermemek olduğu” tespiti karşısında cerbeze ve hastalıklarımıza karşı duruşumuz nedir?

“Güzel görenin güzel düşüneceğini, güzel düşünen güzel rüya göreceğini, güzel rüya görenin hayatından lezzet alacağı”  muhteşem tespitini yayıp yaygınlaştırıyor, yaşayıp yaşatabiliyor muyuz?  

“Hastalıkların gizlendiği zaman daha zararlı olacağını, sıkışan buharın bir yol bulup çıkamadığı zaman deprem meydana getireceğini” tespit ederek “halı altına süpürülen olayların” bizi zamanla sıkboğaz edeceğini idrak edip çözüm yolları arıyor muyuz?

“Bazan hayırdan şer; bazan da şerden hayır doğacağını; çok şerli olanların bu şerlerinin hayır yapanların maksadına hizmet ettiği için hayır şeklinde görülmesi ve bu şerlerinin alkışlanması lâzım geldiği” şeklinde çok farklı bir bakış açısını nefislerimize sindirebiliyor muyuz? 

“Eskiden Müslümanların zengin, batılıların fakir olmasına karşılık; şimdi işin tersine dönmesinin hikmet ve sebebleri ise şöyledir:

Sebeplerden birincisi, “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm Suresi: 39.) olan  Allah’ın fermanından istifade eden çalışma arzusu ve peygamberin (asm):  “Çalışıp kazanan, Allah’ın sevdiği bir kuldur.” Sözünden istifade eden kazanma arzusunun devamında olduğunu; şimdi ise bu aşk ve şevk söndüğünden tekrar onları canlandırmak gerektiğini; Allah’ın kelâmına hizmetin  şu zamanda maddî bakımdan da ilerlemeye bağlı olduğunu bilip bunun çarelerini bulmadan; çağın gerekliliklerini ayırt edemeden; kazanıp elde etmedeki kanaat etmeyle, hazır ücrete tabi olmayı ayırt edememeden kaynaklandığı” tespiti karşısında fert ve camia olarak sosyal ve iş hayatında müspet bir teşebbüsümüz var mıdır?

Sebeplerden ikincisi de “birbirinden çok uzak ve birisi hakiki ihlâsın özü; diğeri ise tembelliğin göstergesi, olan iki tevekkülü ki, işin başlangıcında yapılması gerekenleri yapmayarak gösterilen yanlış ve tembelce bir tevekkül; diğeri ise İslamiyet’in gereği olan işin başında bütün şartları yerine getirdikten sonra vazife-i ilâhiyeye karışmamak olan neticeye razı olup katlanmak olan İslâmî inanca uygun hareket etmemenin” bizim için neleri getirip, neleri götürdüğü muhasebesini yapabiliyor muyuz? Şuurlu ve halis bir hayat yaşamak ümit ve tesellisiyle. 

Okunma Sayısı: 1078
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı