"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mahmut Çalışkan Ağabeyin aziz hatırasına (2)

Nejat EREN
24 Eylül 2016, Cumartesi
Emirdağ’ın sadâkatli ve istikametli Nur Kahramanı

Emirdağ’ın sadâkatli ve istikametli Nur Kahramanlarından birisi daha geçen hafta içerisinde Hakk’a yürüdü. Asalet ve efendilikte öncü ve mümtaz olan bu “Çalışkanlar Hanedanının” sadâkatli efendisi muazzez Üstadımızın iki yıl şoförlüğünü yapmış olan merhum Mahmut Çalışkan Ağabeyin aziz hatırasına atfen kendisiyle 17.12.1998 günü Emirdağ dershanesinde yaptığımız bir röportajın devamını istifadeye medar olması temennisiyle can dostların nazarlarına arz ediyorum.

Ders yaparken Üstad kendisi mi okurdu size mi okuttururdu?

Kendisi de okurdu biz de okurduk. Meselâ sabah namazı derslerinde ekseriya sırayla bize okuttururdu. Kendisi dinlerdi. Arapça bilmediğimiz ibareleri bize izah ederdi. 

Daha önce Eskişehir’deki bir ağabeyin hatıralarında Üstad kırlara giderken bir komutanın başından sarığı alma teşebbüsü olduğunu dinlemiştim. Sizin bu konuda bir bilginiz var mı?

O bir yüzbaşıydı. Böyle bir teşebbüsü oluyor. Fakat daha önce de dediğim gibi Üstadımız bu konuda buradaki memurların emir kulu olduğunu bildiği için müsbet hareket eder. Onlara zorluk çıkarmaz ve asayişi ihlâl etmemek için memurun emir kulu olduğunu bilerek denileni yapar, onları zor duruma düşürmek istemezdi. Daima müsbet hareket ederdi.

İstikbale ait Üstadımızın bazı müjdeleri var mıydı? Gerçi bunlar Risale-i Nurlarda zikredilmiş, ama sizlere özel söylediği İslâm’ın geleceği hakkında bazı önemli hususlar var mıydı?

Bunların hepsi Risale-i Nurlarda vardır. Onun için bu tür şeylere girilmese iyi olur. Üstadın tarzını Risale-i Nurlarda aramamız gerekiyor. Çünkü dilden anlatılanlara herkes bir kelime veya birkaç kelime ilâve ediyor. Bu sefer yanlışlıklar ortaya çıkıyor. Bunun için devamlı en sağlam kaynak Risale-i Nurların aslıdır.  Bu gün maddî manevî ne gibi sorular varsa Üstadımızın ağzından Risale-i Nurlarda vardır. Bizim burada konuşmamız da doğru değil zaten. Ama sizin gibi kardeşler gelince bir şeyler soruyorsunuz bizde açıklamak durumunda kalıyoruz. Esasında bunlara gerek yok her konuda Risale-i Nurları açıp okuyacağız birinci defa anlayamazsak ikinci defa tekrar okuyup anlamak! Olmazsa bilen bir abiyle konuyu tekrar okuyarak bütün konuları Risale-i Nurların aslından öğrenmek lâzımdır. Her okuyuşta yeni bir anlam çıkıyor zaten. Onun için amaç da, hedef de, kaynak da Risale-i Nurların ta kendisidir!

Üstad şahsına olan teveccühü kabul etmiyordu değil mi?

Elbette Üstad bu konuda çok hassastı. Her şeyi Risale-i Nurlara verirdi. Risale-i Nurlar devamlı okunursa yepyeni açılımlar oluyor. Biz de aynı şekilde devamlı Risale-i Nurları okumaya devam etmeliyiz. 

Üstadın hiddetlendiği kızdığı zamanlar olur muydu? 

Üstadımız Risale-i Nurlara hücum olduğu zaman hiddetlenirdi. Başka zamanlar hiddetlenmezdi. Kendine zulüm edenlere bile bedduâ etmiyordu. Kendisine eza ve cefada bulunanlar bile hidayet temennisinde bulunuyor. Ben bir saniyede bu insanlardan intikamımı alırdım. Ama elimi bedduâ için kaldıramıyorum belâ musîbet gelirse umuma gelir masumlar ve o eza edenlerin çocukları da zarar görür diye hep ıslâhlarına duâ ederdi. Kötü davrananlara hakkımı helâl ettim siz de haklarınızı helâ ediniz derdi. Bizim vazifemiz yıkmak değil yapmaktır. Onlar bilmeyerek bu tahribatı yapıyorlar diyordu. Hz. Peygamber (asm) gibi onda bedduâ yoktu. 

Gençlere karşı Üstadın özel bir ilgisi var mıydı?

Üstad gençlere karşı çok ilgiliydi. Özellikle üniversitelilerle çok ilgilenirdi. Uzaktan gelenleri bile bazen kabul etmiyordu. Ama hasta olsa bile üniversiteli gençleri zinhar kabul ediyordu. “Bunlar geleceğin Nur Talebesi olacaklar hem okuyacaklar hem neşredecekler” diyordu. Bu gün Üstadımızın bu duâ ve temennisi gerçekleşti elhamdülillah. “Bunlara ben Risale-i Nurların şahsı manevisi namına önem veriyorum” diyordu. 

Üstadın, zamana verdiği önem ve temizlik konusundaki titizliğine ne dersiniz?

Üstad bu konularda çok hassastı. Elbiseleri başkası yıkasa bile eve gelince kendisi de iki üç defa su dökerek yıkar ondan sonra kullanırdı. Elbiseleri bembeyazdı. Çok temizdi. Yeni alınmış gibiydi. 

Zaman konusunda da çok dakikti. Üstadımız için zaman çok kıymetli ve önemliydi. Hizmette zaman Üstada kâfi gelmiyordu. Talebelerini de bu konuda çok ikaz ediyordu. Bayram Abiye bile bir defasında suya göndermiş bir dakika geç kaldığı için hesap sormuştu. Nur Talebelerinin hizmetler dışında hiçbir şeyle hiçbir şekilde meşgul olmasını istemezdi.

Sabah namazı derslerinde hep aynı eser mi okunuyordu yoksa eserler sırasıyla mı okunuyordu? Külliyatta öne çıkan ve vurgulanan bir eser var mıydı?

Böyle bir şey mümkün değil! Risale-i Nur Külliyatı bir küll ve bütündür. Her kitabın kendi makamında ayrı bir değeri vardır. Sözlerin ayrı bir makamı var, Lem’aların ayrı, Lâhikaların ayrı makamları vardır. Üstad bilhassa Lâhikalara da diğer kitaplar kadar çok önem veriyordu. Lâhikaları özellikle tanzim ve tashih ederek yayınlatıyordu.

Diğer İslâm müfessirleri Kur’ân tercümesinde Fatiha’dan başlayıp sırayla gidiliyor. Üstadda bu yok bunu nasıl yorumluyorsunuz? Risale-i Nurlarda üç binden fazla âyet bine yakın hadis-i şerif var.

Diğer müfessirlerle Üstadı bir tutarsak yanlış olur. Çünkü Risale-i Nurları Üstad ben yazdım demiyor ki. Bunların Kur’ân’ın malıdır. Kur’ân’dan tereşşuh etmiştir diyor. Bunlara adeta yazdırılmış. Üstadımızın kalbine ilham edilerek yazdırılmıştır. Lâhikalarda boş değil ki onlardan bir kelime yakalasan on kitaba bedel bir hakikati bulursunuz. Onlar da ilhama mazhar olmuş hakikatler.   

Kafaların karıştığı bir şey var Üstadı Bir küll olarak kabullenmek gerekiyor değil mi?

 Kendi kafamıza göre gidersek elbette ki olmaz. Risale-i Nurları anlayamadım diyenlere Üstad şöyle derdi: “ben bu Risale-i Nurları yemişim siz koklasanız kâfidir! Bu bakımdan kendi aklımızı kullanarak bir yere varamayız çok yanlış olur. Bir bahçeye girseniz size kâfi geleni ve eliniz yettiği yerden alırsanız o kâfidir. Onun için kendi aklımızı kullanarak yorum yapmak çok yanlış olur. Biz Üstad’la kendimizi bir makamda asla mukayese edemeyiz, kimse de mukayese etmemesi gerekir. 

Sizin gibi abilerin herbirisinin ayrı mizaçları var. Üstadımızın herhangi bir abiye özel teveccühü var mıydı? Bu konuda ne dersiniz?

Üstadımız böyle bir ayırım yapmazdı. Herkesin hizmetine bakardı. Herkesi kendi makamında değerlendirir ve hakkını verirdi. Birisinin bir hatası olsa onu mahkûm etmezdi. “Bir insanın dokuz hatası da olsa bir hatası da olsa onu düzeltmeye uğraşmak lâzım” derdi. Isparta, Kastamonu, Afyon, Denizli Emirdağ’da olan talebelerini herhangi bir ayrım yapmadan ve rekabete girmeden herkesi istidat, mizaç ve kapasitesine göre hizmette istihdam eder ve koştururdu. Herkes Üstadımızdan çıkacak hizmet iradesine bakardı. Hiç kimse Ona bir şey demezdi. Kimse nefsinin arzusuna göre hareket edemezdi. Hadiselere kendi açısından değil Risale-i Nurların esası açısından bakardı. Bizler sadece hizmet konusunda  “evet” veya “hayıra” göre hareket ederdik. 

Siz o günleri yaşadınız. Türkiye birçok badirelerde geçti. Bu günkü hizmetin geldiği noktaları da yaşıyorsunuz o günlerle bu günleri hizmet noktasında kıyaslarsanız, bugünkü cemiyetin durumunu da görüyorsunuz. 1950’li yıllarla 1998’li yıllardaki hizmetleri nasıl değerlendirebilirsniz?

O yıllarda hizmette Üstadımızın etrafında elin parmakları kadar hizmette talebeler vardı. Ama 1956 yıllarında Risale-i Nurlar matbaalarda basılmaya başlayınca Üstad; “artık ben vazifemi yaptım. Şimdiden sonra benden sonra gelecek binlerce Saidler hizmeti devam ettirecekler. Risale-i Nurlar hem radyolarda okutulacak, hem okullarda ders kitabı olarak okutulacak, hem de dünyada yayılıp okunacak. Benim ölümümden sonra Risale-i Nurlar daha çok okunacak.” demişti. Şu anda Avrupa’da, dünyada, Türkiye’de elhamdülillah Risale-i Nurlar noktasında çok gelişmeler var. Batıda, doğuda, çok kişiler Risale-i Nurları okuduktan sonra İslâma giriyorlar. Ümitsizlik yok elhamdülillah! Üstadımız hatta; “Avrupa da İslâmı kabul edecek başka çareleri yok!” diyordu. Bu gün bunun emarelerini hep yaşayıp görüyoruz elhamdülillah. Türkiye’de birkaç karamsar haberle sarsılmaya gerek yok.

Son olarak bize ve âlem-i İslâma mesajınız nedir?

Risale-i Nurların okunması, onun neşri ve hakikatlerinin anlaşılmasıydı. Bütün bu eza ve cefaları çeken Üstadımızın bu duruşunu devam ettirmek, sahip çıkmak, insanlığın önünü açmak. Bilmeyenlere bu hakikatleri duyurmak. Onların da istifadesine sunmak. Üstadımız insanlar imanlarını kurtararak öbür dünyaya gitsinler istiyordu. İmansızlık yangınından kurtulmaları için doksan senesini sarf etmişti. Çam Dağı’nda, Barla’da dağ ve derelerde hep bu gaye için çile çekti. Onun dâvâsı iman kurtarma dâvâsıydı. Bu milletin ve insanların imanını kurtarmaya hayatını vakfetmişti, adamıştı. Bizler de bu konuda aynı anlayışla hizmetlerimize aralıksız devam etmeliyiz.  

Siyasal İslâm konusunda kafalar karıştı bu konuda ne dersiniz?

Bizim dışarıdan gelen bu fikirlerle değil, Risale-i Nurlarla meşgul olmamız lâzım. Siyasetle filan İslâm’a hizmet olmaz. Bunları kafamızdan atıp hizmetlerimize odaklanalım. Üstad siyaseti elinin tersiyle itmiş. Biz siyasetle uğraşmayalım, kendi dâvâmızla uğraşalım her şey kendiliğinden düzelir. 

Allah rahmet eylesin makamı Cennet olsun. 

Okunma Sayısı: 2912
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Yardimoglu

    24.9.2016 06:53:04

    Inna lillahi ve Inna ileyhi raciuun, amin.. Allah'dan rahmet, o Caliskan rahmetullahi aleyhim'e. .

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı