"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur dilini kullanmak

Nejat EREN
27 Kasım 2015, Cuma
Dil, insanoğlunun kendi şahsiyetini, karakterini, özünü, hissiyatını, kalp, ruh, kültür, ahlâk, mizaç ve manevî dünyasını anlatan bir vasıtadır.

Yani kişinin bir şekilde aynası ve benliğinin yankısıdır.

Cumhuriyetin kurulmasıyla başlayan ve bütün geçmiş kültür, tarih, inançların temeline olan soğukluk, dışlama, tahribat maalesef güzel lisanımız üzerinde de kasıtlı ve menfî bir tahribatı netice vermiştir. 

Her alanda olduğu gibi lisan alanında da Risale-i Nur Külliyatı bu konuda güzel bir örnek olmuş, bu asil milletin diline tatbikatı ve ifadeleriyle sahip çıkmıştır. 

Risale-i Nur Külliyatındaki hitaplar, izahlar, tarifler, açıklamalar ve ifadeler; İslâm ahlâkının, inancının, kültürünün, nezaket ve nezahetinin çok önemli örnekleri, mirası, göstergesi ve kilometre taşlarını ihtiva eden muazzam bir hazinedir. 

Bugün günlük hayatta kasten meydana getirilen ve sürdürülmeye çalışılan bunca olumsuzluk ve aykırılığın yanında dilimizdeki erozyon, yozlaştırma ve saldırıya karşı Risale-i Nur Külliyatı’nı okuyanların dikkat edeceği en önemli hususlardan birisi de; inanç, ahlâk, tarih, kültür ve manevî değerlerimizin başında gelen güzel dilimizi aslına ve ecdadın mirasına uygun kullanmaya özen göstermek ve devam ettirmektir.

Risale-i Nur Külliyatındaki dil; hayatın her alanında asaletli ifadeleri, hakkı tebliği, hukuku savunmayı, nezaketi öne almayı, efendiliği göstermeyi ve medeniyeti tatbik edip devam ettirmeyi hedeflemiştir. Asil bir göstergesi ve güzel bir tatbikat örneğidir. Bu örneğin ilk muhatabı da bu kudsî dâvâyı dert edinme iddiasında olanlara terettüp eden bir hadisedir.  

Nezaketin kalitesi aynı zamanda gerçek insanlığın bir göstergesidir. İnsanlar arasındaki karşılıklı alâka, irtibat, fikir, his ve tecrübe paylaşımı nezaket ve medenî olmak için çok önemlidir.

Bize ait olmayan ve bize yakışmayan yozlaşma, çevre baskısı, dünyevîleşme, asrın dehşeti, zayıf irade, basit ve gayesiz bir hayat tarzı, zındıka oyun ve hesapları, mihverini, mihengini kaybedip  güdümlü hale gelme, rahat, tembellik, cehalet, basitlik, tiryakilik, ilgisizlik, eğitimsizlik ve zaaf… vb. menfîliklerden kaynaklanan dış tesirler bizi özümüzden ve benliğimizden uzaklaştırmamalı. Aksine bunlara karşı tavır ve duruşumuzu, kaynağından alacağımız örneklerle tamir ve düzeltme çizgisinde durmalıyız. 

Olayların tazyikiyle, fevrî ve ölçüsüz sözler, gerek yüz yüze muhataplıkta, gerekse de “sosyal medya” ortamlarında; şahısları, grupları, cemaatleri ve kendi öz “şahs-ı manevimizi” incitip rahatsız edecek ifade ve beyanlar asla bizim çizgimiz ve benliğimiz, şahsî karakter ve ahlâk ölçümüze ait olamaz. Ayrıca bu tür olumsuz ve seviyesiz beyanların hem dünya, hem ahiret hukuku açısından manevî mes’uliyeti çok fazladır.

İnsanı örseleyen, ötekileştiren, tezyif eden, hakaretâmiz ve aşağılayıcı ifadeler; şahsiyet ve olaylara karşı ahlâkî ve manevî direncin zaafiyetini gösteren bir ölçü konumundadır. Hadiseler karşısındaki itidal, sabır, sakin duruş, medenî tavır, telâş etmemek, tereddütsüzdük, minnetsizlik, tam bir samimiyet, tatminiyet, metanet; sağlam karakter ve yüksek ahlâk ve Sünnete uygun olan çizgidir. (19. Mektub, 19. Nükteli İşaret, 14. Esas) Her hadise ve ortamda olduğu gibi karşılıklı hitap ve muhataplık da meşrû dairede, nezaket ölçüsünde; uhuvvet, samimiyet, insaniyet, medeniyet sınırları içerisinde olursa hayat bir anlam kazanır ve çekilir halde devam eder.       

İlk önce “karşı tarafı” ve muhatabı etkileme fikri yerine; empati yaparak; “Acaba ben üzerime düşen vazifemi doğru yapabiliyor muyum? Hitaplarım başkalarını incitiyor mu? Her türlü ifade, hitap ve beyanlarımda, ikinci, üçüncü şahıslara karşı doğru ifade ve beyanlar kullanıyor muyum? Duruşum ve tarzım doğru ve makul müdür?” diye kendimizi sorgulayabilmek…

Yüksek ahlâkla vasıflanıp, Cenâb-ı Hakk’a mütezellilâne teveccüh edip, acz, fakr, kusurunu bilip dergâhına abd olabilmek… (Sözler, s. 541, yeni s. 882)

Hz. Bediüzzaman’ı bugüne kadar dünya çapında ayakta ve gündemde tutan hakikatlerden birisi işte bu: Efendi ifadeler, nazik beyanlar, tevazu, mahviyet, fıtrîlik ve alçakgönüllüktür.  

Kulağa, gönle, hislere, akla, mantığa, kalbe, ruha, yüze, gıyaba hep güzel, meşrû, hoş, hayat bahşeden kelime ve hitaplar, cümle ve beyanlarla hayatımızı süslendirip devam etmek ümit ve temennisiyle…

Okunma Sayısı: 1364
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı