"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şehitlerimize rahmet ve ihtiyacımız olan muhabbet

Nejat EREN
11 Eylül 2015, Cuma
Bu sıralarda Anadolu’da yürekler yanıyor. Aile ocaklarına “kor ateş” düşüyor. Feryatlar arşa yükseliyor.

Yıllardan beri süre gelen kirli bir oyunun maşaları tarafından “terör” tırmandırılıyor. Bir yerlerden birisi “düğmeye” basıyor. Ülke adeta kan gölü ve savaş meydanına döndürülüyor. 

Bütün bunlar İslâmın bin yıllık hüküm sürdüğü ve hâkim olduğu topraklarda yaşanıyor. 

Sebebi ve gerekçesi ne olursa olsun bütün bunlar; başımızda “İslâmî” kimlikli on üç senedir iktidar olan bir grup ve görüşün hâkim olduğu bir devirde yaşanıyor. 

Bunları yazarken ve düşünürken bu ülkenin vatandaşı olarak hiçbirimizin başkalarını ve birilerini suçlama ve sorumluluğu başkasına atma düşünce ve lüksümüz olamaz. 

Aksine Kâinatın Yaratıcısı olan Cenâb-ı Hakk’ın kaderinin hikmet cihetine bakmak durumundayız. 

Cennet misal bir ülkede, mazisi şerefle dolu bir milletin yaşadığı bu kahredici hadiseler zincirinin sebebi ve hikmetinin ne olduğunu sorgulayamazsak, asıl problem bu olsa gerek diye düşünüyorum.

İşe nefsimizden başlamak gerekiyor. Bu ülkedeki Müslümanlar, Nur Talebeleri, tarikat ehli, İslâmî cemaatlerin mensupları olarak Kur’ân’daki İslâmiyeti yaşama konusundaki hassasiyetimiz ne durumdadır? Sünnet-i Seniyyeye uyma tatbikatımızın durumu nedir? 

Müslümanlar arasındaki irtibat, muhabbet, alâka, sevgi bağları istenilen kıvamda ve konumda mıdır?

Kâinatın kolonu, sütunu, mayası, rahmeti olan, olmazsa olmazlardan olan “DU” konusundaki hassasiyet ve tatbikatımız ne durumdadır?

Başta İlâhî Kelâm Kur’ân olmak üzere “okumaya” karşı duruşumuz ne âlemdedir? 

Bütün bunlardan sonra; bu milletin bütün fertlerini tedirgin eden, birçok yuvaya kor ateş düşüren ve yeniden azgınlaştırılan “terör” musîbetinin gerekçesi, hikmeti, sebebi nedir diye bir ciddî sorgulama yapmak gerekmez mi?

Risale-i Nur ölçüleri, tesbitleri, tecrübeleri ışığında bunları şöyle sıralamak akla, mantığa, iz’ana uygun olur mu:

- Nur Talebelerinin rahmete vesile olan Risale okumalarının azalması, sekteye uğraması,

- Dinsizlik ortada iken Müslümanların kendilerine yakışmayan birbiriyle uğraşır hale gelip, müstekreh olan gıybet, zan, itham ve iftiraya varan İslâm dışı fiilleri işletmedeki hataları. 

- “Birileri” tarafından İslâmî cemaatlerin birbirlerine düşürülmeleri ve buna âlet olmaları. 

- “İktidar-Cemaat” çatışmasının bünyede açtığı ağır yara, vebal, suçlama, bedduâ, hakaret, adaletsizlik ve insaf dışı beyan ve savrulmalar!

- Dinin alenî olarak siyasete âlet edilmesi!

- Risale-i Nur’un bandrol yasağı gizli oyunu ve devlet tekeline geçmesi derin planıyla iki yıla yaklaşan basma yasağının gadabı ve ikazı!

- Ehl-i imanın fevkalâde “safderunluğuyla” bilmeden veya bilerek fitne ve nifaka âlet olmaları olabilir mi?

-  “İslâmî” kimliğini perde arkasından empoze eden iktidar mensuplarının “haram işlere” karıştığı iddialarının kahrı ve bedduâsı…

- Din kimlikli yetkili ve sorumluların İslâmla bağdaşmayan aleni günah, kusur ve kabahatlerinin hışmı ve hıncı…

- Müslüman kimliklerin haram olan “israfa” karşı olan hassasiyetlerinin dejenere olup kaybolması…

- Şuursuzluğumuzun ve akılsızlığımızın bu dünyadaki bir belâsı, musîbeti ve rövanşı…

Netice olarak başta kendi nefsimizden başlayıp tam bir silkinişin, kendine dönüşün, ciddî muhasebenin, dikkatli murakabenin, sabırlı bir tefekkürün iklimine girmeden işimiz hiç kolay olmasa gerek!

En karanlık anlarda, zamanlarda, hadiselerde rehberimiz olan Kur’ân kaynaklı çözüm ve reçetemiz bize daima ümitvâr olmayı, itidali elden bırakmamayı, başkalarını değil kendimizi en fazla sorgulamayı tavsiye ediyor. 

Hakikat noktasında her hadisenin hizmetimiz hakkında büyük bir inâyet ve rahmete çevrildiğini görme hafızamızı canlı tutmamız gerekiyor.

İnşaallah şuurlu “şahs-ı manevinin” gayretleriyle bu güzel ülke ve bu asil millet tekrar lâyık olduğu kimliğe kavuşacaktır.

Belki çok zamandan beri bize musallat olan istirahat, tembellik, ülfet, bundan sonra gayrete, tefekküre, hamiyete, himmete dönüşüp aslına tekrar rücu edecektir.

Mübarek lisanların, hâlisane ahvallerin kudsî hizmetin idame etmesi istikametine dönüşeceğine inâyet-i İlâhiyeden ümitvârız. Nasıl ki zahirde olumsuz görünen birçok hadisenin aslında netice olarak hayırlara vesile olması gibi…

Umumu içine duâları sıklaştırarak, muhabbet, şefkat, merhamet ve sevgi bağlarımızı yeniden sulayıp tamir ederek yeni bir sayfa açalım. 

Vatan ve mukaddesat uğrunda canlarını feda eden bütün Aziz Şehitlerimize Cenâb-ı Hak’tan rahmet niyaz ediyorum. Kederli ailelerine, akrabalarına ve dostlarına taziyetlerimi sunuyorum. Milletimizin başı sağolsun. 

Cenâb-ı Hak bütün ehl-i imanı ve insanlığı arzî ve semavî musîbetlerden muhafaza etsin. Âmin.

Okunma Sayısı: 1361
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı