"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sevgi ve kardeşlik iklimine tohum ekmek

Nejat EREN
02 Ekim 2015, Cuma
Çileli ve garip bir coğrafyadayız. Binlerce yıllık insanlık tarihinde Anadolu bir çok savaşa, göçe, sıkıntıya ve zulme maruz kaldı.

Bunlar tarihin karanlık sayfalarında gizli hadiseler. Bu ülke en son bir “İstiklâl Savaşı” ve destanımsı Çanakkale Savaşı yaşadı. Şimdi ise maalesef ilân edilmemiş uzun süredir devam eden bir nevî “iç savaş” gibi “terör ve anarşi” musîbetiyle karşı karşıya! 

Vatan müdafaası ve emniyeti için “Peygamber Ocağına” sevk edilen kınalı kuzulardan her gün acı haberler gelmeye devam ediyor. Bütün millet büyük bir endişe içinde ve tedirgin bekleyişte. Vatanın hangi köşesinde, nasıl, nereden, ne tür bir terör saldırısı gelecek; hangi aileye “kor ateş” düşecek meçhul! Ülke müthiş bir karanlık tablonun kıskacında maalesef!

Bir süredir devam eden görünen “sessizlik” nasıl ve neden bozuldu? Bu “terör” dalgası tekrar neden ve nasıl hortladı? Hortladı mı, “horlatıldı” mı? Neden ve niçin tekrar şiddete sürüklendik?  

Hem de “İslâmî” kimlikli olan mevcut bir hükümetin hakimiyetinde bunlar neden ve nasıl yeniden depreşti? Ülke genelinde bu garip “kamplaşmanın” gerçek sebebi iyi teşhis edilmezse çözüm de bulunmaz. İktidara hâkim olan “Siyasal İslâmın” ben ve bizimkiler anlayışının inhisar ve tarafgirliğini göz ardı edersek doğru teşhis yapamayız. Bu tür oluşumlarda dış güçlerin ellerini ve amaçlarını göremezsek yine yanlış yaparız. Gizli oyunların farkına varamazsak aldanır ve aldatırız.

Terör ve anarşinin köklü çözüm noktalarına inemezsek zaman, enerji ve en kötüsü insanları kaybetmeye devam ederiz. 

Bu belânın tek panzehiri: İman ve itikad zaafını gidermektir. Kur’ân’ın bayraktarlığını yapan ecdadın tatbikatına ve aslına geri dönmektir. İman ve itikaddaki tavizsiz duruş çizgisinde sebat etmektir. Toplumu eğitmek ve bilgilendirmektir. Bu konuya ağırlık ve önem vermektir. Bu toprakların mayesi ve hamuru olan ve arka plana itilen muhabbet, sevgi, şefkat, merhamet, nezaket ve medenî cesareti tekrar hayata geçirip yaygınlaştırmaktır. Gizli ellerin terör ve anarşiyle gölgelediği bu güzel hasletleri yeniden canlandırmaktır! Olayın bir başka açısı da, işin asıl hikmet ve kader cihetini dikkate almaktır. Bütün bunları geniş ve farklı boyutta düşünmektir.

İslâmiyet’in özü ve aslı olan “manevî cihad” anlayışının gereği olan “dâvet ve tebliğin” tam olarak anlaşılamaması ve tatbik edilememesidir. İ’lâ-yı Kelimetullah’ın son kalelerinden olan bu topraklardaki Kur’ânî hakikatleri görmezden gelerek, sırf bir siyasî hırs ve ihtiras uğruna Arap dünyasından “Siyasal İslâm” ithal etme garabetine ve hastalığına yakalanmanın faturasını daha fazla kabartmamaktır. Şu anda mevcut olan menfî kamplaşmanın bir şekilde giderilmesidir. 

Hakiki Nur Talebelerinin “İman Hizmetine” karşı “dünyevîleşme” hevesi ve gizli ellerin oyununa gelen birilerini yıllarca “Dünyaya İslâmiyeti götürüp hizmet yapıyorlar!” diye belli bir maksat için öne çıkaranlar, şimdilerde masumların da içinde bulunduğu o grubun başına çorap örmekle meşguller. Öte yandan aynı o gizli ellerin, şimdi de “Siyasal İslâmcıları” ve “İktidarı” aynı şekilde fahiş bir yanlışın içine atıyor olmasından kuşkumuz yok! “Siyasal İslâm” gölgesinde topluma yeni bir oyun ve kandırmaca empoze ediliyor. Bile bile kasten birilerinin önü açılıyor. Bu senaryolara bu coğrafya yabancı değil! Şefkat, merhamet, muhakeme ve fikir sahiplerine düşen, muhabbeti yeşertmek ve “İslâm Birliğine” giden kardeşliğe Kur’ân tezgâhındaki hakikatlerle ray döşemek olmalıdır. 

Terör ve anarşinin azgınlaşmasındaki hikmet ve kader cihetinin asıl sebeplerinden birisinin de; “Risale-i Nur Külliyatı” gibi bir şaheserin neredeyse iki yıla yakın bir zamandan beri basılıp yayınlanmasının durdurulmasıdır diye düşünüyoruz.

İslâm ve insanlık âleminin her türlü dertlerine ve problemlerine Kur’ânî reçeteyle çare üretmiş olan Risale-i Nur’a vurulan, vicdan, akıl ve mantık dışı “Bandrol Yasağı” kelepçesini ortadan kaldırmadan bu tür musîbetlerden kurtulunamayacağı da tecrübelerle sabittir. Allah beterinden saklasın. (Âmin) Bu vatan ve millet için hayatî önem taşıyan Risale-i Nur’a yapılan bu oyunun acilen kalkması lâzım. İhtiyacımız olan sevgi, muhabbet, şefkat, sabır, anlayış ve kucaklaşma ortamının tesis edilmesi; “savaşla” değil “barışla” olur. Bu da ancak bir kardeşlik ikliminin devreye sokulmasıyla mümkündür.

Birinci Cihan Savaşında, Doğu Anadolu’nun yalçın kayalıklarında, Rus ve Ermenilere karşı “savaş ortamında” İslâm’ın inanç, nezaket ve medeniyet tatbikatı var. Yaşlıları, bayanları, düşkünleri ve çocukları eziyet ve öldürmekten uzak tutan bir anlayış var! Bugün de işte buna ihtiyacımız var. Kanı dökülenlerin çoğu kardeş olan Türk ve Kürtlerdir. Et ve tırnaktır.

Hükümet yetkilileri ve bütün sorumlular şunu bilmelidirler ki; Kur’ân-ı Hâkimin iklimini tesis ederek bu belâ ve musîbetten kurtulabiliriz. Bunun için de en tesirli ilâç Kur’ân’ın hakikati ve manevî mu’cizevi tefsiri olan Risale-i Nur’un programına uygun hareket etmektir. Bu coğrafyada doğmuş, o coğrafya ve insanını en iyi bilen ve bir asır önce bu konuda çözüm reçetesini yazmış olan Bediüzzaman’a kulak verip onu dinlemektir.  

Çünkü Risale-i Nur mesleğinin esası ve bir asra yaklaşan manevî cihadı; bu vatana ve evlâtlarına sevgiyi, muhabbeti, merhameti, şefkati yerleştirmek, zulmeden canileri ilk önce Allah’ın İlâhî adaletine, sonra da âdil mahkemelere havale etmektir. Birlik ve beraberliğimiz için, vatan müdafaası ve emniyeti için görevde bulunan kardeşlerimizin muhafazası için duâları arttırarak devam ettirelim. Zulüm ve terörden yana olan kim olursa olsun onları da ilk önce Yaratana sonra da gerçek adalete havale edelim. Bedduâdan daha ziyade duâya mesai harcama gayretinde olalım. 

En başta nefsimizden başlayarak, hepimiz Müslümanlar olarak ciddî bir nefis muhasebesi yapıp birbirimize ve sorumluluğu büyük olan her kademedeki sivil ve resmî zevata hidayet ve adaletli davranmaları hususunda sık ve halis duâlara devam edelim.  

Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli aile ve dostlarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Allah daha büyük acıları bu vatana ve ailelere yaşatmasın! Amin.

Okunma Sayısı: 1463
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı