"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Uhrevi hizmetlerde hırs göstermemek

Nejat EREN
05 Temmuz 2022, Salı
Ahir zamanın dehşetli ve şiddetli hadiseleri içerisinde, Müslümanlar özellikle de Nur talebeleri çok ciddi imtihan sırlarıyla karşı karşıyalar.

Dünyanın başını döndüren hadiseler içerisinde duruş noktası, çare ve çözüm insanlığın yol haritası olan Kur’an’ı kerimde ve onun yorumlarındadır.

Bu yazıyı yazmaktaki maksadım; Emirdağ Lahikası’ndaki bir mektubun bir kısmını tahlil etmek ve bir ufuk açmak ve bunu dostlarla paylaşmak arzumdur. Belki bazılarına faydası dokunabilir.

Kendi dünyamda yıllar önce yaşadığım bir hadise dolaysıyla bir çıkmaza girmiştim. Mahallimdeki kardeşlerimle yaptığımız hizmet meşveretlerinde, sadece ve sırf hizmet için daha geniş ve aktif hizmet etme plan, proje ve tekliflerim vardı. Bunları çok ısrarla kabul görmesini arzu ediyordum. Ama yapılan meşveretlerde de yeteri kadar kabul görmüyordu. Ben de kardeşlere biraz sert ikazlarda bulunuyordum. Belki de onları suçlayan ve itham eden, tembellik, gayretsizlik, hizmete yeteri kadar önem vermemek vb. ithamlarda bulunuyordum. Meşveretin birisinde, çok sakin, sabırlı, davasına sadık değerli ve benim için devamlı bir “emniyet supabı” konumunda olan meşveret üyesi değerli bir kardeşimin: “Bizi itham etme! Şimdilik mevcut hizmetleri yürütüyoruz. Yeni yeni olmayacak teklifler getirme!” ikazı beni derinden sarsmıştı. Bana göre tekliflerim, şahıs endeksli değildi. Neden kabul görmüyordu! “Arkadaşlar! ben sizden kendim için bir şey istemiyorum. Hizmetimizin daha gelişmesi için bir şeyler istiyorum!” diye ısrar ediyordum. Ama muhataplarımdan da benim isteklerime müspet bir karşılık da gelmiyordu. Bir çıkmazın içerisine düşmüştüm ki; hizmetin bir kerameti o sırada takip ettiğim, Emirdağ Lâhikasındaki şu paragraf sıkıntıma tam ilaç olmuş ve beni ciddi bir uçurumun kenarından döndürmüştü:

“Gerçi umur-u uhreviyede hırs ve kanaatsizlik bir cihette makbuldür, fakat mesleğimizde ve hizmetimizde –bazı arızalar ile– inkisâr-ı hayal cihetiyle, şükür yerine me’yusiyetle şekva etmeye sebep olur; belki de hizmetten vazgeçer. Onun için mesleğimizde kanaat, daima şükrü ve metaneti ve sebatı netice verdiği için, ihlâs dairesinde, hizmet noktasında çok hırs ve kanaatsizlik gösterdiğimiz halde; neticelerine ve semeratına karşı kanaatle mükellefiz.” (Emirdağ Lahikası, Mektup No: 53)

Bu tespit sanki sadece benim için yazılmıştı. Hayret ve sevinci birlikte yaşadım. Adeta kendime ve benliğime döndüm. Ne kadar önemli, mukni, tatmin edici harika bir tespit ve hakikatti. Her insanın hayatında önemli kilometre taşlar vardır. Bu paragraf da benim için aynen öyleydi. Bu harika tespitle Risale-i Nurlara bağlılığım perçinlenmişti. Yepyeni bir ufuk ve yol haritasıydı. Nur meleğinin bir düstur ve prensibiydi.

Anadolu’da yaptığım ziyaretlerde olsun, dar çerçevede arkadaşlar, kardeşler arasında olsun, zaman zaman tenkitleri, olumsuz bakışları duyunca, bu gibi serzenişlerde bulunulduğu zaman hemen bu konuya atıfta bulunuyor ve olumsuzluklar karşısında moral bozmadan aşk ve şevkle davamıza, meslek ve meşrebimize sahip çıkmayı, müspet manadaki kanaati sürdürmemizin devamına ve önemine atıfta bulunuyorum.

Bu mektubun devamında Üstad Risale-i Nur meslek ve meşrebinin farklılığını dikkate alarak şöyle devam ediyor: “Meselâ, Risale-i Nur hizmetiyle Isparta ve civarında binler ehl-i imana fevkalade kuvvet-i imaniyeyi temin etmek olan bu netice, bizim fevkalade hizmetimize kâfidir. On kutub derecesinde biri çıksa, bin adamı derece-i velâyete sevk etse, yine bu neticeyi aşağıya düşürtmez. Nur’un hakiki şakirdleri, bu gibi neticelere kanaat ediyorlar. O büyük kutbun müridlerinin kanaat-i kalbiyelerini temin eden Üstadlarının fevkalade makamı ve meselelerde hükümleri yerine, Risale-i Nur’un sarsılmaz hüccetleri, o müridlerinin kanaatlerinden çok ziyade, şakirdlerine kanaat verdiği gibi; bu halet ve itikad başkasına da sirayet eder, menfaat verir. O müridlerin kanaati ise, hususi ve şahsî kalır.” (Emirdağ Lahikası, Mektup No: 53)

“Şahs-ı Manevîye” bağlılık ve devamlılık ciddi bir kanaatla olur. Nur davasında sabit kadem olmak; dış dünyanın yönlendirme, menfi propagandalara boyun eğmemek, aldanmamak kanaatli olmaya bağlıdır. Şahsî ve sübjektif düşünce ve faraziyeleriyle değil Kur’anî tarz ve usulle hareket etmek, hizmetteki gayret ve neticelere kanaat etmekle yürür. Rabbim sebat, sabır ve kanaatten ayırmasın Amin. 

Okunma Sayısı: 1526
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rasim

    5.7.2022 14:47:36

    ..hizmet noktasında çok hırs ve kanaatsizlik gösterdiğimiz halde; neticelerine ve semeratına karşı kanaatle mükellefiz." Bu kısmı önemli buluyorum. Hizmet konusunda hırs ve kanaatsizliğe ses etmiyor. Neticelerine ve semeratına karşı kanaat etmek gerekiyor. Yani hizmet noktasında daha fazla gayret göstermek daha fazla mesaiye çalışmak üstadın da yaptığı bir iştir. Hatta onun evlenmemesindeki bir hikmet de bu değil midir?

  • Abdurrahman

    5.7.2022 13:36:18

    Allah razı olsun. Önemli bir prensibi hatırlatmış ve yorumlamışsınız

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı