"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ehadiyet balığın karnında

Nimet DEMİR
12 Şubat 2014, Çarşamba
Seksenli yılların başında, otobüsle İzmir’e gidiyordum. İzmir’in girişinde yoğun, fakat akıcı bir trafik vardı.

Şoförümüz gideceğimiz yere saatinde varmak için hızlı ve usta manevralarla aracı kullanıyordu. Ön koltukta oturan yolculardan biri otobüsü kullanmaktaki mahareti dolayısıyla şoförü övmüş, şoför bu övgüden memnun bir şekilde “eskiden ekmek aslanın ağzındaydı, şimdi ise aslanın midesinde” diyerek o günlerde geçinebilmek için maharetli olmanın mecburiyetine değinmişti. Birinci Lem’a’yı okurken hep bu hatıram aklıma gelmektedir. Söz konusu bahiste sırr-ı ehadiyete varmanın zorluğu Hz. Yunus’un (as) hikâyesi bağlamında ortaya konulmaktadır. Sırr-ı ehadiyete ulaşabilmek için ne kadar da zorlanmış, tabiri caiz ise başına gelmeyen kalmamış, ancak kendini yutan balığın karnında bu sırra erebilmişti Kutlu Nebi.

EHADİYETE VARMAK
İbn-i Arabî, Kur’ân’da geçen Allah lâfzının üç manada kullanıldığını belirtir. Bunlar; Zat, Uluhiyet ve Rububiyettir. Biz esasen Allah’ı daha çok Uluhiyet ve Rububiyet makamlarına işaret eden esmasıyla tanıyoruz. Kuralcı bakış açımız Allah’ı bu şekilde tanımadan kaynaklıdır. Oysa Allah’ın Ehad gibi Zat’ına işaret eden esmasıda bulunmaktadır. Ehad, Allah’ın zatının tekliğini nitelendiren bir isimdir. Bu sebeple Allah’ın zatını ifade eder. Ona ulaşabilmek için eser, ef’al, esma, sıfat ve şuun gibi varlık mertebelerinden tek tek geçmek, bütün bu taayyünlerde Ehad isminin mührünü, nur-u tevhid ile görmek gerektir. Ehadiyet sonsuz, sınırsız, eşsiz ve benzersiz bir tekliktir. Dolayısıyla tecellisi sübutî değil, selbidir. Yani Ehadiyet tecellisi kurala tabi olmaz, kayda girmez, ölçüler onu istiâb edemez. Yine Ehadiyet tecellisi hayale sığıştıramaz, akla av olamaz. Yapılması gereken his ve Lâtife-i Rabbaniye ile söz konusu tecelliye yönelip, nurundan alabildiğine istifade etmektir.

EHADİYET TECELLİSİ KURALA SIĞMAZ
Hz. Yunus’un (as) balık tarafından yutulmasındaki Ehadiyet tecellisinin mahiyetine geçmeden önce belgesellerin birinde seyrettiğim olayı anlatmak isterim. Söz konusu belgeselde, piton yılanı bir aslanın yavrusunu yutup ayrılırken ana aslan gelmiş, yılanı inine girmeden yakalayıp, yaralamıştı. Yılan yaralanmasına rağmen inine girmeyi başarmıştı. Aslan yaklaşık iki saat inin üstünde yılanın çıkmasını beklemişti. İki saat sonunda yılan ininden çıkıp aslanı görünce, kurtuluşunun olmadığını anlamış olacak ki, yuttuğu aslan yavrusunu kusmuştu. Yılanın midesindeki asit ve enzimler sayesinde kusmuk aslan yavrusunun rengi değişmiş, yine midenin yapısı dolayısıyla yavru yam yassı olmuştu. Tabi ki yavru canlı değildi. Bu gözlemi aktardıktan sonra gelelim balık tarafından yutulan Hz. Yunus’un (as) hikâyesindeki Ehadiyet tecellisine.
Kıssada Hz. Yunus (as) daire-i esbabda olmasına karşın bütün esbabı gözden geçirdikten sonra kurtuluşunun ancak Müsebbibü’l-Esbab’la mümkün olduğu noktasına vardı. Zira, Hz. Yunus (as) balığın karnında, balık dalgalı denizin içinde, deniz bulutlarla ve kapkaranlık bir geceyle kaplı idi. Sebeplere göre, Hazretin, belgeseldeki olayda da görüldüğü gibi, balığın öğütücü karnından sağ çıkması imkânsız. Diyelim ki sağ  çıktı, bu kez dalgalı deniz onu batıracaktır. Varsayalım denizin üstünde durdu, o zaman da bulutlu ve kapkaranlık gecede yolunu bulamayacaktır. Yani kısaca içinde bulunduğu sebepler onun kaybolmasına, öğütülmesine ve gark olmasına programlıydı. Ehadiyet tecellisi, öğütmeye ve sindirmeye programlı balık karnını, korunaklı bir odaya, gark etmeye programlı deniz yüzeyini, gezilecek bir bahçeye, kapkaranlık havayı, mehtaplı bir geceye çevirmiştir. Yani esbabın tabiatlarındaki kurallar, Ehad ismine müracaat eden lehine geçersiz olmuştur.

HÜLÂSA
Hz. Yunus (as) onca çabasına rağmen kendini dinlemeyen kavmini terk etmiş, çıktığı deniz yolculuğunda, denize düşmüş, balık onu yutmuştu. İlâhî vahyi tebliğ etmekle yükümlü olduğu toplumunu terk etmesinin sebebi, Uluhiyet ve Rububiyet mertebelerinde kendine ayan olan kavminin asi tabiatıdır. Oysa kavminin muti hali Zâtî makamın tecellisine bağlıdır, bu hal ise balığın karnında Ehad isminin işaretiyle kendine zahir olmuştur. Hz. Yunus (as), kıssasıyla, bizim yolumuzu aydınlatmaktadır. Yolumuzda ilerlerken bazen kuralların imkân vermeyeceği haller önümüze çıkabilir, ümitsizliğe kapılmamak, bu halleri Zâtî tecelliyi anlamak babından bir imtihan vesilesi olarak görmek ve O’na, yani Zat’a müracaat etmek gerektir. Unutulmasın ki kural vazeden, o kuralı değiştirmeye de muktedirdir.

Okunma Sayısı: 2140
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı