"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yıkıcılığın altyapısı hazırlanıyor

Nimet DEMİR
26 Aralık 2013, Perşembe
İnsanlığın yıkıcılık konusunda sabıkası pek kabarıktır. Geçmişimiz savaş ve cinayetlerle doludur. Bu durum insanı çözmeye çalışan pek çok düşünürün ilgisini çekmiştir. Acaba saldırganlık ve öldürme insanın içgüdüsel bir yönü müdür, insanda yok etmeyi tetikleyen uyaranlara karşı engelleyici bir ketleme var mıdır? Gelinen nokta; insanda hıfz-ı hayatla sınırlı olmak üzere kuvve-i gadabiyenin bulunduğu, uyaranlara karşı da duygusal bağların bir ketleme oluşturduğudur. Ketleme: Uyaran var olduğu halde başlayan bir süreci durdurma ya da başlamasını önlemedir.

KUVVE-İ GADABİYEDE İFRAT
Tarihe baktığımızda kuvve-i gadabiyenin hıfz-ı hayatla sınırlı kalmadığı, ifrat derecede yıkıcı ve öldürücü boyutlara ulaştığını, yine ketlemenin de pek işe yaramadığını görmekteyiz. Ancak bu bizi insanla ilgili varılan kanaatle çelişkiye düşürmemeli. Zira kuvve-i gadabiyenin yıkıcı ve öldürücü boyutları içgüdüsel olmaktan değil, kişilik kökenli tutkular, egemen olma anlayışı, gibi sonradan edinilen karakteristik yönelişlerden kaynaklanmaktadır.

KETLEMENİN AŞILMASI
Ketlemenin aşılmasına gelince; bu konu oldukça ilginçtir. Ayriyeten güncel olaylara temas eden yönü bulunduğu için de üzerinde bilhassa durulması gerekmektedir. İnsan, ünsiyet sahibi varlıktır. Yani, varlıkla ilişki içine giren, onunla yakınlaşan, ahbaplık kuran bir türdür insan. İnsanın bu yönü, yani varlıkla tanışıp, onunla duygusal bağ kurması, o varlıkla ilgili uyaranlar olmasına rağmen, söz konusu varlığa yönelik saldırganlığa karşı ketleme oluşturmaktadır. Meselâ insanın evde beslediği tavşan, tavuk ve keçi gibi hayvanlarla kurduğu duygusal bağ, aç olmasına rağmen bu hayvanların kesilerek yenmesine çoğu zaman engel olmaktadır. Aynı ketlemenin çok daha kuvvetli şekli insana yöneliktir. İnsanın tanışık olduğu, duygusal bağ kurduğu ve kendisine özdeş saydığı diğer insanlara yönelik uyaran olmasına rağmen, ölçüyü aşarak kıyıcı bir şekilde saldırması fıtrata aykırıdır. Ancak insanoğlu bu ketlemeyi aşmanın bir şekilde gayrimeşrû yolunu bulmuş ve kendisini bu yolun meşrû olduğuna maalesef inandırmıştır. O yol; karşıdakinin insan olmadığına kendini ve taraftarlarını inandırmaktır. Yok edilmesi tasarlanan karşıdaki düşman, asıl kimliğiyle değil, başka bir kimlikle anılır. Meselâ Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler’in Almanlar’a “Barbarlar” ya da Fransızlar’ın “Boches” demeleri gibi. Vietnam Savaşı’nda Amerikan askerleri Vietnamlılara adlarıyla değil “pislikler” diye hitap etmeleri, keza onları öldürürken de, öldürmek kelimesi yerine “harcamak”  kelimesini kullanmaları hep bu cümledendir.    

CEMAATLE HÜKÜMETİN KAVGASI
Cemaatle hükümet arasındaki gerginlik malûm. En son Hocaefendi’nin karşıdakileri yetim hakkı yiyici gibi lanse ederek bedduâda bulunması, buna mukabil Başbakan’ın çete ifadesi, “inlerine gireceğiz” beyanı, bana ketlemenin aşılması yöntemini çağrıştırdı. Aradaki tarihî, insanî, İslâmî ve imanî gibi duygusal bağların hepsi koparılıp, karşıdaki bir mücrim gibi görülmeye ve gösterilmeye başlanmıştır. Eğer savaşa karar verilmişse, bu nitelemelerin daha incitici olanlarını duymaya hazır olmak gerekecektir. Bu durumda her iki tarafında dayandığı değerlerin çok zarar göreceği kabulden varestedir. Söz konusu zarara uğramamak için; mutedil olmak, Bediüzzaman Hazretlerinin birbirler diye sıraladığı; vatan, bayrak, tarih, din, iman gibi ortak paydamızı hatırlatmak, bu şekilde ketlememizi kuvvetlendirmek gerek.

CEMAATE TAVSİYE
Her gurubun kendi inanç ve ideallerini gerçekleştirmesi için siyasete terettüp eden politikalar üretme hakkı vardır. Üretmiş olduğu siyaset ve politikaları hayata geçirmenin meşrû yolları da bulunmaktadır. Bu yollardan biri; mevcut hükümeti kuran partiye programını anlatıp, onu ikna ederek, hükümetin programı haline getirir, bu şekilde politikana hayatiyet kazandırmış olursun. İkincisi; muhalefet partilerine gider anlatırsın, onların mukni olmasıyla programın halka arzı sağlanır, buda olmazsa   kendin bir parti kurar, halka gidersin. Halkın okey demesi halinde mesele hallolur. Bunların dışında programını mevcut hükümete rağmen bürokraside yer alan taraftarlarına uygulatmaya girişmek, yanlış ve gayrimeşrûdur. Böyle bir durum geçmişteki derin yapının bir başka versiyonu olur. Hiçbir hükümet buna izin veremez. Bunun var olduğunu iddia etmiyorum. Ancak bu durumu çağrıştıran görüntü ve algı varsa ki, var olduğu gözleniyor. O zaman cemaatin bu algıyı ve görüntüyü ortadan kaldırması gerekmektedir.

HÜKÜMETE TAVSİYE
Yılların tecrübesiyle verimliliği ortaya konmuş, eğitimin çok önemli bir unsuru haline gelmiş dershaneleri mukni edici gerekçeler sunmadan, “ben yaptım oldu” anlayışı ile kapamaya kalkışmak ne derece doğrudur? Bu kapamanın sosyal ve ekonomik yönden insanlara getireceği maliyeti göz ardı ederek,  üstelik bu kurumlarla özdeşleşmiş bir cemaatle aralarında gerginlik oluştuktan sonra  bunu yapmak, muhatapta ne tür bir algıya sebep olur? Bu kabil uygulamaların muhataba ders vermek, onu hizaya sokmak gibi ceza görüntüsü verdiği açıktır. Bu tarz intikamcı yaklaşımdan uzak durmak gerektiğini hatırlatmaya bilmem gerek var mı? 

HÜLÂSA
Unutulmasın ki kuvve-i gadabiye Bediüzzaman’ın tabiriyle hıfzı hayat için verilen bekçi köpeği hükmündedir. Bu kuvvenin istimalinde ifrata gidilmesi, insanı öfkenin tutsağı haline getirecektir. Keza, yıkıcılığımızı önleyen hal, her türlü duygudaşlığımızdır. Bu duyguları diri tutup, her daim hatırlamalıyız. Yine ketlemenin aşılmasını netice verecek her türlü  bed nitelemelerden uzak durmak zorundayız. Böylece muhatabı insaf ve adalet ile değerlendirme  ölçüsünü kaybetmemiş olacağız.

Okunma Sayısı: 1291
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Murat ŞEN

    26.12.2013 00:00:00

    Hocam ağzına kalemine sağlık. Yanlız burada inatlasmanin ve cemaatin büyük bir karalama, parçadan çok bütünu devirme İç güdüsüyle hareket edip, yalnış davranmasi var.Haksızmiyim hocam?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı