"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ankara’da Nurlu bir haftasonu

NUR HACINEBİOĞLU
18 Mart 2018, Pazar
Keçiören’deki Yeni Asya gazetesi müdavimi ablalarımızın sıcak bir karşılamasıyla programımıza başladık.

Mevsimin soğukluğu, yolların uzunluğu uhuvvetin potasında eriyip, nuranî iklimin baharvari nesimi gönülleri titreştirmeye başlamıştı. Mevlidde hasretimizi din- dirememenin de özlemiyle kucaklaştık. Yoldan gelene sofra kurmayı şiar edinmiş hanımlarımızın bu güzel adetinden biz de nasibimizi aldık. 

Dünyevî midemizi memnun etmenin akabinde akıl ve ruh midemize de Sözler deryasından feyiz ve tefekkürler derledik. Rabbimizi tanımamız için bize verilen ve insanın önemli bir aleti olan “ene”mizi keşfetme yolculuğuna çıktık. 30. Sözün satırlarında dolaşırken ders için ayrılan sürenin nasıl geçtiğini anlamamıştık bile. Çay faslından sonra Hatice arkadaşımızdan 28. Mektup’tan Üstadımızın “yanıma gelen ihvanımın hâl diliyle sorduğu suale cevaptır” meselesini dinledik.

Cumartesi günü Cebeci Kültür Merkezinde nuranî simalarıyla nesl-i cedid genç kardeşlerimizin çoğunluğunu teşkil ettiği kalabalık bir grupla “iktisat” kavramını tefekkür ettik. Risale-i Nur’dan aldığımız dersle iktisadın aslında “az-çok” mülâhazalarından ziyade maksada hizmet etmekle ilgili bir durum olduğundan bahsettik. Kâinata “yaratılmış” olarak baktığımızda elimizdekilerin aslında “nimet” olarak “ihsan” edilmiş olduğunu ve şükür gerektirdiğini vurguladık. 

Akşam saatlerinde programımız Kastamonu Lâhika okumalarıyla başladı. Bu zamanda Nur Talebesi olmanın ehemmiyetinden bahseden Hatice arkadaşımızın şevk dolu ifadeleriyle süslediği ders, daha sonrasında diğer arkadaşlarla yaptığımız beyin fırtınasıyla ilerleyen saatlere kadar devam etti.

Ankara programımızın Pazartesi ayağında biri sabah, biri öğleden sonra olmak üzere iki seminerimiz vardı. 

Sabah seminerimizin konusu “meşveret”ti. Meşveret kavramını pek çok açıdan ele aldık. Meşveret toplantılarına katılmanın adabından, şer’i ölçülerine, meşveret yapılacak mekânlarda olması ve olmaması gereken hususlardan, meşveret üyelerinin hassasiyet göstermesi gereken hususiyetlere kadar pek çok noktayı gözden geçirdik. Hutbe-i Şamiye’de geçen “on adamın hakikî ihlâs ve tesanüd ve meşveretin sırrıyla, bin adam kadar iş görmeleri” meselesinin ehemmiyeti üzerinde durduk.

Meşverette usûlden bahsederken;

• İhlâs Risalesi’nin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurarak,

• Samimane ve uhuvvetkârane,

• Münakaşasız,

• Teenni ile ihtiyatla,

• İhtiyat ve temkinle,

• İhtiyatla, telâşsız, velveleye vermeden hareket etmenin ne kadar mühim olduğunun hepimiz farkındaydık. 

Arada dinleyicilerin de katılımıyla renklenen sunum öğle namazına doğru bitti.

Hızlı bir yemek ve namaz arasından sonra “Kur’ân şakirdi insan-ı kâmil kıvamında bir kadın portresi” konulu seminerimizle programın son bölümüne başladık. Bu seminerde ilk önce üzerinde durduğumuz nokta, var edilmiş olanın en güzel hâl olmasıdır. Bu da bizim cinsiyetimizle ve varlığımızla barışık olmamızı beraberinde getirmektedir. Çünkü yaratılmış her şey bir hikmete ve faydaya binaen yaratılmıştır. Bunun bilincinde olmak cemiyetteki pek çok yarayı da tedavi eder niteliktedir.

Sırat-ı müstakimin hayatımızı nasıl faziletli kılacağını Kur’ânî bir bakış açısıyla görebilmemiz mümkündür. Ve bu bakış açısını da bu zamanda bizlere en güzel şekilde Risale-i Nurlar kazandırmaktadır. Kuvvelerimizin veriliş hakikatlerini bildiğimizde, yaratılıştan gelen bir sınırlandırmanın olmayışıyla birlikte, dinen çizilen istikamet çizgilerinin varlığı bizim bulunmamız gereken noktayı göstermektedir. 

Her insan gibi kadının da sosyal hayatta belirlenen bazı rolleri vardır. “Anne”, “eş”, ”evlât”, “gelin”, ”komşu”, çalışma hayatına atılmışsa “öğretmen, sekreter, doktor, asistan, hemşire vb.” gibi rolleri taşır. Aynı zamanda nerde olursa olsun hep “kul”dur, “ümmet”tir. Nur Talebesiyse Üstadı’nın “talebesi”dir. 

Bazı rolleri aynı ortamda üstlenmek durumunda kalabilir. Yani aile fertlerinin evde olduğu büyük aile ortamında “anne, eş, gelin” rolleriyle karşısındakilere muhatap olurken dengeyi iyi kurup istikameti elden kaçırmamalıdır. Bu sosyal denge açısından çok mühimdir.

Adl isminin tecellisini kadınlar da her işe hakkı ve müstehakkı kadar değer vererek göstermelidir. Hayat çok hızlı geçen bir emanettir. Günlük hayatın rutin koşuşturmaları bize hayatın hep deva edeceği gafletini vermemelidir. Bu dünyaya asıl gönderilişimiz unutulmadan dünya işlerininde hâlline çalışmalıyız. Çünkü hiçbirimiz bu hayattan paydos zilimizin ne zaman çalacağını bilmemekteyiz.  

Hasenatımızı sinsice kemiren bir virüs olarak gıybetten ne kadar uzak durulması gerektiği, Hucurat Sûresi’nin gıybet âyetini okudukça ne kadar da net ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden muhatap olduğumuz kişilere dikkat etmeli, bize ahiretimizi kaybettirecek, başkasının hatasına bizi yakacak sözlere yaklaşmamalıyız.

Yaratılış itibariyle kadınlar aslında Risale-i Nur’un fıtraten talebeleridirler. Risale-i Nur’un yazılmaya başladığı ilk günlerden itibaren bu fıtrî yatkınlık kendini pek çok fedakârane işte de göstermiştir. El işlemesi gelinliklerini eşlerinin yazdığı Risalelere cilt yapanlardan, günümüzün fedakârane Risale-i Nurlar’a koşan her yaştan fedakâr hanımlara kadar zaman ilmek ilmek pek çok misali kaydetmektedir.

Hanımların bu müşevveş asırda fıtratlarını en güzel surette yaşamasını temin edecek olan yegâne eser hiç şüphesiz Risale-i Nurlar’dır.

Münâzarâtta “fiilî nasihat”ten bahseden Üstadımız’ın sözlerini kendisine rehber edinen annelerin istikametli evlâtlar yetiştirmesi daha eshel iken; “söylenilen her sözün doğruluğu ile beraber; her doğrunun söylenmesinin doğru olmayacağı” ölçüsünden de yola çıkılarak dikkat edilmesi gerekmektedir. İçtimaî hayatın selâmeti için zikredilen bu ölçülerin çocuk eğitimindeki yeri de çok büyüktür.

Risale-i Nur’un içtimaî hayata bakan pek çok bölümünden istifade ederek hazırlanan sunum, pratik hayatta bir kadının hayatına uyarlanmış hâlini de içine alan daha başka alt başlıklar da ihtiva etmekteydi.

Programın azamî istifadesi için sabahın ilk saatlerinden, ilerleyen vakitlere kadar Ankara’daki Nur Talebesi kardeşlerimizin fedakârane koşuşturmaları bizim için de şevk kaynağı oldu. Kültür Merkezi’nden okula uğurlanan, paydosta yine aynı mekânda karşılanan okullu minikler de “inşallah onlar da Nur Talebesi olur” duâlarımızdaydılar.

Müfritane irtibatın bir numunesini yaşamamıza vesile olan Ankara Yeni Asya okuyucusu abla ve kardeşlerimi istifadeli bir programa vesile olmaları hasebiyle onları Üstadımız’ın deyimiyle “tebrik ve duâ ediyorum.”

Okunma Sayısı: 2901
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı