"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mânâ tefsiri nedir?

Nuri MANNAS
11 Ocak 2019, Cuma
Tefsir âlimi değiliz. Sadece basit okumalarımızdan bir tasnif deneyeceğiz. En bilinen tasnifle tefsir iki türlüdür:

Rivayet tefsiri ve dirayet tefsiri. Bunu geçelim. Ayrıca tefsir iki kısımdır: Sıralı tefsir ve seçmece tefsir.

Sıralı tefsir Fatiha’dan başlar ve Nas’la biter. Arayan aradığını aradığı ciltte ve sayfada rahatlıkla bulur. Yazanın niyeti bu olmasa da, bu tefsir, yavrusuna süt değil “kay” vermeye yönelen nakledici kuşlara yani nakil için öğrenen ilahiyatçıya kolaylık sağlar. Cami kütüphanelerinde gördüğünüz tefsirlerin çoğunun özelliği sıralı tefsir olmasıdır.

Seçmece tefsir ise (yanlış anlaşılmasın, sadece bir tarif için kullanıyoruz) müfessirin muhtemel okuyucu için öncelikli ve önemli gördüğü âyetleri seçip tefsir ettiği bir nasihat kitabıdır. Bu tefsir “nakletmek için” öğrenmeye çalışana kapalıdır.

Kanaatimizce Risale-i Nur Külliyatı’nın öncüsü ve habercisi olan İşaratü’l İ’caz birinci tür tefsirdir. Kalan ciltlerinin tamamlanmamış olmasının kader cihetinde bir hikmeti belki de bilhassa ilahiyat camiasında, “hazmetmeden nakletmeye çalışanlar”ın arttığı bu asra bir ikaz göndermektir.

Bediüzzaman’ın 1926’dan sonra telif ettiği eserleri ise ikinci tür tefsirdir. Âlim-i mürşittir ve irşat edici âlimler içindir. İhlâsla muhatap olan ve sahiplenmek için hakikati arayan herkes onda aradığını bulur, ama “sadece aradığını bulmak” için içine dalanlar ise hemen hemen hiçbir şey bulamadan çıkar.

Tefsir iki türlü olur: Lâfzî tefsir ve mânâvî tefsir. (Genel kullanımda “manevi” tefsir ile kastedilen, “maddî”nin zıddı olan “mânevî” değil, “lâfız/mana” ikiliğindeki “lâfzî”nin zıddı olan “manevî” yani “mânâvî”dir.)

Lafzî tefsir Kur’ân Âyetlerinin nazmını ve lâfzının mu’cizeliğini gösterir. Böylece Kur’ân’ın lâfız itibariyle dahi mahlûk olmadığını ispat eder.

Mânâvî tefsir ise âyetlerin manalarını izah eder ve Kur’ân’daki ilmi öğretir. İşârâtü’l-İ’caz birinci tür tefsirdendir. 

Zira Bediüzzaman eserinin başında şöyle söyler: “Şu İşarâtü’l-İ’caz adlı eserden maksadımız, Kur’ân’ın nazmına, lâfzına ve ibaresine ait i’caz işaretlerini ve remizlerini beyan etmektir. Çünkü, i’cazın mühim bir vechi, nazmından tecelli eder ve en parlak i’caz Kur’ân’ın nazmındaki nakışlardan ibarettir.”

Bediüzzaman Hazretleri’nin 1926’dan sonra telif ettiği Risale-i Nur Külliyatı’na dahil eserler ise mânâvî tefsir mahiyetindedir.

Nitekim Emirdağ Lâhikası’nda yer alan ve Üstad Hazretleri’nin İşarat-ül İcaz’dan talebelerine verdiği dersin anlatıldığı kısmın başında şöyle denmektedir: “İşârâtü’l-İ’câz’ın birinci cüz’ü ki, tamamı yetmiş cüz olacaktı.   Fakat Risale-i Nur mânevî bir tefsir-i Kur’ânî olduğu için dedi: Bu zamanda bana daha lüzum var. Öteki cüzler yerinde onlar yazıldı. Evet, İşârâtü’l-İ’câz, umum Risale-i Nur’un bir fihristesi, bir listesi ve o Nur bahçesinin bir fidanlığı ve sırr-ı i’câzü’l Kur’ân’ın bir menbaı olduğu görünüyor.

Okunma Sayısı: 3362
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı