"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Avrasya muvazeneleri

Ömer Faruk ÖZAYDIN
30 Ekim 2016, Pazar
“Şu zamanın medenî engizisyonu müdhiş bir vesile ile, bazı ezhanı telkîh ile, bir kısım nâmeşrû evlâdını vücuda getirip, İslâmiyet’e karşı kinini ve hiss-i intikamını icra eder. Diyanetsizliğe veya lâübaliliğe veya Hıristiyanlığa temayüle veya İslâmiyet’ten şüphe ile soğutmaya bir kapı açmak ister.”

Tanzimat fermanıyla başlayan Avrupa meftunluğu, bizi ye’se düşürdü ki Batılılaşırken, kendi değerlerimize bizi düşman etti.

Zâhiri şaşâalı batını ufûnetli olan Avrupa medeniyeti, bütün dünyanın letâfetini celbederken bizi de tedavisi zor bir hastalığa düçâr etti.

Denilir ki “nerde bir Hıristiyan varsa zengin ve medeni, nerde bir Müslüman varsa bedevî ve fakir”

Bu desise içimize öyle bir sinmiş ki bütün kemalatımızı perdeliyor, âdeta görünmez kılıyor.

İşte bizi başıboş sahipsiz bırakan bu ümitsizlik, yetiş ya Mehdi dedirtiyor ki, Nur’lar imdadımıza yetişiyor.  

Her meselede olduğu gibi bu müdhiş karanlığa ve karamsarlığa öyle bir nur veriyor ki Alpaslan’ın, Fatih’in, Yavuz’un askerlerine verdiği gibi şevk ve ümidi şahlandırıyor. 

Hastalığı teşhis, tedavinin yarısıdır derler. Bizi ye’se düşürten de o hastalık ve problemlerimizin sebeplerini bilmemektir.

Avrupa’nın dünyanın cazibesini nasıl çektiğini, bakın bir kaç gün kaldığı söylenilen Bediüzzaman Avrupa’yı bize nasıl tarif ediyor:

1. Avrupa, Umum Hıristiyanın kilisesidir.

Hıristiyanlık dünyasının en dindar memleketleri buradadır. Kilisesiz hiçbir köy yok gibidir. Bu noktadan çekim merkezidir.

2. Maden-i hayatı olan Avrupa’nın vaziyet-i fıtriyesidir. Zira dardır, güzeldir. 

Coğrafi olarak uçsuz bucaksız vaha ve çölleri olmadığından küçük devletler halinde hayata elverişli olmasında cazibe merkezidir. 

3. Demir madenidir, girintili çıkıntılıdır.

Yine coğrafyasından nebean eden demir madeni burada çok bulunmasından sanayinin ileri seviyede olması nüfusu buraya çekmiştir.

4. Deniz ve enharı bağırsaklarıdır.

Avrupa coğrafyası dar olmasından deniz ve nehirleri nakliyeyi kolaylaştırmıştır. Dolayısıyla gemi taşımacılığı ekonomiyi canlı tutmaktadır.

5. Bâriddir.”

Soğuktur ancak, bu soğukluk tembelliği değil çalışma hayatını canlı tutmaktadır. Sıcak memleketlerdeki atalet burada tam tersine tempolu iş hayatını netice vermiştir ki dünya ekonomisini ayakta tutan Avrupadır. 

Coğrafî, dinî, sosyo-ekonomi, nakil ve iklim şartlarını; bugün burada 30-40 sene yaşayanların bile düşünemediği bir tahlil ki Bediüzzaman şeş cihetle masaya yatırıp neşteri vuruyor.

Kısaca satırbaşlarıyla ele alınan bu sebepler Avrupa’nın rüçhaniyetini sebep vermiş bizi de ye’s ile Avrupa medeniyetinin gerisine atmış. Halbuki bizde ki sermaye ile onlardaki kötü mirasa baktığımızda; “İslâmiyetin hakaikı hem manen, hem maddeten terakki etmeye kabil ve mükemmel bir istidadı var.” Âlem-i İslâmın kalbine hançer saplanmışken bile bakın ki, Hz. Bediüzzaman bu hastalıkların çaresine nasıl reçeteler sunuyor:

“Ey İslâm cemaati! Müjde veriyorum ki: Şimdiki âlem-i İslâm’ın saadet-i dünyeviyesi, bahusus Osmanlıların saadeti ve bilhâssa İslâm’ın terakkisi onların intibahıyla olan Arab’ın saadetinin fecr-i sadıkının emareleri inkişafa başlıyor ve saadet güneşinin de çıkması yakınlaşmış. Ye’sin burnunun rağmına olarak..

Yani “el emel” diyerek “la taknatü” kal’asına bizi dâvet ediyor.

“İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyet’in olacak. Ve hâkim, hakaik-i Kur’âniye ve imaniye olacak. Öyle ise şimdiki kader-i İlâhî ve kısmetimize razı olmalıyız ki, bize parlak bir istikbal, ecnebilere müşevveş bir mazi düşmüş. Bu dâvâma çok bürhanlardan ders almışım.”

Geri kalmışlık, değerlerinin farkında olamama, “Allah Allah deyip geri kaldık, topla tüfekle ileri gideceğiz” deyip manen geri gittiğimiz gibi, madden terakki de etmediğimize baktığımızda sefahette muasır medeniyetler seviyesine çıkacağız diyenlerin kulakları çınlasın.

“Ey Müslüman! Biri maddî, biri manevî Avrupa rüchanının iki sebebinin şu netice-i müdhişiyle o neticenin tesir-i muharribanesine karşı, mevcudiyetimizin hâmisi olan İslâmiyet’ten elini gevşetme. Dört el ile sarıl, yoksa mahvolursun”

Yaşasın Şeriat-ı Garra! Ölsün yeis! Selâm ve selâmet Hüda’ya tâbi olanlar üstüne olsun. Âmîn...

Okunma Sayısı: 1528
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı