Üstad Hazretlerinin vefatından sonra Nurların vatan sathında intişarıyla beraber baskı, zulüm ve tazyikat da artmıştı. Küfrün beli kırılmıştı, ancak menhûs ruh giderken zehrini saçmaya devam ediyordu.
27 Mayıs gibi kara günlerin olduğu bir devirde, Zübeyir Ağabeyin ustalığında ve kararlılığında her türlü baskı ve zulme rağmen, hizmetler inkıtaa uğramamış, Hazret-i Üstad hayattaymış gibi cemaat ihlâs, uhuvvet, tesanüd düsturları içinde yekvücud halde küfre meydan okumuştu.
Bu tesanüd karşısında zındıka, çeşitli desiselerle Nur Talebelerini başka mecralara çekip içten dağıtmak istiyordu. MNP’nin kurulmasında Nurcular siyasallaştırılarak kullanılmak istenmiş, Zübeyir Ağabeyin gayretleriyle bertaraf edilmişti.
1877’de hizmetleriyle zulümatı dağıtan Hz. Mevlânâ Halid’in talebeleri gibi; 100 sene sonra Nur Talebeleri de “Bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdi’nin şakirdleri olabilir” müjdesine masadak olmuşlardı.
YENİ ASYA
Bilindiği gibi matbuat lisanı Üstadın hayatında mühim bir yere sahiptir. Cumhuriyetten evvel yazdığı makalât ses getirmiş, hatta İngilizlerin İstanbul’u terk etmesine bile sebep olmuştu. 1950’lerden sonra Nur’ların kısmen serbestiyetini müteakip gazetelerde Nurlara ait yazılara çok ehemmiyet veriliyordu.
Rahmetli Zübeyir Gündüzalp Ağabey başta olmak üzere, bütün ağabeylerin müşterek arzuları; “Lahana yaprağı kadar da olsa bir gazetemiz olsun” düşüncesiyle Zülfikar, Uhuvvet ve daha sonra İttihad gazetesi haftalık olarak yayın hayatına başladı. Atılan başlıklar o güne kadar görülmeyen bir şekilde iman, Kur’ân ve İslâmiyet’e dâvet edip milletimizin gönlünde taht kurarken, zındıkayı rahatsız ediyordu.
Bu sebeple önce Zülfikar, sonra Uhuvvet kapanıyordu. Zübeyir Ağabey vefat etmeden evvel haftalık çıkan gazetelerden sonra şiddetli ihtiyaca binaen, günlük Yeni Asya ismiyle Bab-ı Âli’de bir güneş doğuyordu.
Yeni Asya sadece bir gazete değil, aynı zamanda Nurların naşir-i efkârı, cemaatin birlik, beraberliğinin umdesi olmuş, bu sebeple de bütün şimşekleri üstüne çekmiş, Deccalizmin korkulu rüyası olmuştu.
Risale-i Nur’un prensipleri doğrultusunda taviz vermeden hak ve hakikat yolunda günlük neşriyatını sürdürüyor, manşetleri Meclis kararlarına bile tesir ediyordu.
Darbeler, cuntalar ve siyasî çalkantılar Türkiye’sinde hürriyet mücadelesi ve siyasî yasakların kalkmasında mühim bir rol oynamış, özellikle yakın tarih çalışmaları ile karanlıkta kalmış bir çok hadiseyi gün yüzüne çıkartmıştı.
Yeni Asya yayın hayatına başladığı ilk günden itibaren Bediüzzaman’ın gazetesi olduğunu attığı manşetler ve muhtevâsıyla efkâr-ı âmmeye göstermiştir. Bediüzzamansız bir sayısı hemen hemen yok gibidir.
M. KEMAL’E DOST OLMAMAK
Aynen Üstad Hazretlerinin, “Evet çok emarelerle bildik ki; bana hücum edenleri tahrik eden, Mustafa Kemal’e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır. Başka sebebler bahanedir” dediği gibi, Yeni Asya da Kemalizmle barışık olmamıştır. Hattâ dostlar tarafından bile “Ona ilişmeyiniz” diyerek Kemâlizme dokunmamak konusunda ciddî telkinler yapılmasına rağmen.
Zülfikar, İttihad ve Yeni Asya’nın kapatılmalarıyla cemaatin bölünme serencamlarına baktığımızda, işin mihverinin Bediüzzaman’a sadâkat ve Kemalizme itirazlar olduğunu görürüz.
Asıl mes’ele ödenen bedelleri unutmamak, bir asırlık bu dâvânın hafızasını kaybetmemektir. Zira bütün dezenformasyonlar hafıza kaybının mahsulâtıdır.