"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Beni Dünya’ya çağırma

Ömer Faruk ÖZAYDIN
20 Ocak 2019, Pazar
Nedir bu Dünya ki, hiç ölmeyecekmiş gibi ebedî âlemi unutup böylesine tutku ile bağlandığımız, uğruna cinayetler işlediğimiz, değerlerimizi az bir menfaate sattığımız, kardeşi kardeşe düşüren, dâvâyı unutturan, az biraz daha rahat etmek istediğimiz..

Diğer taraftan Allah’ın yüce kullarını şiddetle ah u zar ettiren, dar gelip mağaralarda inzivaya çektiren, para, mal, mülk, makam ve şöhretten yılandan akrepten kaçar gibi kaçırttıran Dünya.

Hakkında bu kadar menfi yazılar yazılmış, tahkir edilmiş, şakılar söylenmiş Dünya nedir dersek, cevap asrın sahibi Bediüzzaman’dan:

“Dünya’nın üç yüzü var: 

Birincisi: Cenab-ı Hakk’ın esmasına bakar. Onların nukuşunu gösterir. Mana-yı harfiyle, onlara âyinedarlık eder. 

İkinci yüzü: Âhirete bakar. Âhiretin tarlasıdır, Cennet’in mezraasıdır, rahmetin mezheresidir. 

Üçüncü yüzü: İnsanın hevesatına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel’abe-i hevesatı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünki fânidir, zâildir, elemlidir, aldatır.” 2 

Birinci yüz; her şey Allah hesabına olduğu için hadsiz bir mektubat-ı Samedaniyedir. Bu yüzü gayet güzeldir. Nefrete değil, aşka lâyıktır.

İkinci yüz dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir. Tahkire değil, muhabbete lâyıktır.

Üçüncü yüz ise çirkindir. Çünki fânidir, zâildir, elemlidir, aldatır. İşte hadîste vârid olan tahkir ve ehl-i hakikatın ettiği nefret, bu yüzdedir.

Ancak “Dünya değmiyor alâka-i kalbe, bir salkım üzüm yedirse beş tokat vurdurur” denilmesine rağmen nedense üçüncü yüzü şirin ve çekici geliyor. 

O Dünya değil mi ki; ruhlar âleminde, Rabbimizin bize “Elestü biRabbikum”

(Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) hitabında karşılık; “Kalu belâ” “Evet Ya Rabbena” dediğimiz halde, daha ilk (imtihan) dakikalarda hakkımız olana rıza göstermeyip kardeşimizi öldürdük.

Allah’ın peygamberleriyle gönderdiği medeniyeti reddedip vahşileştik.

İnsanlığın yeniden inşası için yaptırdığı gemiye binmedik. Putlara tapıp İbrahim’i (as) ateşe attık. Musa (as) sakın ineğe tapmayın dedi, biraz öteye gidince altından buzağı yapıp secde ettik. Hz. Yusuf’u (as) babası Hz. Yakup (as) çok seviyor diye kıskançlıktan kuyuya attık. Hz. Eyyüb’ü (as) hasta ve malını kaybetti diye terk ettik. Hz. İsa (as) din adına yapılan hegemonyaları yıktığı ve başka bir kitap getirdiği için dünyayı ona zindan edip göğe kaçırttık. 

DİNLERİN EFENDİSİ VE DÜNYA

Ve... Kâinatın Efendisi... Yer ve göklerin onun için yaratıldığı, Levlâkenin sahibi, mevcudatın onu görmek için asırlarca beklediği, beka âlemlerinin daisi, sahibü’l mi’rac’a (asm); Muhammedü’l-Emin dedikleri halde maddî manevî bütün putları yıktığı, köleyi efendiyle bir tuttuğu, şaraplarını döktüğü, kadını parayla alınıp satılan bir eşyadan evin hanımı ve ailenin saadeti yaptığı, saltanatları yıktığı, kısaca Allah u Ehad dediği için mübarek canına kast ile baba ocağından Bekke (Mekke)’den göç ettirdiler.

Hz. Ali’yi adalet-i mahza dediği, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i saltanata karşı geldikleri için şehit ettiler.

Nice imam ve mücedditleri işlerine gelmediği için zehirlediler.

Ve en nihayet ahir zaman Mehdi’sini “Dünya’mıza karışma, dilediğimiz gibi yaşarız. Gökten indiği sanılan doğmalarla değil, gücümüzü hayattan alırız” diyerek onun getirdiği Kur’ân’a ve sünnete dönüş mesajları yüzünden imbiklerden geçirip Dünya’yı zindan, hapislere, sürgünlere, zehirlere düçar ettiler.

Yine onun talebelerini falakalara yatırıp ondan uzaklaştırmak, talebesiz bırakmak için olmadık eziyetler ettiler.

Ettilerde ettiler, ne için? Üç günlük Dünya için. 

Halbuki bütün bu olup bitenler bu şehri yüz defa mezaristana boşaltan, her gün yüzbinleri bulan cenazeler ile “el mevtü hakkun” hakikatını gözümüzle gördüğümüz halde;

“Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyevîyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi’ ettik. Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rü’ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider...”3

Bakın Rabbimiz bize ne buyuruyor:

“Bu Dünyâ hayâtı eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu, işte asıl hayât odur (asıl yaşanacak yer orasıdır), keşke bilselerdi!)” 4

Dipnotlar: 1.2.3. Sözler. 4. Ankebût, 64.

 

Okunma Sayısı: 2932
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı