"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cambaz ip üstünde oynuyor

Ömer Faruk ÖZAYDIN
15 Ekim 2018, Pazartesi
Türkiye çok sancılı bir süreçten geçiyor.

Bir taraftan çoktandır gidişatı fark eden aydın ve demokratlar, diğer taraftan her şeyi güllük gülistanlık zanneden, çağın gereklerinden bîhaber Osmanlıcılık hülyasına dalmış slogancı, sadece zahire ve hamasete bakan AKP seçmeni.

Demokrasinin olmadığı ya da zahirde görünüp, perde ardında istibdat olan idare ve reisçi rejimlerde, ne denilmişse kayıtsız şartsız eyvallah edildiği ve o kabulle nice tahribatların; maceraların, israfın ve keyfîliklerin yaşanması kaçınılmazdır, ki yaşadık, yaşıyoruz.

Demokratların siyasî arenada olmadığı ve karşısında muhalefetin bulunmadığı ya da türetilmediği bu son çeyrekte meydanı boş bulan AKP, 16 Nisan ve 24 Haziran’la krallığını ilân etmesiyle icraatları, her türlü kabul gördüğü bir hengâmdayız.

Gün geçmiyorki 180 derece bir dönüşe imza atılmasın. En son (sonu yok, nerde sonlanacağı da meçhul) McKinsey hâdisesi..

Hazineden sorumlu damat Berat Albayrak’ın: “Ekonomide önemli adımlar atacağız. Yeni ekonomi programı bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi (YEP) için Uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek” demesinin ardından hemde kendi kalemşörlerinin tepkileriyle karşılaşınca Albayrak, McKinsey kararını eleştirenleri sert sözlerle eleştirmiş ve “Yapılan yorumlar cehaletten değilse ihanettir!” demişti.

Her ne kadar Erdoğan’ın “Bütün bakan arkadaşlarıma söyledim, bunlardan fikrî danışmanlık hizmeti de almayacaksınız” demiş olsa bile, millî-hain ayırımı tartışmalarının akabinde böyle bir noktaya gelinmesi bir itiraftır aslında. Gaza gelip protesto edilen mallara, kırılan Iphone’lara, yakılan dolarlara, kandırılıp bu oyuna gelen vatandaşın masraflarına mı yanalım, program açıklanırken karşı çıkanların düşman ilân edilmelerine mi, programdan vazgeçerken yine saldırmalara mı? Kısaca ben ne tarafa dönersem siz de o tarafa. Dönmeyen, sorgulayan tu kaka..

28 ŞUBAT PROJEKSİYONLARI

Ekonominin bir ABD şirketi olan McKinsey’e verilmek istenmesi sadece ekonomi iflâsı olarak görülmemeli, belki 28 Şubat projeksiyon ışıkları mahiyetini gösterirken, BOP üniversite binasındaki mimarlık fakültesinin alçıpanları bir bir dökülüyor.

Görünürde programı McKinsey yapar ya da yapmaz, dünyaya efelenmekle olmayacağının, dışarıya mahkûm olduklarının farkına vardılar ki (yeni bir çark) acziyetlerini ancak anladılar.

Ancak ipler zaten onların elindeydi ki bütün yanlışların temel kaynağını ifşa etmiş oldular. Aslında bütün dönmeler, efelenmeler, zikzaklar, cafcaflı görünen beton ekonomisinin kolonlarının çürüklüğünü, icraatların tutarsızlığını, göz boyamadan ibaret olduğunu gösteriyor.

Yürütülen kampanyalarda “dünya bize düşman” balonunun patladığının, alınan siyasî kararların ve algı operasyonlarının devlet geleneğiyle örtüşmediğinin altını çiziyor.

Saray imparatorluğuna giden yollarda döşenen bütün taşların şaibeli olduğu akla ilk gelirken, mahzendeki kokular vatan sathına dağılıyor.

Nerden başlayalım; Çözüm sürecinden mi, yoksa enflasyondan mı, OHAL’den, Başkanlıktan mı, KHK’lardan mı, dershanelerden mi, Ergenekon, Barzani, Rus uçağı, Suriye, dünyaya kafa tutmaktan mı? Ne ararsanız var bu lunaparkta.

Nerden bakarsanız bakın tutarsızlık, nerden tutarsanız çelişkiler yumağı. Dostunu her gün değiştirmekten düşmanı seçmeye istikrar yok.

Dün “ey Almanya, Naziler”, bu gün el açma.. Dün AB karşıtı politikalar, bu gün AB kapısında yeniden görüşmeler.

Daimî bir aldatılma ajitasyonu içinde aldatmak arasında ince bir çizgi var. Aldana aldana aldatmak da ihtimal.

Bütün bu olanlara, içine şeytanet girdiğinden “euzubillahimineşşeytani vessiyaseh” deyip geçtik diyelim. Peki ya bizler?

Bizler, lunaparka gitmiş elinde lolipop yiyen kafaları yukarda çocuklar gibi ip üstünde oynayan canbazı seyredenler gibiyiz. Ne muhalefet var doğru dürüst, ne yanlış diyen, ne de yanlışı kabul eden bir toplum. Durumu iyi olanlar dünya nimetlerine dalmış “hel min mezid” (daha yok mu) derken, fakir fukara ve zulüm altında inleyenler de kendi canının derdiyle meşgul. Gidişata itiraz edenler de hain..

“Nasılsanız öyle idare olunursunuz” hakikati ışığında ferec bekliyoruz ki nasıl gelecek?.. 

İntizardayız.

Ve... Rahip Brunson serbest...

Okunma Sayısı: 2832
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    15.10.2018 14:04:26

    Yeni Asya ve değerli kalemleri bu dönemde uyarıcı ve aydınlatıcı yazılarıyla üzeri örtülmek istenen gerçekleri bize duyurdular ve yanlış şeylere inanıp yanlış şeyler yapmamıza, yanlış yerde durmamıza engel oldular. Bunun için de dua ve teşekkür ediyoruz. İslam Dünyasının genel sorunu olan cehalet, sefalet ve tefrikanın cambazlık kafa yapısı ve zihniyetiyle çözümü hep başka baharlara kalacaktır. Kendi arasında ittihat ve barışı tesis edememiş bir âlemin dünya barışını tesis etmesi mümkün olabilir mi? Kendi halkını ayrıştıran menfi ve menfaatçi siyasetin, İslam dünyasında ittifaklar kurması nasıl olacak ki? İşte savaşlardan, istila ve tasalluttan bir türlü yakasını kurtaramayan coğrafyamız neden bu hale düştü diye kafa yormak gerekir. Ki ferec bulalım. Suçu hiç üzerine almayıp, bütün vizr ü vebali dış düşman/ mihraklara atıp işin içinden sıyrılmak doğru bir politika ve yönetim tarzı değildir. Ve böyle bir politika ve politikacıdan ferec bekliyorsak....daha çook bekleriz.

  • Gündüz Alp

    15.10.2018 13:40:47

    Sayın Özaydın, "ne umduk ne bulduk" derler ya, aynen öyle bir durumu yaşıyoruz değil mi? 16 yıl önce "dindarlık" argümanını kullanarak ve "mağdur edebiyatı" yaparak iktidara gelen kadronun Türkiye'yi içeride ve dışarıda getirdiği nokta hepimizin malumu. Red ve inkarı mümkün mü? Ve öyle bir noktaya geldik ki, krize bile "kriz" demek cesaret istiyor. İş ve Finans dünyasını devleri bile krizin varlığını kabul ediyor, fakat kriz gerçeğini bir türlü dillendiremiyorlar. "Kriz mıriz yok" beyanı adeta emir telakki edilir hale geldi. Binlerce firma konkordato ilan etmiş ne gam! Hem trajik hem komik bir durumdayız. Başta krize sebep olduğu söylenen rahip bile onca kavgadan sonra ABD'ye uçuyor. Ee madem serbest bırakılacaktı ne diye kavga ederek siyasal ve ekonomik kriz çıkartıldı? Sorgulamayalım mı? Rahip gitti kriz bitti mi? Demek gerçek başka.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı