Düşünmek aklın gereğidir.
Hayvan ve bitkilerle en mühim farkımız budur. Cenâb-ı Hak, “Hiç akıl etmez misiniz, düşünmez misiniz?” gibi ikaz eden âyetlerle insanoğluna düşünmeyi ve tefekkürü emretmiştir.
Teknolojik nimetlerin tavan yaptığı bir devirde (ki, bu buluşlar da düşüncelerin eseridir) nedense aklı tatile çıkartmış, önümüze düşeni kabullenmek ve yemekle meşgul iken, tahkik ve tetkik hak getire. Sokağın gürültüsüne doğru hipnotize vaziyetindeyiz. Bunu iyi bilen menhus zekâlar da toplumu sürü psikolojisi ile kendi istekleri doğrultusunda yönlendiriyorlar. Buna algı operasyonu deniyor ki, algı yönetimi diye üniversitelerde kürsüler bile açılmış.
Evet, farklı düşünmek yasak. Bu kadar medya yayın organı içinde tek kanallı bir dönemi hatırlatan, algıya kurban gitmenin normal sayıldığı ve tahkik etme tembelliğiyle zihinlerin yorgan-döşek yattığı bir hengâmede, başka şeylerin olabileceği ihtimali kabul görmüyor.
Ağzınızla kuş kapsanız, düsturları önlerine serseniz ne fayda.
Siyasetin zig-zaglar çizdiği, dün ak dediklerine bu gün kara dedikleri, Ortadoğu’da her gün farklı bir politika izlenmesi neticesinde kan ve gözyaşının artarak devam ettiği, ölen çocuk görüntülerinin her gün sofra başına katık olduğu ve sıradanlaştığı bir zamanda, istiflerin bozulmadığı bir siyaset arenasında kaybolmuşluk içindeyiz.
Dünyanın bizi istemediği, yeni Osmanlı kurulmasında yedi düvele meydan okuduğumuz zehabıyla Demokratların, bilhassa Yeni Asyacıların algı operasyonlarına teslim olmamaları, bazılarınca taaccüple karşılanıyor, hatta hıyanetle itham ediliyor.
BİZİM GİBİ NASIL DÜŞÜNMEZSİN
Mes’elenin özü şudur: Sen nasıl benim gibi düşünmezsin?
Demokrasi herkese lâzım. Bir gün başka bir düzen, başka suç iddiaları gündeme gelebilir. Bu gün benim sevmediklerim suçlanırken, ya kin güdüyor ya da nemelâzım bana değmeyen yılan bin yaşasın, diyorsak, “Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner” sözü gereği demokrasi bana da lâzım olabilir. Bugün susturulan muhalefet ya da sesi kesilmiş muhalif medya misali beni kim müdafaa edecek?
Tek taraflı haberlere kulak verip farklı hiçbir sese tahammülü olmayanlar doğruları nasıl öğrenecekler?
Avrupa’da bir parti yüzde kırk, ellileri zor buluyor. Hatta koalisyonlarla idare edildiği vakıa. Ancak, bir yerde su-i istimal olsa sesler yükselir, ya istifa edilir ya da özür dilenir. Öyle ki muhafelet hükûmetten daha muktedirdir denilebilir. Hükûmet icrâ makamıdır, tahakküm mercii değil; yaptığı ve yapmaya mecbur olduğu veya yapamadığı işlerle iktidarı belli olur.
Dünyada yedi milyar insan var. Fıtratların ayrı ayrı olması ve insana verilen kuvvelere had getirilmemesi neticesinde değil bir millet, bir cemaat, bir ailede bile farklılıklar olabilir. Mühim olan asgarî müştereklerde birleşmektir. Din, imân, İslâmiyet gibi, siyaseten değil ve mecburiyet de yok!
Elhasıl; Yeni Asya köklü bir cemaattir. Tarih şahittir ki, menfaatini düşünmemiş, düzene göre tavır belirlememiş, prensipler ve meşveretler muvacehesinde kararlar almış ve çok şükür ki haksız çıkmamıştır. Yarın da sular durulduğunda haktan yana aldığımız bu duruş, ehl-i insaf tarafından takdir edilecektir.
Edilmezse ne gam.
Hakkın hatırı âlîdir. Hiçbir hatıra feda edilmez.