"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İkinci yolun siyasî fitneleri

Ömer Faruk ÖZAYDIN
08 Ekim 2017, Pazar
Mehdi’yi tanımak, ahirzaman fitnelerinin tuzağına düşmemek için olmazsa olmazıdır. Zira onu tanımayan, süfyaniyetin mahiyetini bilmez ve onun damına düşer. Dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım eder.

Nasıl olur denilirse; “Böyle istidraclı ve şanlı ve tali’li ve muvaffakıyetli ve kurnaz bir kumandanı bulunduğundan gizli ve dehşetli olan mahiyetine bakmayarak kahramanlık damarıyla onu alkışlar, başına kor, seyyielerini örtmek ister.”

İşte bu zaaflarımızdan istifade ile aldatmakla iş gören Süfyan; suret-i hak’tan görünüp ehl-i imanı iğfal ediyordu.

Said Nursî dinsizlikle durdurulamadı, tarikat ve dindarlarla da durdurulamadı. 28 sene her türlü işkence, sürgün, baskı ve zehirlemeler de para etmedi. O halde tek bir yol kaldı, siyaset...

Tek parti diktatöryası dünya kamuoyunda yer bulamıyordu artık. NATO’ya girmek için çok partili hayata mecbur edilmiş ve 1946 seçimleriyle yeni bir döneme geçilmiş oluyordu. Açık oy gizli tasnife rağmen DP’nin 60 milletvekili almasıyla siyasî fitneler de başlamış oluyordu böylece. 

SİYASAL İSLÂM TUZAĞI 

Madem Said Nursî CHP’ye karşı “Demokrat Parti’yi, Kur’ân ve vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum” dedi. O halde onun karşısına İslâmcı siyasete prim verilmeliydi ki cemaatine nifak sokulmuş ve Demokratlar zayıflatılmış olsun.

Fahrî Başkanı Fevzi Çakmak başta olmak üzere, milliyetçi ve muhafazakâr bilinen bir grup 28 milletvekili, Demokrat Parti’den ayrılarak, 19 Temmuz 1948’de Millet Partisi’ni kurdular. Demokrat Parti ortadan ikiye bölünmüştü. 

Hem de Eşref Edip gibi zatların eski dostluğundan Said Nursî’yi rezerv görüp, Afyon hapsi çıkışı sonrası hazırlık yapıyorlardı.

Bediüzzaman ise; “Evet büyük kusurlarımdan bir tek suçum: Vatan ve millet ve din namına mükellef olduğum büyük bir vazifeyi -dünyaya bakmadığım için- yapmadığımdan, hakikat noktasında afvolunmaz bir suç olduğuna ve bilmemek bana bir özür teşkil edemediğine şimdi bu Afyon hapsinde kanaatım geldi.”

Bu yeni dönemin işaretiydi. 

23 sene siyasete bakmayan Bediüzzaman, Risale-i Nur’un tamamlanması sonrasında siyasetle hizmet değil, ancak, tanzim vazifesinin kendisinde olduğunu gösteriyordu bu çıkışla.

3. SAİD DÖNEMİ

1950 seçimlerine bir ay kala Fevzi Çakmak’ın ölümü planları alt üst etmişti. “Yeter söz milletindir” diyen millet, beyaz ihtilâlle Demokratları iktidara getirmiş, siyasal İslâma prim vermemişti.

Millet Partisi’nin kapatılması sonrasında 1951’de; Demokrat Parti’ye karşı İslâm Demokrasi Partisi’ni kurdular. 

Partinin kuruluşunda Bediüzzaman’ı ziyaret ediyor ve destek istiyorlardı.

“Büyük Doğu”cuların bu fakiri kendi zümrelerine katmak hususundaki tekliflerine: “Büyük Doğuculuk siyasî bir teşekkül müdür?” diye sordum. “Evet” dedikleri için, “Sizin yalnız imanî ve Kur’ânî mesaildeki müşkillerinizi ve izahını arzu ettiğiniz noktaları Risale-i Nur’un yardımı ile halle çalışırım. Benim mesleğim ihtiyar ve şuurum taalluk etmeden Risale-i Nur dairesinde istihdamdan ibarettir. İman ve Kur’ân mes’elelerinize hemfikrinizim. Fakat siyasetle iştigal edemem” mealinde cevab verdim.

Bediüzzaman siyasal İslâm teşebbüslerine; “Yalnız Sebilürreşad, Doğu gibi mücahidler iman hakikatlarını ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz, fakat siyaset noktasında değil” diyerek bu oyunu da bozmuş oluyordu.

YA İHTİLÂL, YA SİYASAL İSLÂM 

Garip bir tevafuktur; hep Demokratların en güçlü olduğu dönemlerde siyasal İslâm, kendini hep Medine’de zannedip derinlerin dine olan refleksini tahrik ediyordu. “İrtica hortladı, şeriat gelecek ve sol hareketin boykot, yürüyüş gibi bahaneleriyle de Demokratlar, ihtilâllerle durduruluyordu. (Bknz: 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat evveli)

Demokrat Parti’nin iktidarında Ticaniler ve Tan gazetesi patlaması gibi hadiseler ihtilâle zemin hazırladı ve 1960’ta üç demokrasi şehidin idamıyla neticelenen o meşum 27 Mayıs darbesi geldi.

Nurculara baskın ve hapislerle, bastırılan ve sindirilen dindarlara korkular salındı. 

Zübeyir Ağabeyin Hz. Ebubekir misâli cemaati derleyip ve toparlaması neticesinde Nurlar memleketin her köşesinde çiçekler açtırdı. Nurlar’ın neşrinde muvaffakiyet, Demokratlara da istinad noktası oldu. Demokrat Parti çağrışımı yapan “Demir-kırat”lı Adalet Partisi yüzde 50’lerle iktidara geldi ve bu dönem (ekonomistlerin beyanıyla 1965-1971); demir-çelik ve sanayi kalkınmalarıyla devrin en hızlı büyüyen bir Türkiyesi oldu. 

Süfyaniyet durur mu?  

Hak geldi batıl zail oldu..

Okunma Sayısı: 3217
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah TUNÇ

    8.10.2017 19:55:01

    Siyasi oyunların,hilelerin,tuzakların farkındayız. Kimler neyi nasıl kurguluyor bunu biliyoruz.Tarih seyri içinde gelişen hadiselerin perde arkasını da biliyoruz.Yalnız bunları önleme,karşı tedbir alma,etkisiz hale getirme konusunda başarılı olduğumuz söylenemez.Demek biz Üstadımızı,her yönüyle kamil manada tanıtamamışız.Bilhassa içtima-i ve siyasi görüş ve düşüncelerini,prensip ve kaidelerini hakkıyla anlatamamışız.Aslında siyasi ve içtima-i bütün meseleler Risale-i Nurda halledilmiştir.Biz ya bunları yeteri kadar tetkik edip,okumuyor, veya okuyoruz da hayata yanlış tatbik ediyoruz. Kanaatımca cemaatın en zayıf noktası siyasi meselelerdir.En çok şaşırtma, bu noktada oluyor. En fazla şaşırtmanın yapıldığı yer ise millet partisi akımıdır.Bu cereyanın ittihad-ı islam dindar demoktrat ve ahrarlıkla yakından uzaktan alakası olmamasına rağmen, ittihadı islam ve demokrat gibi gösterilerek fertler kandırılıp saptırılıyor. İşte buraları çok iyi anlatmak gerekiyor vesselam.

  • Ömer faruk ÖZAYDIN

    8.10.2017 17:27:20

    Yorumlarınız uyanık bir cemaatin varlığını göstermesi bakımından mânidardır. Ali vefalı bey çok haklı; ancak bu yazılar devam ediyor. Hiç merak etmeyin tarih sırasına göre geliyor. İbrahim Ersoylu ağabey tebrik ediyorum, dikkatinizden kaçmamış,ancak mevzunun insicamı açısından bütünü bozmak istemedim. Ayrıca bütün mektupları Üstad yazmış gibi bakıyoruz. Dikkat tenkid ve mülahazalarınız için teşekkür ediyorum. Özaydın

  • Gündüz Alp

    8.10.2017 15:29:17

    Dün; danışıklı döğüş (muvazaa) ile iş gören ve hürriyetçi demokratların önünü kesmek için siyaset sahnesine sürdükleri milliyetçi, muhafazakar, siyasal İslamcı adı her ne ise (fakat hiç hürriyetçi ve demokrat olmamışlar) "zaaflarımızdan (bu da ayrı bir bahis konusu edilmeli-GA) istifade ile aldatmakla iş gören süfyan; (ve süfyaniyet-GA) suret-i hak'tan görünüp ehl-i imanı iğfal ediyordu." Ya bugün? "Dindar iktidar" argümanına âdeta can simidi gibi sarılan, arka çıkan, her söylem ve eyleminde "hikmet" arayıp destek veren ehl-i imana ne demeli. Bilhassa (Yeni Asya ve camiası hariç) Nur cemaatleri, süfyaniyetin dün "bozulmuş oyunlarına" bugün, ne çabuk ve ne kolay geliverdiler? Basiret ve ferasetleri mi bağlandı ki okudukları kitaba (Risale-i Nur'a) ve Üstad Hazretlerine zıt bir vaziyet almakla bu "oyuna" dahil oldular?

  • İbrahim Ersoylu

    8.10.2017 14:29:34

    Ömer Faruk Bey, öncelikle bu güzel yazınızdan dolayı tebrik ederim.Bu tür yazılara çok ihtiyaç var. "Büyükdoğu'cuların bu fakiri kendi zümrelerine katmak" ile başlayan paragrafın üstada ait imiş gibi anlaşılmaktadır. Bu paragraf ile başlayan ifadeler Hulusî abiye ait olduğunu ifade etseydiniz iyi olurdu. (Emirdağ L. 311. mektup,s.477.) Selamlar..

  • Ali Vefalı

    8.10.2017 09:58:31

    Tamam önceki yılları öğrendik biliyoruz. Ancak son 15 yılda Bediüzamana ve Risalei Nurlara toplantılarda, dergilerde, gazetelerde yapılan hakaretlere, küçük düşürmelere, bunlar darbeci ihtilalci, vatan haini algısının köylere kadar yayılmasının sağlanmasının, vaazlarda bile bir grup kullanılarak nurlar kötüdür algısının nasıl yapıdığınıda anlatmak gerekiyor. Nedense buralara yani son yıllardeki ince kirletme işlerini anlatmaya kimse girmek istemiyor.

  • Ali Tam

    8.10.2017 07:20:49

    Yüzde 55 birlik olup Demokrat Partiyi iktidara tasimalidir. Genc, dinamik ve barisin ve huzurun timsali Gültekin Uysal basa getirerek yasli ve komsulariyla huzursuz, AB ile kavgali Reisi emeklilige gönderelim. Gönül rahatligiyla Ankara da yasaksiz, tutuklamasiz bir Mevlid yasayalim. Yüzde 55 DP ve Gültekin Uysal ile

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı