"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Merdümgirizlik veya inziva

Ömer Faruk ÖZAYDIN
30 Aralık 2018, Pazar
Merdümgirizlik; yani insanlardan çekinmek, temas etmemek, temastan müteessir olmak, bu zamanda hastalık mıdır, kalabalıklara karışmak dünya işlerini konuşup aklı da, kalbi de onunla meşgul etmek sosyalleşmek midir?

Peygamberler, evliyalar, mana büyükleri vazifeleri tebliğ olduğu, toplumla iç içe olmaları gerektiği halde, zaman zaman inzivaya çekilmeleri, riyazete girmeleri gösteriyor ki, dünyanın keşmekeşliği ve kesreti insanı boğuyor. Vahdete yaklaştıran ise tefekkürdür. Büyüklere bakıldığında az konuşup çokça tefekkür ve ibadet ettikleri görülür.

Sahabeler; İslâm’la müşerref olduktan sonra marziyyat-ı İlâhiyeyi anlama adına dört elle; emr-i bil’ma’ruf, nehy-i anil münker (emirlere uyup, yasaklardan kaçınma) için var güçleriyle çalışmışlar. Öyle ki biribirlerine; “Sende yeni bir bilgi varsa söyle ya da sus” diyerek dünya kelâmı konuşmamak için adeta ağızlarına kilit vurmuşlar, ya da ellerinde bir âyet varken yeni bir âyeti dinlemek istememişler, demişler ki; “Ben daha bu âyeti hazmedemedim, bunu bitireyim sonra bakalım”

Yani hayatları Kur’ân ve sünnet. Dünya kelâmı bilmiyorlar.

Bediüzzaman Hazretleri bu haleti (merdümgirizlik) bir hastalık olarak ifade etse de derdi dünya olmayanlar için aslında tam bir şifa. “Bu yirmi sene tazyik neticesi, ehemmiyetli ve müzmin bir hastalık bana ârız olmuş. Zâten eskiden beri o hastalığın esası bende vardı ki; ona merdümgirizlik yani insanlardan çekinmek, temas etmemek, temastan müteessir olmak... Hattâ şimdi en hafif ruhlu bir kardeşim, bir şakirdimle görüşmeyi -fakat Risale-i Nur hizmetine ait olmamak şartıyla- ruhum kaldırmıyor. Hattâ dostane bakmaktan cidden müteessir oluyorum.” 

AHİRZAMAN VE SOSYAL HAYAT

Ey insanlar! Hakikat biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. (Hucurat 13)

Medenileşmiş toplumlarda sosyal hayatı güçlendirmek, ticarî, ilmî, kültür alış verişlerinde bulunmak için görüşmeler, gidiş gelişler ve irtibatlar kuvvetlendirilir ki kaynaşmalar sağlansın, biribirinin eksiğini ikmal etsin ve böylece terakki etsin.

Ancak öyle zamanlar olur ki, fitnenin kol gezdiği, fişlenmek, bir yerlere bağlamak ve ötekileştirerek başka mahalleye atmak, zarar gelir endişesiyle insanlar biribirinden tevahhuş edip (çekinir) hatta korkar hale gelir. Üstüne bir de cehalet ve algı zehirlenmesi eklenince siyasetin emrine girer; siyaset ne tarafa dönerse dezenformasyonlar ve iftiralar ideoloji haline gelir.

Teknolojinin ileri seviyelere geldiği bu ahirzamanda dünya bir köye döndü neredeyse. Hayatımızın her alanına girdiği telekominikasyon, iletişim ve medya bir kısmımızı sosyalleştirirken büyük bir kısmını da asosyalleştirdi. Okumadan uzak, algıya müsait hale gelmek ve zehirli üflemelere kulağını dayamak olan bilinçsiz sosyal medya takibi, insanı bir bakıma köleleştirince yığınlarla, okuyan-araştıran ve seçici olanlar arasında bir uçuruma sürükledi.  İster dünyevîleşme deyin ister siyasetin güdümü deyin bir aymazlık, bir irtifa kaybetme sözkonusu. Her denilene evet, her verileni yemek gibi bir hastalığa tutulduk ki inayetten başka çaresi yok bu derdin.

“Nerden bakarsanız bir tutarsızlık, nerden bakarsanız ahmakça” dediği gibi şairin..

Böyle bir süreçte sorgulayan, okuyan ve okuduğunu hayata geçirenlerin azlığı ister istemez (bu iletişim çağında) yalnızlık, insanlardan bir ürkmek bir çekinmek fikri ağır basıyor. 

Eğer bir toplumda istifade edeceğiniz, ilminden feyizleneceğiniz kimse yoksa hiç olmazsa sizin söylediklerinizi dinleyenlerin olması icab eder ki, Dünya size tenezzühgâh olsun. Ne dinleyen ne de dinleteceklerin olmaması sizi Dünyadan uzaklaştırıyor ve “Dost istersen Allah yeter” hakikatına yanaştırıyor. 

“Rusya’da esarette iken niyet ettim ve niyaz ettim ki, âhir ömrümde bir mağaraya çekileyim. Erhamürrâhimîn bana Barla’yı o mağara yaptı, mağara faidesini verdi. Fakat sıkıntılı mağara zahmetini, zaîf vücuduma yüklemedi” 1

Hadis: Yakında büyük fitneler olacak, o fitnelerde (yerinde) oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekân bulursa ona sığınsın.” (Sahihu’l-Buhari VIII, 92)

Dipnot:

1. Tarihçe-i Hayat.

Okunma Sayısı: 3319
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı