"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur hem tefsir, hem de mealdir

Ömer Faruk ÖZAYDIN
16 Aralık 2018, Pazar
Madem mealcilik çıkmaz sokaktır, o halde, cadde-i kübra-i Kur’âniye olan veraset-i nübüvvet yolundan; selef-i salihin, aktabların, müceddidlerin yolundan gitmek ki, o yol şaşmaz ve şaşırtmaz.

Zira onlar, (Rabbimiz bizden ne istiyor) anlamak için hayatlarının mihrakiyesine marziyyat-ı İlâhîye’yi oturtmuşlar ve pervane gibi onun etrafında dönmüşler. Hedefleri rıza-yı İlâhî olduğundan kâinat kitabını onun tercüme-i ezelîsinden okumuşlar, yazmışlarda yazmışlar.

Kur’ân-ı Kerîm bu meseleye; “Fakat onlardan ilimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar”(Nisâ Sûresi 162) âyetiyle işaret etmekte.

“Ehl-i dalâlet müteşabihat-ı Kur’âniyeyi yanlış tevilat ile tahrifine ve şüpheleri çoğaltmasına çalıştığı bir zamanda, ilimde rüsuhu bulunan bir taife o müteşabihat-ı Kur’âniyenin hakikî tevillerini beyan edip ve iman ederek o şübehatı izale eder. Bu küllî mananın her asırda mâsadakları ve cüz’iyatları var.”1 

Evet, Kur’ân der ki: “Eğer yerdeki ağaçlar kalem olup, denizler mürekkeb olsa, Cenab-ı Hakk’ın kelimatını yazsalar, bitiremezler.” 2 hakikatını anlamak için Kur’ân deryasında kulaç atmışlar.

Bu memurların çoğu kendi zamanının ilcaatına göre murad-ı İlâhîye ayine olmak için Kur’ân’ı tefsir etmişler. Bu güne kadar 350 bin tefsir yazıldığı rivayet edilir ki; İbn Kesîr’in Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, Celâleddin es-Suyutî’nin Ed-Dürrü’l-Mensûr fi’t-Tefsîr bi’l-Me’sûr, Fahruddin er-Râzî’nin Mefâtihu’l-ğayb, El-Beydâvî’nin Envâru’t-Tenzîl, bunlardan bazılarıdır.

Nasılki diğer dinler ve şeriatlar farklı zaman ve anlayışta gelişen ve değişen insanlığa göre gelmişler, aynen öyle de bütün dinlerin ve zamanların bileşkesi ve her meslek, meşrep ve mesakına havî Kur’ân kevserine dalan müfessirler, mesleklerince o zamanın ihtiyacı olan Kur’ân hakikatlarını mass ederek içmişler.

Kimi zaman belâgat, kimi zaman hakikat, tarikat ve şeriat olarak zamanlarının idrakine Kur’ân’ı söylettirmişler.

Kur’ân, Arapça nazil olduğu halde kendi lisanında bile tefsirlere ihtiyaç olması gösteriyor ki Mütekellim-i Ezelinin yüksek katından bütün zamanlara ve bütün tabakat-ı beşere hitap eden bir hutbe-i ezeliyedir.

RİSALE-İ NUR KUR’ÂN’IN MALI VE MEALİDİR 

Ahirzaman, zamanın sonu..

Her şeyin bir ömr-ü miadı vardır.

“Evet âlemde tekâmül kanunu vardır. Bu kanuna tâbi’ olan, neşv ü nema kanununa dâhildir. Bu kanuna dâhil olanın bir ömr-ü tabiîsi vardır. Ömr-ü tabiîsi olanın, ecel-i fıtrîsi vardır; ecelin pençesinden kurtulamaz.”3

Dünya harabiyete giderken insanlıkta dört elle dünyaya sarılıp bekası ve refahı için bütün değerlerini alt üst etti. Yaradılış gayesinden uzak dini rüşvet vererek tok olmaz hırslarına yenildi ve kıyamete fetva verdirdi.

İşte tam bu esnada dünya maddi manevî harabiyete giderken “Cenab-ı Hak bir gün dahi olsa Mehdi’nin hatırı için dünyanın ömrünü uzatır” hadîsi gereğince Risale-i Nur Hızır (as) gibi imdada yetişti, sedd-i zülkarneyn gibi dinsizliğe sed çekti ve Hz. İsa’nın gökten inmesine zemin hazırladı.

Mehdi (as) hürmetine Risale-i Nur’u bize bahşetti. 

Risale-i Nur’la; “necisin, nereden gelip nereye gidersin” soruları cevabını buldu. 

Risale-i Nur’la; Kur’ân’ın dört esası ki; tevhid, nübüvvet, haşir, ibadet ve adalet muhkematını bîhakkın şerh ve izahını 6 bin sayfayla gönüllere nakşettirdi.

Risale-i Nur’la; kâinatın bir sahibi, tek ve yekta olduğu ve mülkünde her şeyi istediği gibi tasarruf ettiğini, esma-yı hüsnayı, marifetullahı ve muhabbetullahı ögrendi. 

Risale-i Nur’la; Nübüvvet’in an şart olduğunu; kâinatı ve onun tercüme-i ezeliyesini kitabını onun dersiyle, peygamberlerin reisi, evliyaullahında seyyidi oduğunu onun dersini talim ettirdi.

Risale-i Nur’la; Kıyamete giden insan, “Bak şu Allah’ın rahmet eserlerine, ölümünün ardından nasılda diriliyor” dersiyle haşri bildi ve namzet oldu.

Risale-i Nur’la; ibadetin Halık-ı kânatın sahibine bir teşekkür olduğunu bildi ve adaletin olmazsa olmazını anladı. Evet, nasılki Kur’ân diğer şeriatların bileşkesi ve mütemmimidir, aynen öyle de Risale-i Nur, bütün tefsirlerin ahir zamandaki barajı ve elektrik santralidir.

Elhasıl; Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın bu asırda bir mu’cize-i maneviyesi, yüksek ve parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur, aynı zamanda “Kur’ân’ın malı ve mealidir.”  4

DİPNOTLAR

1. Şuâlar.

2. Sözler.

3. İşarat-ül-İ’caz.

4. Emirdağ Lâhikası.

Okunma Sayısı: 2738
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı