"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vurgun yedik sol yanımızdan

Ömer Faruk ÖZAYDIN
21 Ocak 2018, Pazar
Dalgıçlar iyi bilirler; yeryüzünde 1 olan atmosfer basıncı her on metre su derinliğinde 1 derece artar. 30 metrenin altındaki dalışlarda kanında azot miktarı yükselen bir dalgıç, su yüzüne çıkınca vurgun (dekompresyon) yemiş olur.

O vurgunu rehabilite edebilmek için hasta basınç odasına alınır ve yüksek basınç verilerek kademe kademe normal seviyelere getirilir.

Derin güçlerin memleketi derin sularda yüzdürüp, kimyamızla oynaması neticesinde millet olarak öyle bir vurgun yedik ki, şoktayız...

Yavaş yavaş içirilen zehir gibi duyu organlarımız felç oldu neredeyse. İşin kötüsü immun sistemi devre dışı kaldığında bağışıklık da bozulmuş olur. (..)Biyotiklere olan bağımlılık ilâcın tesirini yok ettiği gibi, tamirat ameleleri ikaz alamıyorlar. Dolayısıyla farkındalık dumura uğruyor.

Yoksulluk, zulüm ve ölümlerle inleyen mazlûm, mağdur ve mahkûmlara rağmen evi sıcak, buzdolabı tıka basa, gardrobu seçim yapamayacak çoklukta, 250 metrekare evlerde, bakkala bile arabayla giden ve yemek yemek üstüne yiyerek obezite sınırlarını aşmış, extra XXL beden bulamayan tüketim insanının lâtifeleri nasıl açılır da, gurebanın ve mazlûmun hâline empati yapabilir. 

Hani “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildi(r)” 

Hani biz Habeşistan’daki uçan kuşun iaşesini te’min edendik. 

Hani biz, aç kurtlar İstanbul’u bastığın da  tiz koyunlar kesile Belgrad ormanlarına atıla” diyecek kadar hayvan haklarına bile riayet edinendik. Ne oldu bize, hayvan kadar da mı değersizleşti halife-i arz olan bu insan. Hele işinden-aşından, evinden-yurdundan edilen, bu fakir, bu gureba mazlûmlar?

HANİ İDEALİST MÜSLÜMAN?

İstenilmez, ama sanki dini mahrumiyet devirlerinde daha bir şuurluydu Müslüman. Yokluk ve mahrumiyet varken daha bir gayyur, daha bir paylaşımcı ve daha bir dâvâ adamı, idealistti mü’min..

Sanki tokluk yaramadı bize. Sanki açken daha bir çalışıyordu oruçlu misal melekleşen hasselerimiz.

İktidarı ele geçirince rahatlamaya, iktidar nimetlerinden doyumsuzca yemeye, ezilmişlikten ezmeye doğru yol aldık hatta solladık bile.

Mü’min olma şuuruyla; hani biz, ben tok olayım başkası aç olsa bana ne demeyecektik.

Hani biz, sen çalış ben yiyeyim demeyecektik.

Hani İslâmiyetin cihanşümul hakikatlerini hayata geçirmek gaye-i hayalimizdi ve bütün -izmlere savaş açmıştık. 

Hani biz başbakan olacak; memleketi dinsizlikten, zulümlerden kurtaracak hayaller kuruyorduk.

Hani şairler yetişiyor, fikir adamları münazaralar yapıyordu. Okul çıkışlarında şiirlerimizi, hikâyelerimizi paylaşıyor, yarışmalar tertip ediyorduk.

Hani biz millî görüş diye kendimize dönecektik. “Herkese refah ve adil düzen” diye kapı kapı dolaşıp “hak geldi bâtıl zail oldu” adına oy toplamak için kızlarımızı seferber etmiştik. 

Önce belediyeler, sonra da iktidarı ele geçirdik. Sakal bırakıp baş kapattık. Memurlar dindar, başörtüsü en yüksek makamlarda. Şehit cenazelerinde en yüksek perdeden aşirler okuduk. Bir elimizde Ku’rân, seçim meydanlarına indik. Bir elimizde Risale-i Nur sallayarak “Bunlar yasaktı, biz devlet eliyle bastık” dedik. Said Nursî ismini çok anıp bilboardlarda yan yana resimlerimizi koyduk. Yaşlı ağabeyler de dindar diye bunlara bel bağladı da “mutlak vekil” zehabından kayıtsız-şartsız destek yarışına girdik... Hani Kur’ân, hani Nurlar, hani adalet, hürriyet hani.

ÖTEKİ ZULÜMLERE SEVİNMEK

Rutin hayatımızda iş, aş ve ibadetler düzenli giderken, değişen siyasî hadiseler içteki dengeleri ve kimyamızı bozduğu bir vakıadır. 31 Mart Vak’ası, Şeyh Said Ayaklanması, Menemen Hadisesi, devrimler, idamlar, hapisler, sürgünler, harpler, 27 Mayıs, 12 Eylül ihtilâli, 12 Mart Muhtırası, 28 Şubat ve en nihayet 15 Temmuz darbe teşebbüsü...

Siyasetten beklentiler yüksek olunca, gelen zulümlere gözü ve kulağı kapatmaya dışardan bakanlar istihza etseler de gerçekten insanın içini acıtıyor. 

Aslında İslâm âleminin en büyük problemi; Şia’ysa Sünnîlere yapılan zulme sevinmek, Sünnîyse Şia’nın çilesine sevinmek. Kürt, Türk, Arap, Keldani, Nuseyri, Yezidi vs. Bizde ise daha bir karmaşa. Diğer saflar netleşmişse de aynı kaynaktan beslenenler kendine vurup ötekileştirerek tam bir siyaset hastalığına düçar oldu. Senelerce beraber bir posta diz çöktüğü kardeşini, siyasî muhalafetten vatan haini yaptı. Adı yok, sanı yok, aklî, subutî delâil yok. 

Elbu’du fissiyaseh. 

Fitnenin attığı bomba şehirlere, mahalleye ve bir evin içine belki yüreklere vurmuş vaziyette.

Haydi siyaset bu, içine şeytanet girmiş, onun muktezası deyip işimize baka- bilirdik. Fakat, siyasetin yüzlerce yanlışına ve kullandığı şeneat ihtiva eden argümanlarına, mü’minlerin de tarafgirane aynı adavet dilini kullanması ve moda-mod taklit etmesi nasıl bir hipnozdur anlaşılabilmiş değil.

Demek ki vurgun yedik...

Okunma Sayısı: 4419
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    21.1.2018 17:40:44

    Yeni Asya demek bu milletin morali, ümit vericisi, tahassüngâhi yol göstericisi demektir. Merhum ve muazzez Agabeyimiz Zübeyir Gündüzalp'in telkinlerini hatirlayin ki onlar Risale-i Nurlarin özünden kaynaklanmis ab-i hayattir. Her dedigimiz dogru olsun amenna ve ilâ ahir.

  • Sultan Selim

    21.1.2018 13:10:59

    Çok güzel olmuş. Elinize dilnize yüreğinize sağlık. Yazılmak istenilmeyenleri tane tane çok güzel yazmışsınız. Çok tebrik ederim. Sizden başka bu konuları yazan da olmadı gazetede. Bunun için de ayrıca tebrik ederim. Selam ve dualarla

  • Gündüz Alp-2

    21.1.2018 12:38:42

    Yine bilinen bir gerçektir ki, GDO'lu besinlerin bünyede türlü hastalıkları netice vermesi gibi, genetiği ile oynanmış dindarlık da maalesef gayri İslami halleri netice vermektedir. Bunun en açık örneklerini şu an görmekte ve yaşamaktayız. Bir yanda zulme varan haksız ve hukuksuz icraatlar diğer yanda "zulme rıza zulümdür" dersini kitlelere verdikleri halde zalime arka çıkan "dindarlar". Demek içine menfi ve menfaatçi siyaset ile onun merhametsiz düsturunun sızdığı bir "dindarlık" hakiki mânâ ve muhtevasıyla İslâmî olmaktan çıkıp "politik İslâm"a dönüşüyor. Ve bu dönüşüm hem İslâm'a hem Müslüman'a zarar veriyor. İşte "vurgun yedik" demenizin kanaatimce manası bu olmalı ki bu tespitinize katılıyorum. Çok ciddi ve yoğun bir algı operasyonu ve hipnoz faaliyetine maruz kalan kitleler hâlâ uyanabilmiş değil. Bilmem ki uyanmak için daha neleri yaşamamız gerekecek?

  • selim gunduz

    21.1.2018 12:24:25

    Bahsettiğiniz tablo dindarlarin bu dehsetli imtihani kaybederek cehenneme namzed olduklari bir durum. Allah bizleri muhafaza etsin. Zulme adaletsizlige kalben/kavlen dahi taraftar olarak ortak olmaktir bu. Dindar iktidarin hatalarini zulmünü gormezden gelmek, ote yandan dindar iktidari desteklemeyen (ornegin Demokrat Partiyi destekleyen) diger dindarlari vatana ihanetle suclamak baska dehsetli bir zulum olsa gerek.

  • Gündüz Alp

    21.1.2018 12:24:15

    Sayın Özaydın aynen Nur'larda "Hem madem...hem madem" denmesi gibi siz de "Hani...hani" demek suretiyle ibretlik ahvalimizi şerh, izah ve beyan etmişsiniz. Teşekkür ve tebrikler. Şu "hani..."ler kanayan yaralarımızdır. Nasıl bir talihsiz dönem ki; bir tarafta, 16 yıldır tek başına iktidarda "dindar" argümanıyla sahiplenilen siyasal islamcıların müsrif ve mütekebbir ve mütehakkim halleri beri tarafta hukuksuz ve adaletsiz bir muameleye maruz ve travma yaşayan bir toplum. Bozulan siyasi, ekonomik ve sosyal dengeler. Ve SOS veren toplumsal barış ve adalet ve huzur. Bunları "yok sayan" yâni ademe mahkum eden fanatik, müfrit taraftarlar. Particilik ve partizancılığa "kutlu dava" adını vermekle adeta hizmet-i kutsiye gibi din-iman meselesi görenler. "Vurgunlar" say say bitmiyor. Maksadımız batılı tasvir değildir. Bir vakıa/olgu ve hasar tespitidir. Malum tedaviden evvel teşhis konulur sonra tedavi süreci başlar. Bu anlamda yazınız için teşekkürler.

  • Demokrat

    21.1.2018 12:15:09

    Çok güzel.

  • Abdullah TUNÇ

    21.1.2018 11:29:20

    Evet, kimyamızla oynanmış.Duyu organları felç olmuş. Bağışıklık sistemi çökmüş,ilaçlar tesir etmiyor.Farkındalık dumura uğramış,obozite sınırları aşmış,latifeler kapanmış, empati yok olmuştur.Hipnoz bütün şiddetiyle sürüyor.İçtima-i ve siyasi sarsıntı,insanların iç alemini alt üst etmiş durumda Mukaddes değerler törpülendi.Zulüm ve baskılara karşı olan hisler alabildiğine zayıfladı. Bakalım bu duruma kader, nereye kadar müsaade eder?Rabbim bir an evvel bu kötü rüyayı hayra tebdil etsin.Amin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı