"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni Asya baba ocağıdır

Ömer Faruk ÖZAYDIN
18 Şubat 2018, Pazar
Yeni Asya baba ocağıdır, herkes bir gün yuvaya dönecek. Bakmayın siz uzakta oluşlarına, Yeni Asya ne diyor diye bir yanları burada. Her ne kadar ocağına vurmuş, siyaset rüzgârlarında savrulmuş olsalar da bir adım ötedeler.

Çok mu abartılı bir iddia sizce? Kendimizi merkezde görme inancına enaniyetli ve tekellüflü bir bakış tenkidleri gelse de; uzaktan ve siyaseten değil, bir adım yaklaşarak gönül kulağıyla dinlemeye gayret edelim, biz de izah etmeye... Neden?

Bir defa; tek parti devrinde onca zulüm ve ifnâ hareketlerine karşı, Risale-i Nur’dan başka Müslümanları müdafaa edecek, mü’minlere ferah verecek hiçbir muhaberat ve irtibat imkânı yoktu. Müslü- manlar inim inim inlerken biribirine teselli ve kuvvet verecek bir haber kaynağı olmadığı gibi, dinsiz ve rejim taraftarı bir basınla da hakikatler ters yüz ediliyordu ki, hakikaten her yönüyle kara günlerdi. 

Risale-i Nur imânları kurtardığı gibi, mü’minler için bir halaskâr, zulmet içinde nur, yeis içinde umud, aynı zamanda da bir muhaberat kaynağı idi.

NATO’ya girme serencamımız; çok partili hayata, muhalefete ve “yeter söz mille- tindir” beyaz ihtilâline zemin hazırlıyordu.

Demokrat Parti/nin iktidara alternatif olmaya başlamasıyla bir kıpırdanma olması, “Büyük Doğu, Sebilürreşad” gibi İslâmî gazete ve dergilerin faaliyetleri Üstad Hazretleri’nin de desteğini alıyordu.

O neşriyatların İslâmî olmasına rağmen siyaseten farklı bir kulvarda gitmeleri kendi neşriyatımızı ve sesimizi duyurma ihtiyacını hissettiriyordu ki Üstad Hazretleri’nin; “Matbuat lisanıyla Risale-i Nur, bu mübarek vatanın manevî bir halaskârı olmak cihetiyle; şimdi iki dehşetli manevî belâyı def’etmek için matbuat âlemi ile tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim” ve;

“Âlem-i İslâm’ın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.” beyanı, gazete ile hizmetin ehemmiyetini ders veriyordu.

Kader mi, hikmet mi bu gaye-i hayal o zaman nasib olmamış, vefatından sonra ihtiyaç daha şedit hâle geldiğinden ağabeylerin gayreti; Zülfikar, Uhuvvet ve İttihad’la o gaye, hayata geçiyordu böylece..

Özellikle bizim çocukluğumuzda da evimizi ve gönlümüzü şenlendiren İttihad gazetesi, Müslümanların “ümitvar” olmasına bir istinad noktası idi ki; Şule Yüksel Şenler’in başörtü mücadelesindeki kapak resimleri hâlâ hafızamızdadır. 

Haftalık olan İttihad’ı günlük çıkarma gayretleri bazı barikatlara takılmışsa da yeni bir gazete ihtiyacı artık şart olmuştu.

Zübeyir Ağabeyin “lahana yaprağı kadar” günlük bir gazete çıkarma duâsı ve MNP’nin kurulması akabinde hayata geçiyordu ki, günlerden Yeni Asya... (21 Şubat 1970)

“SAKIN SİYASET CEREYANLARI” 

ikazına rağmen

Siyasetin o çalkantılı devirlerinde yayın hayatına başlayan Yeni Asya, aynı zamanda cemaatin ortak adı idi.

Siyasetin en çok gündemde olduğu ve çalkantılı bir dönemde gayrısız ve yek-vücud, aşkla şevkle hizmet ediliyordu. Zira bir tarafta CHP sol, AP ise sağı temsil ettiğinden az bir siyasal İslâm kayması yaşansa da saflar net ve imtihan kolaydı.

12 Eylül’le birlikte ciddî bir kopuş yaşandı ki, fitne büyüktü. Yeni Asya’ya sırtını dönenler zamanın rüzgârlarında tozu dumana katarak askerin cemselerine binmişlerdi. 12 Eylül Niğbolu - Mohaç’tan üstün denilerek darbelere ve onun getirdiği anayasaya karşı duruşumuza karşı durarak tam da darbecilerin istediği gibi gazeteyi tekfir ederek gittiler. Merkezi zayıflattılar ki, gazete açıktan Mehdiyet - Deccaliyet mücadelesi verdiğinden Kemalizme ve darbelere bilmeyerek yardım ettiler.

Risale-i Nur’dan aldığımız haklı (demokrasi) mücadelemizi anlamak istemeyip bu gün olduğu gibi şer cephesine attılar. Zaten ondan sonra her yeni oluşumda gittiler de gittiler. 

Dindar siyasetçi sevdasıyla ANAP, RP ve AKP’ye kaydılar ki, içtimaî reçeteler hak getire.

Bir tarafta dindar siyasetçiler, diğer tarafta Demokratlar ve Yeni Asya...

Bir taraftan gazeteyi siyasetle suçlayıp diğer taraftan dindar görünümlü siyasetçilere methiyeler düzenleyerek Nurlar’ın hürriyetçilik esaslarına sırt çevirenlere dönüp sormak lâzım.

Gidişlerin gerekçeleri siyaset ise;

1. Yeni Asya çıktığında adı “günlük siyasî gazete” değil miydi?

2. Hemen her gün AP ve rahmetli Süleyman Demirel ismi ön planda değil miydi?

3. Rahmetli Osman Demirci Hoca AP’den senatör ve milletvekili değil miydi?

4. Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî’nin talebeleri gibi Nur Talebeleri 1977’de; köy-kasaba dolaşıp broşür dağıtarak komünizmin Anadolu’yu ele geçirmesine mâni olmadılar mı? (Zahiren siyasî ancak neticesi imanî)

Mesele siyaset mi, yoksa dinî değerleri siyasete alet edenlere kanmak mı?

Millet olarak safdilliğimiz ayyuka çıkmış. Avam-ı müslimi anlarız da, bu kardeşleri anlamakta zorlanıyoruz.

“Bu asırdaki ehl-i İslâm’ın fevkalâde safderûnluğu ve dehşetli cânileri de âlîcenabane affetmesi; ve bir tek haseneyi ve binler seyyiatı işleyen ve binler manevî ve maddî hukuk-u ibadı mahveden adamdan bir tek haseneyi görse, ona bir nevi tarafdar çıkmasıdır.” dersine muhatap olmaktır mesele..

Mesele, siyasal İslâmın cazibedarlığına kapılmak, demok- ratlığı içselleştirememektir.

Haftalardan Yeni Asya, nice 49’lara...

Okunma Sayısı: 2881
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    18.2.2018 16:20:55

    "Dindarların" iktidarda olduğu ve gösterişli Adalet Saraylarının inşa edildiği Türkiye'de, adalet müşavirliği yapan eski bir savcının Yeni Asya'nın manşetten verdiği "Tanık dahi olmak istemiyorum" sözü, yargının Türkiye'deki hal-i pür melalini anlatıyor. Tanıklık böyle ise sanık olanların Allah (cc) yardımcısı olsun. Dümeni dinci siyasetçilerin eline vererek Türkiye'nin rotasını siyasal İslâm'a çevirenlerin reçetesinin siyasi, toplumsal/sosyal ve ekonomik olarak ülkeye (maddi-manevi) maliyetini 16'ncı iktidar yılında hepimiz yaşayarak gördük ve görüyoruz. Demokratlığı özümseyememiş, demokrasi, uzlaşma, bir arada yaşama kültürünü berhava eden; biat,itaat ve sadakata dayanan tekçi, otoriter bir siyaset anlayışı, bir sistemle hiç bir meselemizi halledemeyiz. İddiamızın ispatı, red ve inkarı mümkün olmayan hal-i hazırdaki ahvâlimizdir. Yanlışta ısrarın anlamı nedir?

  • Gündüz Alp-2

    18.2.2018 15:29:51

    Dünkü rejim ile taraftarı basın, bugünkü rejim ile yandaşı basın ne kadar da birbirine benziyor değil mi? Sadece isimler ve resimler farklı. Dün "-izm"li, dine sırtını dönmüş bir rejim ve onun silahşoru medya, bugün dini ve dindarı politize etmiş "dinci" bir iktidar ile onun kalemşoru yandaş medya. Dün şeflik rejimi adına hak ve hukuk ihlalleri, bugün siyasal İslamcıların gücü, iktidarı ve saltanatının devamı adına hak ve hukuk ihlalleri. Dün rejim tek parti tek adamlık şeklinde idi, bugün şeklen parlamenter demokrasi olsa da sistem tek adam tek partiye evrilmiş durumda. OHAL/KHK'lar ile idare olunan antidemokratik bir yönetim. Demek mesele siyaset ve siyasetçinin dindar yahut dinci olmasıyla değil, hürriyetçi demokrat olmasıyla ilişkili ve ilgili bir mesele. "Dindar siyasetçi sevdası"na kapılıp hürriyetçi demokratlara sırtını dönenler, verdikleri derslere sırt dönmüş olmazlar mı? Milletin ikbali de istikbali de hürriyetçi demokrasidedir.

  • Gündüz Alp

    18.2.2018 14:48:54

    Sayın Özaydın, "Tek parti devrinde onca zulüm ve ifna hareketlerine karşı, Risale-i Nur'dan başka Müslümanları müdafaa edecek, mü'minlere ferah verece hiç bir muhaberat ve irtibat imkanı yoktu. Müslümanlar inim inlerken birbirine teselli ve kuvvet verecek bir haber kaynağı olmadığı gibi dinsiz ve rejim taraftarı bir basınla da hakikatler ters yüz ediliyordu ki, hakikaten her yönüyle kara günlerdi." ifadeleri dünü anlatsa da bugün, dünden çok farklı değil. Hem de "dindar siyasetçilerin" "dindar iktidar" döneminde. Tarihin farklı versiyon, farklı figüran, farklı senaryo fakat aynı film ile ve "dindar siyasetçi ve iktidar" eliyle tekerrür ettirildiğine şahitlik ediyoruz. Dün kuvvet ve teselli kaynağı, hürriyetçi demokratlara istinat noktası olan Risale-i Nur'lar bugün Yeni Asya'nın şahsında aynı görevi aynı vaziyeti yaşayan masum, mazlum ve mağdurlara karşı hakkıyla yapmakta olduğuna da şahitlik etmekteyiz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı