"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Abdülhamid’in tahttan indirilişinin esas sebebi nedir?

Orhan DİNDAR
03 Temmuz 2015, Cuma
Sultan’ın tahttan indirilmesinin esas sebebi fetvada “Umûr-ı müslimîni bi’l-külliye muhtel kılacak fitne-i azime ihdâsında ısrar ve mukâbele ikâ’ etmek” idi.

Mustafa Sabri Efendi Beyânu’l-Hakk’ın ilk takdim yazısında; On bir Temmuzda (23 Temmuz 1908) geçmiş zaman makberine defnedilen istibdat devrinin “münker” bir devir olduğunu, bu münkeri ortadan kaldırmak için gereken ilk çalışmayı yapma vazifesi ulemâya ait iken kendilerinin bu vazifeyi ifa edemediklerini yazmıştır.  Bu meşrû vazifeyi yerine getirenin ise İttihat ve Terakki Cemiyeti olduğunu kendilerinin de bu şerefli kişilere ancak mahcub bir şekilde teşekkür etmeleri iktiza ettiğini söylemiştir. Eski dönemde ilmiye sınıfı ve medrese öğrencilerinin jurnalciler için en geniş bir lokma olduğundan bahisle bu hainlerin kendileri kadar hiçbir sınıf ve mesleğin terakkisine mâni olmadıklarını beyân etmiştir. 

 Derginin mes’ul müdürü olan Mehmet Fatin (Gökmen) de yazısında istibdad devrinde, ulemânın vaazlarında duâ ve israiliyâttan başka bir şey söyleyemediklerinden şikâyet ediyordu.  Zira M. Fatin’e göre ulemâ, adaleti anlatacak olsa zulüm ve istibdada karşı çıkması zarurî olduğundan bunu bilen “ İstibdadın ayak takımları mel’un fikirlerini özellikle ulemaya” yöneltmişlerdi. Fatih Dersiâmlarından olan Hafız Mehmet ise istibdad devrini anlatan makalesinde, “Eski hükümet, bütün Osmanlılara uygun gördüğü işkencenin en korkuncunu Müslümanlara yapar ve istibdât silâhının en güçlüsünü Müslümana yöneltirdi. Yaptığı zulme, meşrû ve makul bir şekil vermek hıyanetini ve riyâkarlığını göstererek işlediği cinayetin, haşa yüce dinin hükümlerinden olduğunu bildirirdi (…) Dini kitapları toplar en hasis yerlerde hamam külhanlarında yakardı (…) Şerh-i Mevâkıf gibi kelâm kitaplarını satıştan kaldırdı.” diye yazmıştı. 

 İsmail Kara ulemânın 31 Mart hâdisesine kadar istibdad devrinin bütün menfiliklerini Padişah’ın çevresine verdiklerini, tahttan indirildikten sonra ise Sultan Abdülhamid’e ağır ithamlarda bulunduklarını misalleriyle anlatmaktadır. İlmiyeden olan ve II. Meşrûtiyet’ten sonra Meclis-i Âyan âzalığına getirilen Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin yazıları bu mânâyı temsil eden en güzel nümûnelerdendir. Manastırlı İsmail Hakkı’nın Ayasofya Camii’nde Cuma günleri yaptığı vaazların Eşref Edip tarafından tutulan notları ilk sayısından itibaren Sırat-ı Müstakim’de neşredilmekteydi. Manastırlı, 31 Mart sonrasında Abdülhamid hakkında, “ Zâlim ve gaşum  (hilekâr), bî rahm u insaf bir hükümdar” olduğunu yazacaktır maalesef. “Ne mel’un şeytan! Ortalığı yakacaktı, insan demiyecekti, ne kadar akl-ı selim sahibi varsa hepsinin vücudunu kaldıracak, sonra istediği gibi hüküm sürecekti.” diyerek Sultan’ın tahttan indirilmesini âdeta meşrûlaştıracaktır.

Devrin meşhur ulemâsının ve mütedeyyin münevverlerinin bu husustaki menfi beyân ve tavırlarından daha fazla bahsetmeye lüzum görmüyoruz. Merak edenler için sadece İsmail Kara’nın mezkûr eserlerine bakmaları dahi kâfidir.

  Manastırlı İsmail Hakkı ile ulemâdan Mebus Mustafa Asım Efendi (Sonraları Darü’l Hikmet-i İslâmiye Başkan Vekili ve Mütareke devrinde Âyan üyesi) Abdülhamid hakkında hal’ kararının alındığı gün Talat Paşa ile birlikte Meşihat’a giderek Şeyhülislâm ile Fetva Emini’ni meclise dâvet eden heyetin içindedirler üstelik. O gün cereyân eden hâdiseleri eserinde tafsilatıyla anlatan son Vakânüvis Abdurrahman Şeref Efendi, Merhum Elmalılı Hamdi Yazır’ın da hal’ fetvasının müsveddesini kaleme aldığını yazmıştır.

 II. Abdülhamid’in hal’ fetvasında yer alan; “Bazı mesâil-i mühimme-i şer’iyeyi kütüb-i şer’iyyeden tayy ve ihraç eylediği, Kütûb-ı mezkûreyi ihrak ettiği, Beytülmâlde tebzîr ve israf ettiği ” gibi artık günümüzde bahsedilmesi dahi ciddiye alınmayan iddialar, maalesef bahsettiğimiz dinî mecmualarda neşredilen ulemânın yazıları ile âdeta haklı gösterilmiştir. Sultan’ın tahttan indirilmesinin esas sebebi ise fetvada “Umûr-ı müslimîni bi’l-külliye muhtel kılacak fitne-i azime ihdâsında ısrar ve mukâbele ikâ’ etmek” ifâdeleriyle kasdedilen 31 Mart Vak’asının fâili gösterilmesiydi. Hâlbuki, Sultan Reşad ve Sultan Vahdeddin devirlerinde uzun zaman Mâbeyn Başkâtipliğinde bulunmuş olan Ali Fuad Bey, Talât Paşa’nın dahi kendisine, Abdülhamid’in 31 Mart Vak’asında medhali olmadığını birçok defa bizzat söylediğini beyân etmiştir. Hattâ Sultan Hamid’in; “Bir komisyon teşkil olunup benim bu vak’ada medhalim olup olmadığı meydana konmalıdır ” şeklindeki talebine, hal’ kararının alındığı meclise reislik yapan Said Paşa’nın “ Tebrie ederse sonra bizim hal ü mevkimiz ne olur?” diyerek tahkikat açılmasını reddettiğini İbnülemin nakletmektedir. 

Okunma Sayısı: 4695
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı