GENÇ YORUM
* “San’atçıları[/düşünürleri] çıkarın dünyadan, ne kalır geriye! (…) Onları çıkardığı[n]ızda dünya yaşanmaz olur. Neyi nasıl düşünecek, neyi nasıl yaşayacaksınız?..” (Ali Hakkoymaz)
* “‘Güzel görmek’ için gözlerimize ihtiyacımız yok! (…) Hayat güzel, görebilene; insanlar iyi, görebilene…” (Beyza Merve Temel)
* “[Fatih Sultan Mehmed’in şiirlerinde] kullandığı mahlas ‘Avnî’dir. Bu, ‘avn’ kökünden gelir ve malûmunuz, ‘yardım/medet’ anlamındadır. O hem zorda olanların adalet kapısı hem de Mevlâsından medet uman bir kuldur…” (Duygu Yüksel & Fatma Zehra Şimşek & Esra Yavuzyiğitoğlu)
* “[Boğaz’a] üçüncü köprü (…) trafiğe bir çözüm olmadığı gibi, İstanbul’un su ve hava kirliliğini hızlandıran devasa felâketin sadece bir tanesi[dir]. (…)Köprünün yapımından bir sene sonra görüyoruz ki ‘Beykoz ormanları’ imara açıldı. (…) [‘Çevre mühendisi’ olarak] bütün samimiyetimle söylüyorum ki, kâinattaki bir yaprağı incitmeden de yol/köprü yapılabilir, eğitim yuvaları pekâlâ kurulabilir! Cenâb-ı Allah’ın binlerce ismini tecelli ettiren koskoca kâinatla inatlaşılmaz…” (Handenur Yaşar)
* “Çıplak gözümüzle gördüğümüz manzaralar ile mikroskop aracılığıyla büyütülerek görebileceğimiz çok küçük manzaraların birbirine benzemesi, her şeyin tek bir elden çıktığını, aynı san’atkârın eseri olduğunu ispat etmez mi? Bir Sâni-i Vâhid’in eseri olduğunu göstermez mi?..” (Hüseyin Uzun)
* “(…)Risale-i Nur okurlarının her yemek duâsında sıklıkla okuduğu ‘Aklımızı midemize, kalbimizi nefsimize, ruhumuzu cesedimize hâkim eyle!’ duâsı ma’nidar ve mühimdir...” (İsmail Tezer)
* “Ne her önüne geleni beğen, ne her anlam veremediğine ‘saçma’ etiketini yapıştır; her eseri eser sahibinin niteliğine, fikrine bakarak değerlendir…” (Melike Nursultan Üner & Nuriye Sultan Kostak)
* “Günümüzde bilhassa muhafazakâr kesimdeki dünya sevgisini, araba sevdasını, entrikalarla dolu saray hayatını, ‘servet, saltanat, şöhret’ gibi ‘madde bağımlılığı’nı gördükçe üzülüyorum! Dilimizle savunduğumuz değerleri yaşantımızla ne kadar da incitiyoruz…” (Mustafa Oral)
* “Bir kültürün zaman algısını kopyalamaya kalkıp üstümüze uymayan, belki ruhumuzu sıkan bir kıyafeti giymektense, İslâmiyet kalıplarına göre bir elbise dikebiliriz. (…) ‘Saati tanrılaştırmak’ ile ‘tembellikle ömrü çürütmek’ arasında bir yerlerde daha ‘vasat’ bir yaklaşım olmalı—zamanın değersizleştirilmediği ve bir yandan da zamanın Malikü’l-Mülk’ün bir mahlûku olduğu hakikatini unutturmayan…” (Nuriye Sultan Kostak)
BİZİM AİLE
* “Hidayet, kulun kendi talebinden sonra kalbe doğan bir nur, bir kurtuluş, bir doğuş, bir çözülüş, insanın kendini ve kendini yazan kalemi fark etmesi, yaradılış gayesine yürümek için açılan bir kapı, ebede sâlimen yürümek için açılan nurlu bir yol; yanlışta yürürken, doğruları fark ettiğin andaki hakikatli başlangıçtır…” (Mü’mine Güneş)
* “(…)Her şey küçükten öğrenilir, her biri fıtratımıza derç edilmiş gizli birer define olan kabiliyetler ise ancak keşfedilerek geliştirilebilir. (…) Tembellikten âzât olmanın, Şeytan’ın oyunlarına maskaralıktan kurtulmanın çaresi, ‘Bismillah.’ diyerek boş durmayı bırakmakta, bir şeyle meşgul olmakta gizli değil midir?..” (Nuriye Sağdıç)
* “(…)İster kadın olalım, ister erkek olalım; eşimiz hangi tür kusuru işlemiş olursa olsun, kınamakla bile değil, şefkat ve af ile muamele etmeliyiz; aksi davranışımız, aksi yönde sözümüz ve aksi tavrımız zulüm olur!” (Süleyman Kösmene)
* “Şimdilerde başörtülü ‘first lady’lerimiz, milletvekillerimiz, bakanlarımız bile var; ne çare ki, ilginçtir, cumhuriyetin dindar kadınları başka bir kıskacın içinde! (,..) Çoğunun suçları hukuken sâbit olmamasına, haklarında iddianame bile hazırlanmamasına rağmen aylardır hapisteler. Ya da eşleri, çocukları, babaları hapiste… Başörtülü siyasîler de dâhil olmak üzere malûm medya da bu duruma destek verip alkışlıyor!” (Yasemin Güleçyüz)
***
Not: Yukarıdaki tesbitler, dergilerin Temmuz 2017 tarihli sayılarından derlenmiştir.