GENÇ YORUM
* “Denetlemezsek, siyasetçiyi de bürokratı da nefsinin eline bırakmış oluruz. O da her yaptığının doğru olduğunu zanneder, ama gide gide devleti de milleti de uçurumun kenarına götürür! Allah muhafaza…”
Ahmet Battal
* “Her gün büyük iştahla tekrarlanan uykuyla bir nevi ölümü sürekli yaşayıp, yani dünyamızı değiştirip, tekrar dünyaya geri gönderileceğimiz sabaha geri bırakılmayı umuyoruz. Bu sebeple ölümün bir kardeşi uyku, her gün, insan için ölümün kaçınılmaz ve ruhu ve bedeni için bir zorunluluk olduğunu yaşatarak gösteriyor. (…) ‘Vatan-ı aslî’sine zaten her başını yere koyduğunda giden insanın, kendini sadece bu kâinata aitmiş gibi hissetmediği açık değil mi?..”
Caner Kutlu
* “(…)İnsan geçmişten günümüze kutsiyeti arayış merakında olmuştur ve edindiği bulguların da kapısı hep İslâmiyet’e çıkmıştır.”
Duygu Yüksel & Fatma Zehra Şimşek & Esra Yavuzyiğitoğlu
* “Ön yargıları kırmanın, genellemeleri aşmanın yolu çok basit aslında; ‘tahmin yürütmek,’ ‘niyet okumak’ yerine sorduğumuz, ‘bağırmak’ yerine dinlediğimiz anda yıkılıyorlar!”
Melike Nursultan Üner
* “Siyasî görüş asla din değildir, dinle eş değer değildir.”
Muhammed İsmail Tezer
* “Bediüzzaman, dünya ve ahiret görüşünün bedelini ‘sürgünler, hapisler ve suikastler’le peşin ödemiştir; [onun] gizli gündemi ve sırrı olmamıştır, bundan dolayı hakkında kitlesel ön yargı oluşmamıştır.” Mustafa Oral
* “Hakikat bir tek insanın, fikrin, grubun nazarıyla kayıtlı değil; hakikat çok renkli ve köşeli.”
Nuriye Sultan Kostak
BİZİM AİLE
* “Dünyadaki kumların hepsini kâinatın tamamı kabul edersek, [dünyadan milyon defa büyük olan] güneş sadece bir kum tanesi kadar yer kaplamaktadır!”
Fatıma Mor
* “Anlaşılan o ki, tesettürlülerin bir zamanlar meşrû olan, halka açık ‘kamusal alan’ denilen sınırlara girmek için verdiği mücadelenin yerini bugün, ‘kıran kırana sosyal medyada yer alma, takipçi sayılarını arttırma’ mücadelesi almış. (…) [Fakat] bu kısa hayatta, bizim gibi fâni olan milyonlara her hâlimizi göstermenin ebedî hayatımıza ne te’siri olabilir!”
Mehtap Yıldırım
* “Gördüğüm kadarıyla (…) gençler yeni bir diriliş, yeni bir kurtuluş hamlesine muhtaçlar. Yoksa ‘Şu kadar bu kadar gencimiz var!’ diye övünmenin hiçbir anlamı yok. Kökü çürük ağaçtan tarlaya ne fayda gelir! ‘Şu kadar ağacım var.’ diye övünen, bir bakar ki ağaçları çürümüş, eli boş kalmış…”
Mü’mine Güneş
* “(…)Kur’ân âyetlerinde ‘hidayetin mutlak olarak Allah’a ait bir eylem olduğu’ anlayışının, âyetlerde geçen ‘hidayet’ fiilinin yorum hatasından kaynaklandığı kanaatindeyiz. [Şöyle ki:] ‘Allah (cc) hidayet eder/verir.’ şeklinde tercümesi yapılan âyetler[de], farklı nüanslarıyla birlikte genel olarak ‘Allahu yehdî men yeşâ’ cümlesinde ‘yeşâ’ (dilerse) fiili (…), failini doğrudan Allah’a irca edilen bir yaklaşımla yanlış yorumlanmaktadır. Oysa ‘yeşâ’ (dilerse) fiilinin gizli öznesi kulun kendisidir. Yani bu tür âyetlerin sahih yorumu, ‘Kim hidayete ermeyi kendi irade ve isteğiyle murat ederse.’ şeklinde olup, neticesi(…) de ‘Böylesi bir niyete girip kulluğun gereğini eda eden kimseyi (…) Allah (cc) hidayete erdirir.’ şeklindedir.”
Zeynep Akbudak
***
Not: Yukarıdaki tesbitler, dergilerin Ekim 2017 tarihli sayılarından derlenmiştir.