16 OCAK 2017 PAZARTESİ
* “Ehl-i hamiyet, ‘dindar’ yöneticiler bile müstebit olabildiğine göre, işler mümkün olduğunca daha çok kişinin reyine, aklına, kanaatine dayanacak şekilde meşveretle yürütülmeli.” (Faruk Çakır)
* “(…)Bediüzzaman’a hakkıyla talebe olup iman hizmetinde bulunmak için ‘diploma, kariyer, makam mevki sahibi’ olmak şart değil; ‘samimiyet, gayret, teslimiyet, ihlas, sebat, sadakat’ olduktan sonra gerisi kolay.” (Hüseyin Gültekin)
* “Kemalizm (…) her grubu ve faaliyeti devletleştirerek kontrolüne almak ister; [onun] hür ve bağımsız hiçbir faaliyete ve müesseseye tahammülü yoktur.” (İbrahim Ersoylu)
17 OCAK 2017 SALI
* “(…)Oy derdi için (…) din namına meydana çıkanları harekete geçiren asıl sebep İslamiyet aşkı değil, siyasetçilik ve tarafgirliktir.” (Âkif Arslan)
* “İnsan, yönetiminde bulunduğu bir hizmet derneğinden maaş alabilir mi?” (Ali Sandıkçıoğlu)
* “Tarafgirlik (…) sadece fikirde aşırılık ve biçimde kabalık üret(…)ir.” (Caner Kutlu)
* “(…)İktidara yakın kalemşörler (…) birçok alanda olduğu gibi önceki hükûmetlerin icraatları üzerine [de] çizgi[ler] çekerek çarpıtmalarla kamuoyunu yönlendirmeye çalış[ıyor]lar.” (Cevher İlhan)
* “Neredeyse (…) bütün Müslüman ülkelerde hayatını idame ettirenler, ilk fırsatta Avrupa veya Amerika’ya gidip yaşamak istiyor.” (Mustafa Özbek)
18 OCAK 2017 ÇARŞAMBA
* “1977 seçimlerinde, 1987’deki referandumda, 1991’de genel seçimlerde Yeni Asya ülkenin önünü açmıştır.” (Raşit Yücel)
* “‘En güzel hile, hilesizliktir.’ sözü, hilesizliğin neticesinde, hileyle elde edilenin daha ötesinin kazanılacağına dikkatleri çekiyor.” (Sebahattin Yaşar)
* “‘Settar’ isminin gereği olarak tesettür hakikati (…) zerrelerden güneşlere bütün varlık âlemini kuşatır, örter, gizler, korur…” (Yasemin Güleçyüz)
19 OCAK 2017 PERŞEMBE
* “Bediüzzaman Said Nursî gibi film izlemeli. ‘Ben ibret için, ders çıkarmak için sinemaya giderim.’ demesindeki maksat bu olmalı…” (Davut Şahin)
* “(…)Ruhumuz, kalbimiz, hislerimiz ve hattâ kayıt merkezlerimiz bile ışıktan hızlı çalışır.” (Halil Akgünler)
20 OCAK 2017 CUMA
* “En zararlı kâr, (…) dinî sermayenin dünya için kullanılmasıyla elde edilen kârdır.” (Abdil Yıldırım)
* “(…)Yeni Asya’nın ‘Gelene ağam, gidene paşam’ yolunu değil de ‘Hak bellediğin yolda yalnız da olsan istikametle yürüyüp gideceksin.’ yolunu tercih etmesi şimdi ve istikbalde şerefle yâd edilecektir.” (Abdullah Şahin)
* “Bir topluluğun veya bir milletin yaptığı iyilikleri bütünüyle bir şahsa atfetmek, zihninde o şahsı kusursuz tasavvur etmek, bütün güzellikleri onun istidadındandır diye bilmek şirk-i hafiye giden yolu açıyor.” (Hasan Koç)
* “(…)Kendine güvenen adam kimsesizdir.” (Hesnanur Erdoğdu)
* “Bugün İslam coğrafyasının ve münhasıran ülkemizin, Said Nursîde çözümü olmayan tek bir problemi yoktur.”
(Süleyman Kösmene)
21 OCAK 2017 CUMARTESİ
* “‘Başıboşluk’ anlamında bir özgürlük kâinatta yoktur.”
(Mehmet Çetin)
* “Dünyada iki türlü yönetim vardır: Birincisi buyurgan, emredici ve baskıcı; buna ‘istibdat’ ve ‘krallık’ denir. İkincisi hizmet edici, insana değer verici, haklarını koruyucu ve yardımcı; buna ‘hürriyet’ ve ‘demokrasi’ denir. / Peygamberimizin (asm) yönetimi buyurgan, emredici ve baskıcı değil, değer verici ve hizmet ediciydi; peygamberlik mesleği ile krallığın farkı budur…” (Mehmet Ali Kaya)
22 OCAK 2017 PAZAR
* “Günümüzde kişilik bozuklukları yaygınlaşmaktadır. Bu bir manevi hastalıktır. Manevî hastalıkların ilacı iman ve ubudiyettir. Tahkikî imanı kazanıp ibadete devam etmek, bu rahatsızlığın en önemli tedavi yöntemidir.” (Cahit Özpınar)
* “Neden düşen, incinen, mahvedilen mü’min yüreklere bir de biz vurmaya kalkışalım? Neden siyasilerimizin gözlüğüyle insanımıza bakalım?...” (Havva Küçük Konur)
* “[Sünnet-i Seniyyeye] lakayd kalan büyük kayba girer; [onu] önemsemeyen büyük cinayet işlemiş olur, eleştiriye kalkmak ise büyük bir sapıklıktır!” (İnci Karaman)
* “Toplum endişe verici gidişata ‘hayır’ diyecek güvenilir bir alternatifi hâlâ ortaya koyamıyorsa, başımıza geleceklere müstahakız demektir.” (Kâzım Güleçyüz)
* “Kimisi ufak tefek günahların zararsız, hafif olacağını zanneder; hâlbuki onu batıracak kadar ağır ve fıtratını bozacak kadar da zararlı olabilir…” (Ömer Faruk Yıldız)
* “(…)Kalpleri bir ve beraber olanlar ayrı dilden de konuşsalar anlaşabilir; kalbî beraberlikler yoksa(…) aynı dili konuşsanız bile anlaşamazsınız.” (Yasemin Yaşar)
***
Not: Yukarıdaki tespitler, gazetemizin (yılın 3. haftasına tekabül eden) 16-22 Ocak 2017 tarihli nüshalarından derlenmiştir.