Fen bilimlerinin gelişmesinden önce Müslümanlar, Belkıs’ın tahtının çok kısa zamanda Yemen’den Şam’a getirilmesi meselesine inanıyordu fakat çoğu insan kalben mutmain değildi.
Çünkü fen ilimleri gelişmemişti, ne zamanki fen ilimlerinde, bilhassa fizik ilminde ki gelişme, ses, görüntü ve maddenin naklinin mümkün olduğunu ispatlayınca, insanlar bu konuda mutmain oldular. Şimdi fen bilimleri ve dini ilimler açısından maddenin yaratılış meselesine bir göz atalım.
Dini ilimler der ki, Allah bir şeyi yaratmak irade ettiğinde, ilmindeki şeye, kudreti tealluk (onunla alakalı olur) eder ve o şey yoktan yaratılmış olur. (Allah’ın kudretinin, enerji gibi bir şey olduğunu hayal edebiliriz.) Bediüzzaman mutlak yokluk diye bir şey yoktur der. Çünkü Allah’ın ilminin dışı olmadığından, her şey O’nun ilminin dâhilinde olduğuna göre mutlak yokluk olamaz, yaratılmak ise şekil vermek manasındadır, kâinattaki bütün yaratılan şeylerin, atom, molekül ve bileşiklerin her birinin makro veya mikro seviyesinde olsun muhakkak mükemmel birer geometrik şekilleri vardır, şekilsiz hiçbir şey yoktur. Su moleküllerinin bile mükemmel bir geometrik şekli vardır. Hatta hiçbir kar tanesinin geometrik şekli diğerine benzemez. Yoktan yaratmak dendiği zaman Allah’ın ilmindeki şeyin, O’nun iradesi ve kudreti ile birlikte madde olarak şekil alması anlaşılır.
Fen bilimleri açısından maddenin yaratılması ise şöyledir, 1960lı yıllarda fizikçiler, madde enerjiye dönüştüğüne göre enerjide maddeye dönüşebilir düşüncesini ileri sürdüler. Dünyada birkaç tane bulunan büyük laboratuarlarda bu deneyleri yapmaya başladılar. Bu laboratuarların en büyüğü Avrupa’dadır ve 1954 yılında kuruldu. Bu laboratuarlarda, enerjini maddeye nasıl dönüştüğü üzerine deneyler yapılıyor. Bu laboratuar İsviçre ile Fransa arasında yaklaşık yerin 200 metre altında ve 27 km uzunluğundadır, bugün yaklaşık çeşitli ülkelerden 11 bin dolayında bilim adamının ve bunların yanında binlerce diğer çalışanların olduğu yerdir. Birkaç yıl önce yapılan son deney, yaklaşık 10 milyar dolara mal olmuştur. Burada Allah maddeyi nasıl yaratıyor konusu üzerinde duruluyor. Bazı âlimlere göre Allah’ın en büyük ismi âlimdir ve Bediüzzaman, ahir zamanda bütün kuvvetin ilmin eline geçeceğini söylüyor ve kuvvet ilimde olacak diyor. Hem de fen bilimlerini bilmeden Kuran’ın tam anlaşılmasın mümkün olmadığını vurguluyor. Eğer 1900’lü yılların başında, din ilimler ile fen ilimlerinin birlikte okutulması konusunda Bediüzzaman’ın gerekli ikazlarına kulak verileydi belki Türkiye de bu şekilde bilimsel çalışmalar yapabilirdi.
Bu Avrupa’da CERN ismi verilen laboratuarda yapılan bu çalışmalar kısaca şöyle özetlenebilir.” Enerji kütlesiz kabul edilir. Kütle harekete karşı dirençtir. Kütle olmasaydı her şey ışık hızında uzaya savrulurdu. Bu fikri ilk defa 1964 yılında Peter Higgs diye bir bilim adamı keşfettiğinden bu parçacığa Higgs (bozonu) parçacığı dendi ve bu olay 2012 yılında doğrulandı. Bu çalışmalarda görev alan Nobel ödüllü Müslüman bilim adamı Abdus Selam çok büyük katkıda bulunmuştur. Enerji yoğunlaşıp kütle kazanarak maddeyi oluşturmasıdır. Bunu şu şekilde akıllara yaklaştırabiliriz. İnsanlar bir yerde veya sokakta normal şekilde yürürken, o yerden meşhur bir insan geçse, bazı insanların onun etrafında toplanarak sohbet ederek izdiham oluştururlar. Bu durumda diğer insanların burada yürümesi zorlaşır ve insan kümesi oluşur. Aynen bunun gibi, bu laboratuarda da enerji bazen ışık hızında geçer ve bazı noktalarda toplanıp yoğunlaşarak, kümeleşir ve maddeye dönüşür. Bu madde çok kısa zamanlıda oluşabilir ve hemen tekrar enerjiye dönüşebilir. Bazı bilim adamları, yapılan son deneyde keşfedilen küçük bir parçacık bulduklarını söylüyorlar.”1
Eskiden fen bilimlerinin %95e yakın kısmı hurafe şeklinde idi. Bugün ise fen ilimlerinin %95 yakın kısmi Kur’an’ı doğruluyor, zaman ilerleyince tamamen doğrulayacaktır. Çünkü kâinat Kur’an’ın açılımıdır, şimdi fen ilmi bilinmeden Kuran tam anlaşılamaz.
Dipnotlar:
1-Prof. Dr. Caner Taslaman, Tanrı Parçacığı kitabından özet.