"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hicretin hikmetleri

Osman KOYUNCU
03 Aralık 2017, Pazar
Dünyada kurulan bütün medeniyetler birer hicret ile başlamıştır.

Hicret, olgunlaşma, tekâmül ve ilmen gelişme ve değişiminin lokomotifidir. Dünyada kurulmuş olan medeniyetlerin oluşumunu sosyolojik yönden inceleyecek olursak her birinin büyük bir hicretle başladığını görürüz. Nasıl ki bu koca dünya, insanın kabiliyetlerini geliştirmeye yeterli olmadığı için cennet yaratılmıştı, yani bu koca dünya, insanların kabiliyetlerini tamamen geliştirip tekâmül ettirmiyor. Yani koca bir çınar ağacı, küçük bir saksıda gelişimini tamamlayamaz. Allah’da insanı yaratmış ve gelişmesinin şartlarından birini de hicret yapmıştır. Gelişme ve olgunlaşma hicretle tamamlanır. Bakara 218. Âyette “İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihat edenler ise; işte onlar Allah’ın rahmetini umuyorlar. Allah Gafur ve Rahimdir diyor.” Âyette açık bir şekilde görüldüğü gibi, imamdan sonra, ibadet ve cihad gibi kavramlardan önce hicrete vurgu yapıyor. Bu ayet işârî mânâsıyla, “ey insanlar,  gelişip tekâmül etmek istiyorsanız hicret ediniz” diyor. 

İşte İslâm medeniyetinin doğuşu Hz. Muhammed’in (asm) hicreti ile başlamıştır. İslâm kahramanı Tarık bin Ziya, Afrika’dan Avrupa’ya geçişi ve gemileri yakması ile başlattığı hicret, büyük bir medeniyet olan Endülüs Emevi Devletini doğurmuş ve bu medeniyet bugün Avrupa Medeniyetinin temellerini oluşturmuştur. O zamanın vahşi Avrupa’sı kendi bindiği dalı kesti, vahşice o büyük medeniyeti kendi elleri ile yıktılar. Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya doğru yaptığı hicret ile birçok küçük medeniyet ile birlikte, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetleri gibi büyük medeniyetleri doğurmuştur. Malûmunuz olduğu gibi Amerika ve Avustralya kıtalarında Kızılderililer ve diğer  insanlar yaşıyordu. Sonra bu kıtaların keşfinden sonra Avrupa’dan giden insanlar, oralarda mimsiz de olsa büyük bir medeniyet inşa ettiler. Haçlı seferlerinden sonra, İslam ile tanışan Avrupalılar, öğrendiklerini ülkelerine taşıyarak, gelişmelerine katkıda bulundular. 

 Serçe kuşunu kartallar musallat olup, onun uçma kabiliyetlerini geliştirirler. Aynen bunun gibi insanlar zulme uğrar, sonra o insan hicrete çıkar ve bu şekilde gelişmesi de başlamış olur.

Allah, “Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada iyi bir şekilde yerleştiriniz. Eğer bilirlerse ahiret mükâfatı daha büyüktür”1 diyor.  

Ayrıca Nisa 97 ve 100. Ayetler arasında özetle, zulme uğrayıp hicret edemeyenler için mânâ olarak âyet şöyle diyor: “Melekler onlara ne olduklarını sorar, onlarda zulme uğradıklarını söylerler, meleklerde onlara, Allah’ın arzı geniş değil miydi de sizler niçin hicret etmediniz derler ve ayet, işte imkânı olup hicret etmeyenler için, onların gideceği yer Cehennemdir der.” demek ki hicrette gizli ve İlâhî bir emir vardır.

 Asıl hicret ilim için olur. Eskiler, “ilim için gayret gerek gayret içinde gurbet (hicret) gerek” derler. Babasının evinde kalıp ilim adamı olmuş hiçbir insan yoktur. İlim adamlarının hayatlarını incelerseniz hepsinde hicret izlerini görürsünüz. 

Hicret edeceğin diyar İslam diyarı olması şart değil, hürriyet ve adalet olması şartı vardır, onun için Peygamberimiz (asm) Habeşistan’a sahabelerini gönderirken, “orada âdil bir kral vardır” dedi ve sahabelerini ilk hicrete gönderdi.   

İslâm’ın temel kaynakları bu hicret sonucunda yazılmaya başladı. İçte başlayan savaşlar ve kargaşalar insanları hicrete zorladı. İşte bu âlimler din elden gidiyor diye endişeye kapılarak, İslâm’ın temel konularını kaleme aldılar. 

Bediüzzaman “Güya dest-i kudret, celâlle o asrı çalkaladı, şiddetle tahrik edip çevirdi, ehl-i himmeti gayrete getirip elektriklendirdi. O hareketten gelen bir kuvve-i anilmerkeziyye ile, pek çok münevver müçtehidleri ve nuranî muhaddisleri, kudsîhafızları, asfiyaları, aktabları âlem-i İslâmın aktârına uçurdu, hicret ettirdi”2 buyuruyor.

Sonuç: Hicret ilim, geçim, adalet, hürriyet ve sağlık gibi nedenlerle olabilir. Geri kalmış ülke insanları bugün hicret için, geçiş noktası olarak Türkiye’yi kullanıyorlar. Büyük bir kısmı, adâlet ve hürriyetin olduğu yerleri seçiyorlar, ölümü göze alarak Avrupa’ya gidiyorlar. 

Vücudumuzdaki hücrelerin her altı ayda bir yarısı, diğer altı ayda diğer yarısı yenilenir hicret ederler, bu değişimle yeni ve sıhhatli bir hayatın başlangıcıdır.  Yani canlı ve cansız dediğimiz bütün varlıklarda bir hicret vardır.

Dipnotlar:

1- Nahl, 41. 2- Mektubat,149.

Okunma Sayısı: 2916
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı