Hayırlı bir iş yapıp, iyi bir maksada ulaşmak için kullandığın vasıtaların da hak olması lâzım.
Birine, şuranın uzunluğunu ölçebilir misin dersen, o adam eline bir çalı parçası alıp, ölçmeye başlarsa, sen ölçemezsin bırak, dersen keramet göstermiş olmazsın. Adam, daha ölçmeye başlamadım nereden ölçemeyeceğimi biliyorsun derse, elindeki metre değil ki doğru ölçesin dersin. Eğitimde elbette kişiler önemlidir, fakat öncelikli olan sistemdir. Dindar bir adam, evliya bile olsa, yanlış terazi ile doğru tartamaz.
Her zamanın, her devrin kuralları, gerçekleri vardır. Fatih Sultan Mehmed, veli bir padişahtır, yaptığı toplarla İstanbul’u almıştır. Şimdi aynı toplarla bir ülkeyi işgal etmeye kalkarsan hezimete uğrarsın. Sistem, yaklaşık 90 yıl önceki Kemalizm, bu sistemle, dindar siyasiler normal insan yetiştirmeyi düşünüyor. Hâlâ bazılarının kafasında eski medrese sistemi var. Bu zamanda dine karşı çıkarak iktidar olunmaz. Din, hariçten değil dâhilden yıkılır, yani dindarlar eli ile yıkım olur, maşa kullanılır. Sosyolojik bir gerçektir, harici düşman birliği kuvvetlendirir, dâhili düşman birliği bozar.
Eğitimdeki hazin durum görülüyor, bunları derken medrese eğitimini bilmeyen biri de değilim, yaklaşık on sene belli aralıklarla medrese eğitimi aldım, işin mahiyetini ve sistemi iyi biliyorum, fakat iyi Arapça falan bildiğimi sanmayın. Kur’ân’ı eline alıp yorumlayan veya tefsirleri rahat anlayan medreselerin talebelerinden ancak % 1 çıkar. Genelde öğrenilen şeyler, basit fıkıh kurallarıdır. Bugün de pek çok yerlerde medreseler vardır ve genelde başarı oranı % 10’u geçmez. Bunlar eskiden görevlerini yapıp bitirdiler, bu gün bunlardan başarı beklenmemeli. Bu eğitimle nesil yetiştirmek, Fatih’in topları ile bir ülkeyi işgale kalkmak gibidir. Derin sistem diyor ki ister medrese aç, ister imam hatip, ne yaparsan yap, fakat Kemalizm şemsiyesi altında yap, Kemalizm’e dokunma. Dindar siyasiler, eğitimi medrese veya imam hatip adı altında Kemalizm şemsiyesinin gölgesinde sunmaya çalışıyor. Bu derin güçler de bu şekilde başarılı olunmayacağını çok iyi biliyor.
İnsanlık tarihi içinde, kutsal kitaplar ve hadislerden, sonra Risale-i Nur Külliyatı gibi muazzam bir eser yazılmadı. Din dersi kitaplarında, bütün uyduruk dinler geçerken, niçin Külliyattan bir kelime yoktur. Medrese eğitimini anaokullarından başlatsalar da başarılı olamayacaklar. Kıskanmak bir tarafa, başarılı olmalarını canı gönülden arzu ederiz. Külliyat, bizim dilimizle yazıldı, bu bütün eğitim kurumlarına girse, Türkiye ve İslâm âlemi on yıla kalmaz Asr-ı Saadete dönmez mi?
Hain güçler eğitime her şeyin girmesine razı da, Külliyatın girmesine asla razı değiller. Münafıkça korumaya çalışılıyor, içimizde hâlâ zamanı gelmedi deyip yıkılmakta olan Kemalizm’e bilmeden destek verenler var. Bediüzzaman, bu Külliyatı niçin ve neyi düzeltmek için yazdı, kimlerle ve hangi fikirlere karşı mücadele etti.
Zaman hızlı akıyor, nefesler bitmek üzere, ahlâkî çöküntü var. Arkadaşım olan bir doktor, eyvah nesil bitti, hastanede hamile kız öğrencilerle uğraşıyoruz dedi. Eğitim sistemi çoktan bitti, felâket tellâllığı da yapmıyorum ve kahve köşesinde hükümet kuran biri gibi de atmıyorum. Bir mühendisin, planı görüp evin yapısını gözünde canlandırması gibi sistemin bittiğini görüyorum, lütfen dikkate alın, uzun bir tecrübe var ve eğitim konusunda yüksek lisans yaptım, dediklerim abartılı değil, tam aksine az bir kısmını diyebiliyorum. Ey dindar siyasiler, Risale-i Nur’un gür sedasına karşılık, parmaklarınızı ta kulaklarınızın içine kadar sokun ki bu gür sedayı duymayasınız. Ey veliler, çocuklarınızı okullara teslim ederek okuyacağını sanmayın, bu şekilde çok az bir kısmı başarılı olur, illa sizlerin çocuklarınızla ilgilenmeniz gereklidir.