"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yaratılışa dair bir şerh

Osman KOYUNCU
25 Ekim 2017, Çarşamba
Peygamberimiz (asm), “Allah ilk önce kendi nurundan benim nurumu yarattı.

Sonra bir şey yaratmak istediği zaman bu nuru dörde böldü…” şeklinde Acluni’de uzun bir hadis var. Bu hadis gösteriyor ki, her şey Allah’ın nurundan yaratılmıştır. İbni Arabî her şey odur (Allah’dır) dedi, Yani ona göre her şey, Allah’ın varlığının içindedir. Buna mukabil İmamı Rabbani Hazretleri de “her şey O’ndandır”(Allah’tandır), yani her yaratılan şeyi Allah’tan farklı olarak vardır dedi. Yani san’atkâr, cisim olarak kendi yaptığı eserinden farklıdır ve hem san’atkâr eseri içinde değildir hem de eser de san’atkârın içinde değildir. Bediüzzaman ise, Allah mânâsında her şey o değil, fakat her şey O’ndandır mânâsında, “heme ost değil, heme ezostır” diyor.

Bu konuyu modern ilimler ışığında tahlilini yapmaya çalışacağız. Bediüzzaman, hakikatler fikirlerin çarpışmasından doğar diyor. Her yazılan şey tam doğrudur demek de değildir, muhakkak farklı düşünenler ve görüşler olacaktır. 

Allah, sonsuz bir nurdur, maddî bir varlık değildir. Biz bu nurun nasıl bir şey olduğunu bilmiyoruz, bütün insanlık tek bir akıl olsa bile bu sırrı çözemez. Meselâ buz, su ve buhar aynı şeylerdir, fakat fizikî durumları farklıdır. Bediüzzaman bu büyük kâinat esir maddesi ile doludur ve su gibi yedi mertebesi vardır der. Bu esirin o nurdan nasıl yaratıldığını bilmiyoruz, fakat bilmememiz olmamasını gerektirmiyor. Allah, kendi nurundan Peygamberimizin (asm) nurunu ve ondan da silsileli bir şekilde bu kâinatı yarattı. Akıl, bu nurun hangi mertebesi ile kâinatın neresini ve nasıl yaratıldığını düşünüyor. Bizim aklımız kâinata mühendis olarak yaratılmamış, her şey bizim malûmatımıza tabi değildir.   

Bugün fizik ilmi çok özet olarak, her şey enerjinin yoğunlaşmasından oluştuğunu düşünüyor. Avrupa’da yapılan ve on milyar dolara mal olan CERN deneyi, bunun için yapıldı, fakat tam olarak açıklanamadı, fiziğin geldiği son nokta budur. Madde eşittir enerji durumuna gelindi. Fiziğe göre her şey bir şeyden yaratılıyor. Fizikçiler buna her şeyin teorisi diyorlar.  

İsra Sûresi’nde, Allah’ın “Allah” ve “Rahman” diye iki özel isminin olduğunu anlıyoruz. Allah sonsuz nurdur, fakat mahiyeti bizce meçhuldür. Rahman ise, bu sonsuz nurdan (teşbihte hata olmaz) enerji gibi, kudretinin ilim ve irade ile yoğunlaşarak oluşan her şey O’nun sonsuz Rahmaniyet tecellileridir. Kudretinin yoğunlaşmasına “esma” diyoruz. Her şey zıddı ile bilindiğinden ve Allah’ın zıddı olmadığından, Allah’ı, Rahman’ı ve diğer esmanın bu kıyaslamasını yine “ene” yapıyor. Geceyi gündüz ile iyiyi kötü ile hayrı şer ile kıyasladığımız gibi, esmanın zıddı olmadığından bu şekilde kıyaslama yapamıyoruz, fakat ene kıyaslıyor. İnsan eneye sahip olduğu için halife-i zemin olmuştur, kıyaslama yapmak meleklerde ve diğer canlılarda yoktur. Yani yaratılan her şey maddî mânevî Cennet ve melekler dâhil her şey rahmettir. Şeytan ve şerler ise, dolaylı rahmettir, iyilikler ve güzelliklerin derecesini arttırmak içindirler. Bu dünyada her şey zıttı ile bilinir kaidesi gereği, insanlara kıyaslama yapmaları için şerleri yaratıldılar. İbni Arabî “heme ost” ifadesini Rahman ismi için kullansaydı doğru olabilirdi, Allah için kullandığından yanlıştır. Bediüzzaman nazik bir lisanla İbni Arabî’nin görüşünü reddediyor ve şahsını övüyor, bu noktada yanıldı diyor. Bir noktada yanılmasından dolayı diğer birçok olumlu yönlerini karalamıyor, objektif bakıyor.

Hallacı Mansur’da (enel hak) “ben hakkım” dediği için hem yanılmış, hem yanıltmış, hem de yanlış anlaşılmıştır. Rahman isminin rahmet tecellilerini Allah’ın kendisi sanmıştır. Onun için bir hadiste, Allah, insanı rahman suretinde yaratmıştır. Başka bir rivayette ise ‘Allah insanı kendi suretinde yaratmıştır’ diyor. Bu hadisi bazı tarikat ehli yanlış anlayıp yanlış yorumlamıştır. Burada mânâ, Allah, Rahman ve diğer kendi esmasının rahmet tecellileri maksimum şekilde insanda tezahür ettiğini vurguluyor. İnsan kâinatın bir misali olduğuna göre kâinattaki her şeyin mükemmel ve madde olarak minimum bir şekilde, tamamı bir insanda toplanmıştır. Yani devletin bir sürü kurumları olur, yani sağlık bakanlığı devletin bir kurumudur, fakat devlet değildir, aynı şekilde Allah’ın esması vardır, fakat esma Allah değildir. Yani Allah Şafidir, fakat Allah yerine şafi ismini koyamayız.

Güneşin resmi de güneştir, küçük su damlasındaki yansıması da güneştir, büyük okyanustaki yansıması da güneştir ve uzaydaki muhteşem güneşin kendisi de güneştir. Resmini, görüntüsünü veya yansımasını gerçek güneşle karıştırmamak lâzımdır. Halk arasında, en büyük makamda kabul edilen o zatlar büyük yanlışlar yaptılar, fakat bu zamanda Risaleleri iyice tetkik eden bir avam tabakasında, okuma yazma bilen veya kulakla Nurlar’ı dinleyen mü’minler, İbni Arabi’nin ve Hallac-ı Mansur’un üstüne çıkabilirler.

Okunma Sayısı: 2887
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İ. Seyda

    25.10.2017 20:21:17

    Hocam, Tefekkür dolu yazılarınızı bekliyoruz. Bir ara ara vermiştiniz. Devam edin lütfen..

  • Şinasi Aydın

    25.10.2017 15:15:47

    Fikir ufkunuzdan damlayan hakikatleri zihin harmanına boşaltma gayretinizi tebrik ediyor yeni yazılarınızı hasretle gözlüyorum

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı