15 Temmuz gecesi ülkemiz üzerinde menhus planlar yapan hain bir güruh darbe girişiminde bulundu.
Ülkede aklı başında olan hemen herkes bu olayı lânetledi.
Bu olaydan 5 gün sonra ilân edilen ve bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen hâlâ devam ettirilen OHAL ile de bir anlamda hukuka darbe yapıldı. Hatta o kadar ki OHAL hukukunda dahi yeri olmayan bazı hoyratlıklar yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanı her ne kadar “OHAL’ den kimse mağdur olmadı” dese de aslında yüzbinlerce insan mağdur durumuna düştü.
Her ne kadar tam olarak aydınlatılmasa da darbeyi gerçekleştirdiği söylenen “F.Ö.”nün üzerine gidilirken, daha çok bu yapının “ibadet” kısmında oldukları bilinen insanların mazlûm durumuna düşürülmesi işin perde arkasında başka şeyler döndüğünü düşündürse de biz burada o bahse girmeyeceğiz.
Gelinen noktada tarihte başka emsali bulunmayan zulümler ile 17.000 kadın ve 668 bebekle birlikte on inlerce insan demir parmaklıların arkasına konuldu. İşinden aşından edilip mesleğinden ihraç edilen ya da açığa alınan diğer on binlerde bu zulümden nasiplenen diğer kişiler oldu.
İşte böyle bir süreçte âdeta korku dağları sardı. Çünkü “at izi ile it izi birbirine karışmıştı.” Ve bu karışıklık yetkili konumda bulunanları çokta ilgilendirmiyordu. Toplumun büyük bir kısmı böyle bir ortamda en kolay yol olan susmayı tercih etti. Konuşmak isteyen bazı çevrelerin de ya sesleri kesildi ya da sesleri cılız kaldı.
Kurulduğu günden beri hak ve hakikati haykıran Yeni Asya, misyonu gereği gür bir sesle bu zulümleri haykırdı, susan çevrelere cesaret verdi ve toplumun genelinde bir farkındalık oluşturdu. “Zulüm kimden kime yapılırsa yapılsın karşı durmak insanlığın ve Müslümanlığın gereğidir” diyen Yeni Asya bu süreçte mazlûmlara ses oldu.
Yeni Asya’nın mazlûmlardan yana takındığı tavırdan rahatsız olan bazı çevreler “sizde ‘F.Ö.’cü oldunuz” şeklinde bazı iddialar ortaya attılar. Biz onlara da dedik ki “Bizde zalimin de mazlûmun da kimliği sorulmaz. Biz her zaman zalimin karşısında mazlûmun yanındayız.”
Darbeyle hiçbir alâkası olmadığı halde birden darbeci, vatan haini gibi ağır suçlamalarla itham edilen bazı insanlar, toplumun sessizliğinden ya da hain gözüyle bakılmaktan bunalmış değişik yollara gireceği bir sırada Yeni Asya gibi bir gazete (cemaat) tanımış ve bu sayede tekrar hayata tutunmuştur.
Bu zorlu süreçte gerek maddî imkânsızlıklarla gerekse de korkutularak susturulmaya çalışılan Yeni Asya, dimdik ayakta durdu ve mazlûmların sesi olarak tarihî bir vazife ifa etti.
Yeni Asya bu hizmeti yaparken tek maksadı Cenâb-ı Hakk’ı razı etmekti. Çünkü biliyordu ki “eğer o razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse bütün halk reddetse tesiri yok”tu.
Bu arada gazetemiz “gazeteyle hizmet olmaz” diyenlere de güzel bir cevap vermiş oldu.