Dünya yaşlanıyor. Yaşlandıkça, ebedî gençliğe namzed olanlar; dünyayı (kalben terk ettikleri gibi emr-i Hak ile maddeten de) terk ediyor. Fani olanı istemedikleri gibi, fani olmak da istemiyorlar, beka istiyorlar.
İmanın penceresinden kabre bakanlar; bu dünyadan daha güzel bir âlem görüyorlar. Uzaktan uzağa değil, hemen birkaç metre aşağıda. Sanki metro istasyonuna iner gibi giriyorlar Cennetasa baharların yaşandığı diyarlara geçmek için; “o istasyon ise, kabirdir.”
Evet Berzah: Ahiretin bekleme ve intizar salonu, ehl-i iman için Cennetin avlusu. Lâkin kalabalık mı kalabalık bir avlu. Kabrin öbür tarafında yüz yirmi dört bin enbiya ve onlardan ders alan yüz yirmi dört milyon evliya, asfiya, ulema, arifan bizleri bekliyor. Geride kalan azınlığa bedel, muazzam ve muhteşem bir kalabalık.
Her vefat edeni duyduğumda, buradaki uğurlamayla beraber oradaki karşılamayı hayal ederim. Nur Talebelerinin vefatlarında feryat-figan olmaz, sürûr olur. Sanki kabrin öbür tarafındaki karşılamanın dünyaya akseden tebessüm halleri yaşanır.
Kabirde bizi bekleyenlere bakılırsa, orası daha ünsiyetli. O kadar çok muhabbete lâyık insanlar var ki; başta Habibullah bütün ahbabımız kabrin öbür tarafında. Böyle nûrânî bir meclise kim dahil olmak istemez?
Kabrin öbür tarafında bizleri mezkûr nûrânî zâtların hoş-amedî etmesi için bu dünyada bize bıraktıkları mirasa ve vezâife dört elle sarılıp, onlara kardeş ve arkadaş olmalı.