Onu ilk defa, Balıkesir’e tayinen geldiğim 1985 senesinde tanımıştım. O zaman hizmetleri, üç yaşlı ağabeyimiz deruhte ediyordu.
Bunlar; Hasan Aktunç, Ali Orhan ve Enver Tezer Ağabeylerdi. Ayrıca, onlardan daha genç olan Necati Yılmaz Ağabey de onlarla beraberdi. Fakat, Balıkesirli o üç ağabey, oranın eski direklerindendi. Allah razı olsun, üçü de hizmetleri, o yaşlarında götürüyorlardı. Biz oraya geldikten sonra tanışıp, samimi olup, biz de onlara yardım ederek, hizmette koşturmaya başlamıştık. Tabiî, 12 Eylül 1980 fitnesinin bıraktığı acı izlerden biri olan, iftiraklar, orayı da üzmüştü.
Ali Orhan Ağabey, çok samimi bir Nur Talebesiydi. Güler yüzlü, sessiz, beyefendi, ağır başlı, çok konuşmayan, ama hizmette üstüne ne düşerse onu yapan bir ağabeyimizdi. Bu dâvânın ayak olup, baş olmaya heveslenmeyenlerindendi. Yani bir nevi adsız kahraman. Ev sohbetlerinde, onun da evinde bir çok sohbete iştirak etmiştik. Balıkesir’de iken sık sık konuşur, en az haftada bir defa buluşur muhabbet ederdik.
Bizim Balıkesir’e gelmemize çok sevinmişti. Hizmetlerimizde beraber yaptığımız yenilikler, yeni tarzlar çok hoşuna giderdi. Bazen üç yaşlı ağabeyimiz bir araya geldiğinde, onların sohbetleri, eskileri anlatmaları, Hasan Ağabey’in nükteleri, fıkraları, Enver Ağabey’in Hasan Ağabey’e takılmaları, lâtifeleri bir hoş olurdu. Gülerdik, muhabbet ederdik.
Balıkesir’den, tayinen Bursa’ya gelmemizden sonra da, zaman zaman oraya gittiğimizde görüşürdük. En son Hasan Ağabey’in cenazesine gittiğimizde görüşmüştük. Hizmet arkadaşının vefatına üzülüyordu. Sonraki gittiklerimizde pek göremiyorduk, ama soruyorduk. Hasta olduğunu, Edremit-Altınoluk tarafında körfezde olduğunu söylüyorlardı. Kalp rahatsızlığına, oranın havasının iyi geldiğinden orada kalıyormuş.
Daha önce ameliyat olup, rahatsızlığı tekrar nüksedince, İzmir’e götürmüşler ve 80 yaş civarında, mübarek Ramazan gününde rahmet-i Rahmana kavuşmuştu. Allah rahmet eylesin, makamı cennet olsun. Ailesinin ve başta Balıkesirli arkadaşlarımız olmak üzere, camiamızın başı sağolsun.