"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Paşalıoğlu, Allah sana rahmet eylesin!

Osman ZENGİN
01 Ekim 2014, Çarşamba
İki aydır yazı yazmıyordum. Fakat o koca Paşalıoğlu beni bırakmadı. “Osman, bak ben vefat ettim. Haydi, bir tâziye yazısı yaz da, dostlarımız o vesileyle bana bir Fatiha okusunlar” der gibi geldi. Biz de onun aziz hatırasını yâd edelim dedik.
1970 senesinde Risale-i Nurlarla müşerref olduğum zaman, Ankara’da on civarında dershane vardı. Dershane açma ve dershane hizmetlerinde önde gelen, Üstad’ımızın hizmetkârlarından ve Üstad’ın son anında yanında bulunan ağabeylerimizden rahmetli Bayram Yüksel Ağabey’e çoğu zaman hizmetlerde beraber olduğumuz Lütfi Taşçı kardeşimle birlikte, devamlı olarak bizim okulumuza yakın bir dershane açılmasını söylerdik.
12 Mart 1971  hareketinden sonra, Nurculara büyük baskı yapılmasına rağmen, dershane sayısı o ihtilâlden sonra, daha da çoğalmaya başladı ve bizim isteğimiz de tahakkuk ederek, bizim okulumuzun yakınına bir dershane açıldı. Ankara Dışkapı SSK Hastahanesi’nin arkasındaki Kurtdereli sokaktaki Ferah apartmanındaki dershanemiz, bizim hizmetlerimizin daha da gelişmesine sebeb oldu. Dershanemizin ilk vakfı da, yine 12 Martta Nurculuktan dolayı hapis yattıktan sonra Ankara’ya gelen, İzmitli kahraman Rıdvan Ercan Ağabeyimizdi. Yaklaşık bir-iki sene orada vakıflık yapıp, talebe kardeşlerimize bir baba şefkatiyle muamele eden Rıdvan Ağabey, 1973 başlarındaydı zannederim, Ankara’dan ayrıldı. Tabiî, bizim dershane de, vakıfsız kalmış oldu.
Yine Lütfi kardeşle beraber, devamlı Bayram Ağabey’in 27 dershanesine gider, hep vakıf isterdik. O da, “inşaallah kardeş” derdi.  Bir gün 27’ye gittiğimizde, Bayram Ağabey’in yanında, sarışın, güler yüzlü birini gördük. (Onun o güler yüzü hep devam etti. Bazen kızdığı zaman suratının şekli değişse de, ona yakışan çehre, o güler yüzlü hâliydi) Bayram Ağabey, daha biz bir şey söylemeden, “işte Osman kardeş, sizin dershaneye bir vakıf kardeş. Kumandan, artık sizin dershanenizde vakıflık yapacak” dedi. Biz de çok sevinmiştik. Ve hemen, “kumandan” dediği ağabeyimizle tanıştık. Meğer o İhsan Paşalıoğlu Ağabeymiş. Askerlikten teğmen olarak terhis olmuş, Ankara’ya gelmiş, Bayram Ağabey de, ondan dolayı ona “kumandan” diyormuş.
İhsan Ağabey’in bizim dershanemize yerleşmesinden sonra, artık hep beraber hizmetlere koşturuyorduk. Onunla çok güzel günlerimiz, hatıralarımız olmuştu. Dershaneye, on km. kadar uzaklıktaki bizim evimizde yapılan derslerin çoğuna gelirdi. O yıllarda (72-74) Ankara merkezli başlatılmış olan, Yeni Asya muarızlığı hareketine katılmayan bir tek vakıf o kalmıştı. ( Ve o günden, ömrünün son demlerine kadar Yeni Asya misyonundan hiç ayrılmamıştır.) Daha sonraları, Manisa Akhisar’ın eski Nur Talebelerinden, Saatçi rahmetli Ömer Davutoğlu Ağabeyin kızı Hilmiye Ablamızla evlenme hadiselerine biraz muttali olduk. Tabiî bir müddet sonra da Ankara’dan ayrıldı. Birkaç sene sonra da, biz Ankara’dan ayrıldık. Cemaatî her toplantı ve hizmete geldiği için, çok kere konuşur, görüşür, hâlleşirdik.
Yıllar sonra ben Bursa’ya tayinen geldim. Ve onun da, Mudanya’da ikamet ettiğini duydum ve hemen onu bulmak için gittim. Çoktandır da görüşmüyorduk, özlemiştim. Nasıl onu bulup görünce, arabanın içinden öyle bir “İhsan abiii” diye bağırmışım ki, daha sonra şoförüm dedi ki, “öyle bir bağırdınız ki, neredeyse kulaklarım sağır olacaktı” Neyse, sarıldık, hasb-ı hâl ettik. Eskilerden, hâl-ı hazırdaki vaziyetlerden konuştuk. Benim Bursa’ya geldiğime çok sevindi. Maşaallah, hiçbir zaman istikametini bozmamış, aynı İhsan Paşalıoğlu olarak devam edip geliyordu. Tabiî sarışınlığı gitmiş, saçları pamuk beyazı olmuştu.
Daha sonra, Mudanya’dan Bursa’ya da gelince, münasebetimiz daha da çoğaldı. Hele 7 senedir aynı mahallede (arkadaşlarımız içinde evleri birbirine en yakın biz sayılırdık) ders arkadaşlığı, hizmetlerde koşturmaya başlayınca, eski günleri tekrar yaşar olduk. Ona “hizmet” deyin, “ders” deyin, hemen ön saflarda yerini alır. Birçok gence taş çıkartacak şekilde, eski Nurcuların âdetleri olan, bir tarafa seyahate giderken yapılan, marş ve ilâhî okumaya başlar, milleti coşturur, teşvik ederdi. Sık sık kullandığı ve onunla özdeşleşmiş olan “ulen, bana bak!” okkadar!”  gibi sözlerini duyunca gülerdik.
Yazar ve şairliği de vardı. Yeni Asya’da bazen onu görürdünüz. Bundan yıllar önce Ramazan sayfasına Ramazan takvimi yazar. Orada ikinci günden bahsederken “Bugün Ramazan iki/ Geriye ne kaldı ki?” der. Bunu okuyan eski arkadaşlarından, Ankara’daki Nazif Özer Ağabeyimiz telefon ederek, “Paşalı, paşalı! Dur bakalım daha yeni başladık, niye bitiyor gibi geriye ne kaldı diyorsun” demiş.
Bazen, geceleri beni telefonla ararmış, tabiî ben de yatınca telefonu kapattığımdan ulaşamayınca, sabah kızar, niye telefonu kapattığımı sorardı. Ben de ona, “İhsan Ağabey, ben uyuyunca, benim telefon da uyur” deyince,  “bana bak, Nurcuların telefonu devamlı açık olur” derdi. Ben de ona, “ağabey, ben uyurken telefonu açık olan Nurculardan değilim!” derdim. Çok şakalaşırdık, lâtifeleşirdik. Çiğ köfte yediği zaman kıpkırmızı olur biz de, güler, ona takılırdık. Bursa’da onunla en eski hukuku olan ben olduğumdan, bizim münasebetlerimiz daha başka olurdu. Birilerini ziyarete gideceğimizde veya hizmete müteallik bir işte, hemen hazır askerdir. “yok, gelemem” kelimelerini, ondan çok az duyardık.
 Geçen sene kanser teşhisi koyulmuş ve çok üzülmüştük. Ama koca Paşalıoğlu, o devamlı hareketli ve aktif Paşalıoğlu, öyle her şeye pabuç bırakır mıydı? Hastalığını duyunca birkaç arkadaşla ziyaretine gitmiştik. Hanımı Hilmiye Abla üzülüyordu. “ Hilmiye Abla, hiç merak etme, bunun öbür tarafta, buradan daha çok tanıdığı var” deyince, bir gülmüş ve “okkkaddar” demiş ve “bana bak, ölene kadar yaşayacağız Osman kardeş” demişti. Ve öyle de oldu. Ölene kadar yaşadı. Hem de hızlı yaşadığı gibi, birden hızlı da gitti. Yine Bursa’ya gelen Nejat Eren ve Servet Bilgin ile ziyaretine gitmiştik. O zaman da umreden gelmiş, bize tabak içinde hediyeler ikram etmişti. Tabağın içinde yüzükler vardı. Arkadaşlar bir tane aldı. Ben de, bir zamanlar Nurcuların alâmet-i farikası olan, akik taşlı gümüş yüzük vardı, onu aldım. Baktım tebessüm etti. “Noldu İhsan Ağabey?” dedim. “ Ya, o yüzük benim kendi yüzüğümdü, abdest alırken tabağa koymuştum” dedi. Ben de parmağımdan çıkarıp, bir-iki defa ısrar ettim. “Yok, senin kısmetinmiş” dedi. O yüzük de bana, ondan hatıra kalmıştı.
Geçen seneden bu seneye, bir sene daha Rabbim müsaade etti. Yine hizmetlere koştu, koşturdu. Bir ay kadar önce, yaz mevsiminde ara verdiğimiz mahalle sohbetimize başladık. Genellikle ilk ders onun evinde yapılırdı. Fakat bu sene, tedaviye devam etiğinden onda başlayamadık. Daha sonraki hafta, sabah telefon açtım, dersi yapabilir miyiz diye bir yokladım. Vaziyeti çok iyi değildi. Biz de o akşam dersini, bizim damadın evinde yapma kararı aldık. Dersten önce de, Bursa’da bulunan Ankara hizmet erlerinden Ömer Sarıoğlu Ağabeyle ziyaretine gittik. Eve geldik. Tabiî ders için gelenler başladı. Biraz sonra bir baktım, İhsan Ağabey, iki kişinin koluna girmiş derse gelmiş. “Yaa İhsan Ağabey, sen ne yapıyorsun, bu vaziyette niye geldin?” dedim. Gülüyordu. Sanki onun umurundaydı. Adamın dem ve damarlarına ders, hizmet işlemişti. Ve o akşam damadımın evindeki ders, onun son katıldığı ders olmuştu.
 Daha sonra da iflâh olmadı, günden güne vaziyeti ağırlaştı. Artık illet, vücudun her tarafını sarmıştı. Kendinde olduğu anda, bazı arkadaşları teşvik edip ziyaretine gittik. Bir kaç gün sonra, iyice kendinden geçerek, bir hafta kadar yatakta dünyadan habersiz; serum, oksijen ve damardan gıda takviyesi ile yaşayıp, nihayet Pazartesi akşamı saat 18.30’da Hakkın rahmetine kavuşmuştu koca çınar İhsan Paşalıoğlu Ağabeyimiz…
 Kırk küsur senelik hatıraları gözümüzün önünden bir sinema şeridi gibi geçirdik. Rabbimiz rahmet eylesin. Makamı cennet olsun. Peygamberimize (asm) komşu eylesin. Ömrünün son anına kadar ayrılmadığı istikametli yolunun kaptanı, Bediüzzaman Hazretleri’nin has talebeleri arasında yerini alsın. Başta ailesi olmak üzere, bütün Nur Talebelerinin, sevenlerinin başı sağ olsun. Mübarek Zilhicce ayında vefat edip, Bayrama birkaç gün kala, cennet bayramını tercih edip, cennet-i âlâya uçtu, gitti inşâallah!                                                                     
Okunma Sayısı: 3676
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • fatihli

    5.10.2014 19:36:00

    Osman abi, Allah razı olsun sizden. çok güzel bir İhsan Paşalıoğlu yazısı yazmışsınız. Fatihte onun kızı vardı geldiği zaman çoğunda görüşürdük. Allah rahmet eylesin. Hakikaten enteresan bir nur talebesiydi.

  • Mikail Yaprak

    5.10.2014 13:20:00

    Bu aralar, yazıya ara verdiğim için, Paşalıoğlu’nun ardından yazmak bize nasip olmadı. Onun hakkında çıkan yazıların altına aynı yorumu hatıra olsun ve duaya vesile olsun diye yazıyorum. Niyet hayır, akibet hayır...

    İnnalillahi ve inna ileyhi raciun.
    Mânası şudur ki: O’ndan geldik (O yarattı, bu dünyaya gönderdi) yine O’na döneceğiz. Ve hep O’na dönüyoruz. Bu dönüşlerde müthiş bir hızlanma var. İhsan abiyle daha dün gibi gelen bir zaman içinde beraberdik. Didim’de sözde istirahate gelmişti ama boş durmuyordu. Didim’de gazete abonesi bulmaya çalışıyordu. Şahit oldum, yeni Müslüman olmuş, hidayete ermiş birisinin haberini de beraber yaptık. Haziran ayında Van Mevlidine iştirak etmiş, temsilcinin anlattığına göre boş durmamış ve orada da hizmetin bir ucundan tutmaya çalışmış.
    Cenab-ı Hak gani gani rahmet eylesin, makamı Cennet-ül firdevs olsun. Üstadımızla ve nur talebeleriyle beraber olsun inşaallah. Ailesine ve cümlemize taziyetlerimi arz ederim. M.Y.

  • MUSTAFA AKARSU

    1.10.2014 23:40:00

    Rabbim çok Değerli Amcam ihsan Paşalıoğlu,Allah’tan Rahmet,Değerli yengem,çocuklarına ve kendisini çok seven Risale Nur’ a Hizmet eden abilerimizi baş sağlığı diler,kendilerine uzun ömürler dilerim.Rabbim bu hizmet’e gelmiş,geçmiş kim varsa ölen ve hayat’ta kalanlara uzun ömürler diliyorum.Rabbim Bu hizmet’e kendini Adet’a Canı gönül’den gecesini ve gündüzünü katarak Hizmet veren İhsan Paşalıoğlu amcam’a canı yürekten Şükranlarımı ve kendisini kaybetmenin üzüntüsünü yaşamaktayım.Ölüm hak,Her nefis ölümü muhakkak tadacaktır,buna şüphe yok,amenna ve sadakna,Söyleyecek çok şey var,ama anlatmaya kelimeler az gelir,Rabbim mekanını,cennet bahçelerinden bir bahçe eylesin,Peygamber efendimiz’in şefahatına nayil eylesin,Tekrar Tüm Risale Nur Hizmet veren abilerimizin ve Tüm sevenlerinin başı sağolsun.


    AKARSU KARDEŞLER İNŞAAT YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI
                                          MUSTAFA AKARSU

  • sedat

    1.10.2014 22:00:00

    Osman abim, bazan bir ayrılık bir kavuşmaya sebepmiş abi. Bak İhsan abimiz rahmetli oldu, Allah rahmet etsin. Onun bu ayrılığı vesilesiylede, iki ay sonra sana kavuştuk abi. Allah razı olsun bizi ağlatan bir yaz. Çok duygulandık. Abim benim, nolur o güzel yazılarından bizi mahrum etme, yazmaya devam et.

  • lütfi taşcı

    1.10.2014 16:32:00

    Risale-i nurun sadık bir talebesi ve abisi olan Paşalıoğlu abimize Allahtan rahmet diliyorum. Cenabı hak peygamberimizi kendisi hakkında hem berzahta hem mahşerde şefaatçi eylesin. Saadeti ebediyeye, cennete ve rüyeti cemalullahı görmeyi nasip etsin. Ailesinede taziye diliyorum emaneti (hizmeti) onun bedeline devam ettirirler inşallah. Osman kardeşim sizede ayrıca bizleri maziye götürdüğünüz için teşekkür ediyorum. Allah kalemine kuvvet versin

  • MEHMET FATİH ŞENGÜN

    1.10.2014 13:01:00

    Paşalıoğlu ağabeyimize Allah rahmet eylesin..kabri pürnur olsun..Paşalıoğlu ağabey geçen sene D.Bakır a gelmişti..o yaşına rağmen hizmet için Kuzey Irak a gitmeyi çok arzuluyordu..Orda nurlara ciddi ihtiyaç var diyordu..Ama o günkü şartlar dolayısıyla gidememişti..Ameller niyete göredir düsturuyla inşallah o sevaptan da mahrum kalmamıştır..Bir de Karadenizli oluşundan dolayı sert görünümlüydü..ama aslında hiç de sert değildi..sadece mizacı öyleydi..bir gün ders esnasında dersi yaparken Celal bana bak! dedi..çok sert bir biçimde söyleyince korktuk..meğerse mizacı öyleymiş..zaten milletin tedirgin olduğunu görünce kendisi de tebessüm etmişti..tekrardan bu değerli ağabeyimize Allah rahmet eylesin..bu vesileyle böyle bir yazıyı kaleme alan Osman Zengin ağabeyimize teşekkür ediyor,yazılarının devamını bekliyoruz..

  • mustafa özmüş

    1.10.2014 10:35:00

    Birinci Şuada iki üç ayetin işârâtında, Risaletü’n-Nur’un sadık talebeleri imanla kabre gideceklerine ve ehl-i Cennet olacaklarına dair kudsi bir müjde ve kuvvetli bir beşaret bulunduğu gösterilmiştir.Cenab-ı Hak İhsan PAŞALOĞLU Ağabeye binler rahmet eylesin ve akrabasına sabr-ı cemil ihsan etsin.

  • mustafa özmüş

    1.10.2014 09:54:00

    Birinci Şuada iki üç ayetin işârâtında, Risaletü’n-Nur’un sadık talebeleri imanla kabre gideceklerine ve ehl-i Cennet olacaklarına dair kudsi bir müjde ve kuvvetli bir beşaret bulunduğu gösterilmiştir.Cenab-ı Hak İhsan PAŞALOĞLU Ağabeye binler rahmet eylesin ve akrabasına sabr-ı cemil ihsan etsin.

  • Yusuf Seyda

    1.10.2014 09:30:00

    Allah rahmet eylesin.

  • ali

    1.10.2014 04:54:00

    Osman abi, hoş geldin. Abicigim iki aydır neredeydiniz ya? Evet, bizimde tanıyıp sevdiğimiz Ihsan Paşalıoğlu agabeyimize Allah rahmet eylesin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı