Neredeyse otuz beş sene olmuş. Erzurum’a o zamanki gidişimi daha dün gibi hatırlıyorum.
Memleketimiz olan Ankara’dan başka vilayetlere gittiğimizde, çok uzun zaman kalmazdık. Onun için, ailece hep bir arada olduğumuzdan, bizde gurbet ve hasretlik pek olmazdı. Ağabeyimin askerlik için Erzurum’a gidişi ve altı aydır birbirimizi göremeyişimiz, başta rahmetli annem olmak üzere, hepimizi üzmüştü. Annemim çok üzülmesine dayanamadım ve kız kardeşimi de alarak, üçümüz Erzurum’a gitmiştik.
Oraya gitmişken, Kırkıncı Hoca’yı ziyaretimiz ve iki saat kadar başbaşa sohbetimiz sonunda “Osman kardeş evlendin mi?” diye sorması ve neticede bizim aklımızdan ve hayalimizden hiç geçmemesine rağmen, oradan evlenişimiz hep hafızamda kaldı.
Ankara’da çalışıyordum ve pek oradan çıkmaya da niyetimiz yokken, hanımla nişanlandıktan sonra, yakın zamanda vefat eden erkek kardeşinin üzüntüsü anne ve babasında bayağı bir yer etmişti. Kayınvalide onu kastederek, bizim hanımı işaret edip,” bunlar birbirini çok severdi. Zaten ben oğluma çok üzülüyorum. Bir de bu giderse daha çok üzülürüz. Ne olur, sen anneni babanı razı et de, hiç değilse altı aylığına da olsa Erzurum’a gel” deyişi ve neticede altı ay yerine dört sene kadar bizim Erzurum’da kalışımız gözümün önüne geldi.
Üzüntülü olan kayınpeder ve kayınvalideyi de bizim evimize getirmiştik, hep beraber kalıyorduk. Onlara, akşamları bazen anlayacağı mevzulardan Risale, bazen de, Ahmed Şahin Hoca’nın Yeni Asya’da yazdığı yazıların kitaplaşmış makalelerinden okuyordum. Bu onların çok hoşuna gidiyordu. Üstad’a büyük muhabbetleri vardı. Hattâ kayınpeder, 60 ihtilâlinden önce derslere iştirak ettiğini, kendi evlerinde de, Kırkıncı Hoca, Celaleddin Atamanalp Ağabeylerle beraber sohbet yaptıklarını söylerdi.
Yıllar geçti, ben Erzurum’dan ayrıldıktan sonra, rahmetli kayınpeder ve kayınvalide her gittiğimiz yere gelir, birkaç ay kalırlardı. Yine orada da ben onlara kitap okur, cemaatle namaz kıldırırdım. Hele namaz sonundaki bizim uzun tesbihat çok hoşlarına giderdi. Kayınvalide rahmetli, elinden tesbih, dilinden Kur’ân ve zikir düşmeyen biriydi. Çok okur, zikrederdi. Bana her seferinde kendi şivesiyle, “Fatihalara Said Nursî Hazretlerini de katmışam” derdi.
17 Aralık Çarşamba öğle sonrası, iki toplantım ve bir-iki işim vardı. Tam onların hazırlığını yaparken, kızım (toplantıda rahatsız etmemek için) mesaj. Yazarak anneannesinin yoğun bakıma kaldırıldığını, durumunun iyi olmadığını söyledi. Hemen apar topar her şeyi bırakıp en seri şekilde hareket ederek akşam Erzurum uçağı ile hareket ettik. Üç gün yoğun bakım kapısında bekledik. En son yanına ben doktorlara, Yasin okuma ricasında bulunup girdim ve okudum. Ve üçüncü gün kayınvalide rahmetli oldu.
Taziye için, gerek gazetemizde çıkan ilânlar, gerek sosyal medyada ve gerekse telefon v.s ile bizleri sayısız dost ve kardeşlerimiz aradı. Allah, hepsinden razı olsun. Hem bizim kayınvalidemiz, hem ahirete yirmi yedi sene önce intikal eden rahmetli annem olmak üzere, bütün geçmişlerimizin ruhu şâd, makamları cennet olsun. Hepsine rahmetler diliyorum.