Değerli kardeşlerim,
Ekonomimizi ciddî br şekilde tehdit eden soğan stokçuları ile mücadelemizi birileri diline doladı. Neymiş, depo depo dolaşıp soğanların peşinden koşmak, dünya devi bir ekonomiye sahip devletlere yakışmazmış, falan... Üç kuruşluk soğanla enflasyon mücadelesi mi yapılırmış, neler demediler, neler... Velhasıl, epey dalga geçtiler. Şimdi söyledikleri her şeyi tekrar edip sizin de kafanızı bulandırmak istemiyorum.
Halbuki biz ne yaptıysak milletimiz için yaptık. Milletin menfaatine olan şeylerde asla küçüğe büyüğe bakmadık. Bir baş soğana açık çağrıda bulunduk, “depolarda saklanma, bizimle aşık atacaksan önce zarını çıkar” dedik. Aslında bizim soğanla olan mücadelemiz temsilidir, bütün emtiaya ve satıcılarına verilen bir derstir. “Sakın ha, fırsatçılık yapmayın, stokçuluğa göz yummayız” mesajını verdik.
Tabiî ki, soğanlarla yetinmeyeceğiz. Havlu kâğıt, taharet kâğıdı stokları, hepsinin üzerine gideceğiz. Hele –afedersiniz- kabızlık ayaklarına yatıp tuvalete gitmeyen ve stokçuluk yapan kabzımallara göz açtırmayacağız.
Taharet demişken suyu da unutmayalım. Suyu barajlarda stoklayıp halka vermeyen belediyeler varmış. Ecdadımızın yaptığı çeşmelerden akmayanını gördünüz mü? 7/24 hepsi akar. Biz geldiğimizde İstanbul’da su yoktu, İzmir’de de yoktu. Bütün barajların kapakları tamamen açılıp halkımız ucuz ve her daim akan suya kavuşmalıdır.
Bunu yapmayan belediyelerden hesabı sorulacaktır, böyle biline...