Pazarda marketlerde gıda teröristlerinin fahiş fiyatlarına maruz kalan insanlarımız için tanzim satış noktaları tesis ettik. Sağolsun, vatandaşlarımız da yoğun bir teveccüh gösterdi. Bazılarının zoruna gitti tabiî... Ne dediler, “o eleştirdiğiniz kuyrukları mı getirdiniz?” diye sordular. Karneyle sebze dağıttığımızı iddia ettiler! Kuyruklu yalan! Biz kimseye karne vermeyiz, kimsenin notuna bakmayız. Ha, isterse kral olsun, en fazla 3 kilo veririz sebzeyi, onu da söyleyeyim. İltimas beklentisi içinde olanlara duyurayım. Bizim bildiğimiz tek bir karne var, o karneyi de bize vatandaş verir, bu böyle biline! Karne veren hükümetten, vatandaşın kendisine vereceği karneyi bekleyen hükümete, nerdeeeeen nereye...
Bize, buradaki mallar biterse veya buradaki gıda teröristleri bize mal vermezlerse ne yapacağımızı soruyorlar. Hiç korkmayın aziz kardeşlerim, onu da hesapladık, onun da planı hazır! Ne yaptık biliyor musunuz, müttefik ülkemiz Tanzanya ile konuştuk. Tanzim için Tanzanya’dan tarlalar kiraladık. Sadece bizim için üretip gönderecekler. “Ne lâzımsa yaparız, ne zaman istersen abi” dediler. Sakın canavarı ile meşhur Tazmanya ile karıştırmayın ha, bizim canavarla işimiz olmaz.
Bakınız, iki çeşit manav var:
Manav-ı ismi: Sadece ismi manav olan ve fiyatlarıyla insanlara zarar verendir. Çamurdur, çirkeftir. Malların çürüklerini alta dizer, sana seçtirmez, doldurur çürükleri poşete.
Manav-ı harbi: Halkın menfaatini düşünerek ucuz ve kaliteli mallar satan, pahalılıkla harb eden manavdır. Biz manav-ı harbiyiz. Bu harbimizde patlıcanlar süngümüz, kabaklar miğferimizdir! Kurşun fiyatlarını da öğrenin, bir sonrakine soracağım, ona göre...