"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hüseyin Çelik: AKP'nin yanaşmaları değiliz

08 Şubat 2016, Pazartesi 18:02
Eski AKP Genel Başkan Yardımcısı ve eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, kendisi ve Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik hükümete yakın medya organlarında ve sosyal medyada yer alan eleştirilere sert tepki gösterdi.

Çelik, "Ancak tuvaletlerin kapısının arkasına bile yazılamayacak ifadelerle bize saldırılmasının akıl tutulmasından başka izahı yoktur. Biz AKP’nin yanaşmaları değil aslî unsurlarıyız." dedi. 

Eski Bakan Hüseyin Çelik, kendine ait internet sitesinde 'İstişare, eleştiri ve linç' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Çelik, yazısında farklı fikirlere ve eleştiriye saygı, istişarenin önemine işaret etti. Yazısında Asr-ı Saadet dönemindeki istişare ve tartışma ortamından örnekler veren Çelik, Emevilerle beraber istişare, tartışma ve eleştirinin rafa kalktığını, cumhurı uygulamanın yerini saltanata bıraktığını kaydetti. Çelik'in yazısını, geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verdiği cevapla gündeme gelen Bülent Arınç'ın da sosyal medya hesabından paylaşması dikkat çekti.

Hüseyin Çelik’in yazısı şöyle: 

"Oldum olası Batı demokrasilerinde de istişare, tartışma, hatta rahatsız edecek derecede aykırı düşme ve eleştiri olmazsa olmaz kabul edilmektedir. Bir yerde eleştiri ve tartışma varsa orada gelişme vardır, ortak akıl vardır, hayır ve bereket vardır. Eğer eleştiri ve tartışma yerini kayıtsız şartsız tasdik etmeye, ululamaya, şakşaka,külah kapmak için tabasbus ve yalakalığa bırakmışsa orada ortak akıl kaybolmuştur, hayır ve bereket yok olmuş demektir. Eleştiri ve tartışmanın olmadığı yerde önce durağanlık, sonra çürüme başlar. Yanlış anlaşılmasın istişare, önceden biri veya birileri tarafından kararlaştırılan konuların bir heyete tasdik ettirilmesi değildir. İstişare, her türlü peşin kabulden arınmış bir tartışmayı ve fikir alışverişini gerektirir. Yani miş gibi yapmak istişare olmaz.

BİZ AK PARTİ'NİN YANAŞMALARI DEĞİLİZ

Genç kardeşlerimize hatırlatmakta belki fayda vardır. Biz AKP’nin yanaşmaları değil aslî unsurlarıyız: Ben, DYP’den ayrılıp AKP’nin kurucuları arasında yer alırken, bugün büyüklerimizin iltifatlarına mazhar olan, uçaklarından ve heyetlerinden hiç eksik olmayan, kapılarını bolca aşındıran birçok kimse,Milli Görüşçü damgası yiyip, 28 Şubatçıların hışmına uğramamak için selamlarını bile esirgiyorlardı. Daha parti kurulmadan, kurulacAKPnin program taslağını hazırlamak üzere Uludağ’da on beş gün kampa giren on bir kişiden biri bizdik.

AKP kurulduktan sonra, Meclis’te Grup Başkanı’mız Sayın Arınç’tı. Ben, Mehmet Ali Şahin ve Salih Kapusuz ise Grup Başkanvekili idik. Sonra 58. Abdullah Gül Hükümeti’nde Kültür Bakanı, 59 ve 60. Recep Tayyip Erdoğan Hükümetleri’nde Milli Eğitim Bakanı olarak yer aldım. 5 yılı aşkın bir süre Tanıtım ve medyadan sorumlu AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcülüğü yaptım. Sayın Erdoğan’ın ve Sayın Davutoğlu’nun başdanışmanlıklarında bulundum. Bizim bu aktif görevlerde bulunduğumuz zamanlar, müesses nizamın bütün kurumları ve aktörleri ensemizde boza pişiriyordu. 28 Şubat‘ın habis ruhu o zaman bütün devlete ve hayata hakimdi. Siyasî güç bu günkü gibi prangalarından kurtulmuş değildi. Bütün görevlerim esnasında partiyi, misyonu ve lideri sahiplenme konusunda can siperane bir gayret içersinde olduğumuzu başta tabanımız olmak üzere vicdan sahibi herkes tasdik eder. Sözcülüğüm esnasında Sayın Erdoğan’a, Partimize ve Hükümetimize yönelik eleştirileri yine eleştiri dili ile karşılayıp ne gerekiyorsa onu söyledik.Ancak başta Sayın Erdoğan’a olmak üzere camiamıza hakaret edenlere de onların seviyesine inmeden en sert cevapları verdiğimize kamuoyu ve kayıtlar şahittir. 27 Nisan Bildirisi’nin yayınlandığı gece bazılarının sıcak yataklarında sadece korkudan uykuları kaçarken, biz sabaha kadar Sayın Gül’ün konutunda ayakta idik ve karşı bildiriyi hazırlayan ve sonrasının stratejisi üzerinde çalışan birkaç kişilik ekibin içindeydik. 28 Nisan‘da dut yemiş bülbül kesilenlerin aksine biz televizyon televizyon dolaşarak bu bildirinin aptallığını anlatıyorduk.

İÇERDE ELEŞTİRİ YAPTIK

Ne var ki,biz bu görevler esnasında dışarıya karşı etkin ve aktif mücadele ederken; içerde,kendi aramızdaki görüşmeler esnasında doğruyu, hakkı söylemekten hiç geri durmadık. İçeride öz eleştiri yapılması gerektiği zaman yaptık. Lider ve yönetim eleştirilecekse saygımızı bozmadan yapıcı bir dille eleştirimizi yaptık. Gün geldi, insanlar çoğunlukla sadece liderin ve liderliğin hoşuna gidecek şeyler söylemeyi tercih etti. Eğer içerideki dar gruba bir şey söyleme, meram ifade etme, olması gerekenleri ve olmaması gerekenleri söyleme imkan ve şansınız kalmamışsa, siz mecburen aynı camianın dışarıdaki ve olup bitenlerden habersiz milyonlarca mensubuna hitap etmek durumunda kalırsınız.

ARINÇ'A DESTEK ÇIKTI

Sayın Arınç’ın, benim veya başka bir arkadaşımızın söyledikleri, yazdıkları bazı AKPli arkadaşların, bazı kapıkulu gazetecilerinin veya sosyal medya kullanıcısı sözümona troll ve troliçelerin hoşuna gitmeyebilir. Bizi bundan dolayı eleştirmek de en tabii haklarıdır. Ancak tuvaletlerin kapısının arkasına bile yazılamayacak ifadelerle bize saldırılmasının akıl tutulmasından başka izahı yoktur. Ben AKPlileri ve AKP gençliğini bundan tenzih ederim. Çünkü AKP gençliğinin böyle bir seviyesizliğe alet olmayacağına inanıyorum. Eleştirmekle hakaret etmek, haysiyet cellatlığı yapmak, işi şahsiyata dökmek, insanların aile fertlerine saldırmak, onları paralelci ilan etmek ve nihayet bütün bunları fikrini söyleyen, itirazını medeni bir şekilde dillendiren kişiye karşı bir linç kampanyasına dönüştürmek demokrasiyle de insanlıkla da, islamlıkla da bağdaşmaz. Hele ki bu kimseler, yıllarca bu Parti’nin taşıyıcı kolonları olarak vazife almışlarsa…Hele ki bu insanlar, çileli günlerin baş eğmeyen neferleri İse…Hele ki bunlar, en zor gün ve anlarda sizinle beraber hak, hukuk ve demokrasi mücadelesi veren gazetecilerse…

Özgüven patlaması ve güç zehirlenmesi, sitem eden, kırgın olan veya zarar vermemek adına kenarda duran herkese ” sanki kunduramdan bir çivi düşmüş” muamelesi yaparsa gün gelir yalın ayak kalmak mukadder olur. Bizden söylemesi."

Okunma Sayısı: 1319
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdulbaki Saraylı

    8.2.2016 23:16:11

    yaşlı bir adam tarlasında çalışırken devrin hükümdarı tebdil-i kıyafet yolcu misali ona yaklaşır. selamlaşırlar... yaşlı adam konuğunun sıcaktan bunaldığını düşünerek ona bir tas ayran ikram eder. derken sohbete başlarlar. hükümdar yaşlı adamın sözlerinden etkilenir ve ona kim olduğunu sorar. yaşlı adam ona: -hiç. der, hükümdar merakla: -ne demek bu...? senin mutlaka bir adın ya da ünvanın vardır! yaşlı adam son derece dingin yine: -hiç. hükümdar bu sefer kendisiyle alay edildiğini sanır ve -sen benim kim olduğumu biliyor musun? ben bu ülkenin hükümdarıyım. adam bu durum karşısında durumu izah etmeye çalışır: -peki hünkarım, şimdi siz bu ülkenin hükümdarısınız. bundan sonra ne olmayı düşünüyorsunuz? hükümdar şaşkın bir tavırla, -hiç. der, yaşlı bilge yine aynı alçak gönüllülükle: -hünkarım; işte ben sizin hükümdarlıktan sonra ulaşacağınız mertebedeki adamım.

  • HÜSEYİN İLHAN

    8.2.2016 21:28:27

    HAK-HUKUK-ADALET HERKESE LAZIM DEĞİLMİ.Zamanında sahip çıksaydınız şimdi bunları konuşmaz ve daha güzel nasıl olur diye tartışırdık.RİSALEİ NURLARA İLİŞİCEK,KABEYİ MİTİNG ALANI YAPIP KİRLETECEK KADAR DEN'İLEŞEN ZİHNİYET İNŞAALLAH HAKETTİĞİ ÇÖPLÜKTE YERİNİ ALACAKTIIR.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı