Bediüzzaman'ı tanımak...
Bediüzzaman’ı tanımayı odak noktası olarak aldığımızda, öncelikle, hayatını iki cihetten ele alıp incelemek lâzımdır. Bunlardan birinci maddî ciheti, yani şehadet âleminde, yaşadığı hayat. Bir diğer yön ise, manevî hayatı, buna, ”Bediüzzaman’ın şahsiyet-i maneviyesi”de denilebilinir.
Bediüzzaman’ın hayatını iyi anlamak için, küçük yaşlarda kendisinden görülen harika halleri, doğduğu ve yaşadığı mekânın sosyo kültürel özelliklerini iyi bilmek gerekir.
Biz, Bediüzzaman Hazretleri’nin çocukluk yıllarına dair, Doğduğu köy olan Nurs’ta yaptığımız araştırmalarda, oldukça manidar anekdotlarla karşılaştık.
Köyün ileri gelen yaşlılarının, dedeleri ve ninelerinden öğrenerek anlattıkları, birkaç örnek şöyleydi;
Bediüzzaman Hazretleri’nin, Amcası Mehmi’nin oğlu Molla davut’un oğlu seksen yaşında olan Hacı Şamil Okur ve yine, Bediüzzaman’ın amcası Mehmi’ye dayanan Hacı İsa Okur 1935 doğumlu Hacı İsa Okur Bey’lerin anlattıklarına göre, Bediüzzaman Hazretleri henüz beş yaşlarında iken, akşam güneşinin batmaya meylettiği sıralarda, köyden ayrılır, bilinmeyen bir yere giderek, sabah namazından sonra köye gelirdi.
Bir diğer anekdot, yine aynı şahıslardan dinlemiştim. Bediüzzaman Hazretleri, henüz çok küçükken, annesinin bütün ısrarları ve engellemesine rağmen, evin içinde emeklediği sıralarda sürekli pencereye doğru gider, pencereden hal-i âlemi seyredermiş. Evin penceresinden dışarı bakar, sürekli gökyüzüne ve bağlara ve bahçelere nazar gezdirirmiş. Bu haline annesi hayret edermiş.
Mustafa Öztürkçü