Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, madem masnuat içinde en mükemmel ferddir ve mahlûkat içinde en mümtaz şahsiyettir. Hem san'at-ı İlâhiyeyi, bir velvele-i zikr ü tesbih ile teşhir ediyor ve istihsan ediyor. Hem esma-i İlâhiyedeki cemal ve kemal hazinelerini, lisan-ı Kur'ân ile açmıştır. Hem kâinatın âyât-ı tekviniyesinin, Sâni'inin kemaline delâletlerini, parlak ve kat'î bir surette lisan-ı Kur'ân'la beyan ediyor. Hem küllî ubudiyetiyle, rububiyet-i İlâhiyeye âyinedarlık ediyor. Hem mahiyetinin câmiiyetiyle bütün esma-i İlâhiyeye bir mazhar-ı etemm olmuştur. Elbette bunun için denilebilir ki: Cemil-i Zülcelâl, kendi cemalini sevmesiyle, o cemalin en mükemmel âyine-i zîşuuru olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı sever. Hem kendi esmasını sevmesiyle, o esmanın en parlak âyinesi olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı sever ve Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'a benzeyenleri dahi derecelerine göre sever. (Mektubat)
Hazırlayan: Ahmet DEMİRDÖĞMEZ