Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, Kur’ân’ın tazammun ettiği bütün ahlâk-ı haseneye câmi idi. İşte o zat-ı kerîmde, icma-ı ümmetle, tevatür-i manevî-i kat’î ile sabittir ki, insanların sîreten ve sûreten en cemili ve en halimi ve en sabiri ve en şakiri ve en zahidi ve en mütevazıı ve en afifi (iffetlisi) ve en cevadı ve en kerimi ve en rahimi ve en adili, herkesten ziyade mürüvvet, vakar, afüv, sıhhat-ı fehim (sağlam anlayışlı), şefkat gibi ne kadar secaya-i âliye (yüce huylar) varsa, en mükemmel bir fihriste-i nuranisidir. Risâlet-i Muhammediye (asm) kâinatın en büyük hakikati ve zat-ı Ahmediye (asm) bütün mahlûkatın en eşrefi ve hakikat-ı Muhammediye (asm) tabir edilen küllî şahsiyet-i maneviyesi ve makam-ı kudsîsi iki cihanın en parlak bir güneşi olduğunu ve harika makama liyakatine dair pek çok hüccetleri ve emareleri kat’î bir sûrette Risâle-i Nur’da ispat edilmiş. Ve hadise-i Muhammediye (asm), bütün beni âdemin en büyük hadisesi ve kâinatın en azametli meselesi olduğunu ders vermiştir. (Sözler)
Hazırlayan: Ahmet Demirdöğmez