Yıl 1935, Yer Eskişehir..
Isparta ili ve ilçelerinden ve muhtelif yerlerden toplanan Nur Talebeleri önce Isparta’da toplatılır, sonra bir subay nezaretinde Eskişehir’e sevk için yola çıkarılır. Subaya verilen emir yolda bütün sanıkların kurşuna dizilmesidir. Fakat insaflı olan subay bu emri yerine getirmez.
Sanıklar Eskişehir Hapishanesine getirilir, Ağır cezada yargılanır.
Sanıkları ne avukat tutacak paraları vardır ne de onları savunacak avukat..
Bediüzzaman ve talebeleri savunmalarını kendileri yaparlar..
Bediüzzaman orada hukuk tarihine geçecek muhteşem bir müdafaa yapar. Kesin idam talebi ile yapılan yargılama sonucu, kendisine zorlama isnatlarla 11 ay ceza verilir.
Şimdi tramvay yolunu geçtiği cezaevinin karşısında lise mektebi vardır. Hapishanenin penceresinden okulun bahçesi görünür.
Orada rakseden öğrencileri seyreden Bediüzzaman, o talebelerin elli sonra ki vaziyetlerini hayalen görür ve gelecekteki hallerine üzülerek ağlamaya başlar. Teselli etmeye çalışan talebelerine kendisini yalnız bırakmalarını söyler.
“Gördüğüm hayal değil hakikattir” der.
Ve öyledir.
Bundan dört-beş ay öncesinde bir toplantı vesilesi ile Eskişehir’de bulunduğumuz zamanlar o lisenin önünden geçerken İzzet kardeşim okulun tam karşısında bulunan dönerli kavşakta raks eden kız çocuklarının heykelini gösterdi. Mevcut belediye başkanının yaptırdığını dile getirdi.
Hayretler içinde kaldık... Bediüzzaman’ın Meyve Risalesinde bahsi geçen hadise âdeta canlandırılmış.
Bir depremde Eskişehir’in altı üstüne gelecek iken, Bediüzzaman’ın bir ay boyunca her gün Emirdağ’ından Eskişehir yakınlarındaki Kanlıpınar tepesine gelerek duâ ettiği bilinir.
Daha sonra bir çok vesile ile de gelip gitmiştir Eskişehire...
Bir müddet kaldığı ev şimdi kafe olarak kullanılıyor ve hamiyet sahibi insanların himmetini bekliyor.