Böyle zamanda en kıymetli haslet, elbette ki, samimî dost ve kardeşlerdir.
“Bu zamanda ondan belki yirmiden birine itimat edilmez” hakikatini bilenlerin, yaşadığımız zamanın ne derece kritik ve dehşetli bir zaman olduğunu anlarlar.
Hazreti Ali Efendimiz (ra):
“Akrabanın düşmanlığı ve dostların eziyeti yılan zehirinden daha acıdır” derken bu hakikate parmak basıyor.
Her aile arasında böyle küçük veya büyük sıkıntılar vardır.
Kimi mal-mülk dâvâsından, kimi miras kavgalarından, kimi kıskançlıktan…
Dostlukların maddî ilişkiler ile ilgisi ise çoğu zaman kırgınlık veya dargınlıklara sebebiyet verebilir.
“Evet, mü’min kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır, tahakkümle değil, mümkünse lütuf ile ıslâhına çalışır” diyen Bediüzzaman, bize şaşmaz ölçüler sunmaktadır.
Bir çok hadis-i şerif ve âyeti kerimelerde bu meseleye parmak basar.
“Mü’min kardeşine bir yıl dargın kalması; onun kanını dökmesi gibidir”
“Kardeşinle mücadele etme, onunla alay etme, ona verdiğin sözden dönme”
“Müslümanların derdi ile ilgilenmeyen onlardan değildir.”
Yukarıdaki hadis-i şeriflerde mesele net bir şekilde dile getirilmektedir.
Çin atasözünde ise:
“Kardeşler münakaşa ederse, bundan seyirciler faydalanır.”
Kul Sâdi ise buna şunu eklemiş:
“Nerede Müslüman varsa benim kardaşım,
Dâvâsı Kur’ân’sa gönül sırdaşım,
Göl haline gelmiş İslâm diyarı,
Gülistan yapacak kanlı gözyaşım.”
Delil ve akıbeti nazara almadan yapılan izafi şeyler kardeşler arasındaki ahengi bozar.
Bunun çaresi yüz yüze yapılan görüşmelerdir.
Bu tip görüşmeler de bir anlaşma sağlanmasa dahi kırgınlıklar olmaz.
Bunun temeli, amel-i salih ve tahkiki imanın tezahürüdür.
Küçük taşlar, Uhud Dağı’ndan büyüktür diyenlere karşı hakkı müdafaa etmek, hakikate bir hürmetsizliktir.
Bir çok cemaat ve toplulukları bu anlayış yıkmıştır.
Yıllarca Şeyh Şamil’i yenemeyen Ruslar, daha sonra ordu komutanlarının arasını açmakla, fitneyi çalıştırmakla, Şeyh Şamil’i yenmiş ve Şeyh Şamil’in şu hicran dolu sözleri serdetmesine vesile olmuştur:
“Beni Çar yıkamadı, Çar’a yardımcı olan Çar tabancaları yıktı.”
Bu açıdan, düşmandan gelen kurşun dahi insanı acıtmaz, dosttan gelen dikenli gül dahi insanı can evinden vurur.