"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Lozan’ın âkıbeti

Raşit YÜCEL
23 Ağustos 2017, Çarşamba
Büyük yıkılış ve mağlubiyetlerin ardı ve arkası gelmemişti.

Koskoca Osmanlı Devleti adeta Anadolu’ya sıkıştırılmıştı.

Kırk milyonluk bir nüfus, on milyon küsûra indirilmişti.

Millet yorgun, millet bitkindi.

Yeni ve genç Cumhuriyet kurulmuş, millet heyecan ve ümit halinde idi.

Kuva-i Milliye’yi destekleyen Bediüzzaman, ısrarla  Ankara’ya dâvet ediliyor, mecliste alkışlar ile karşılanıyordu.

Bediüzzaman’a çok büyük mevki ve makamlar teklif edildiği halde, bunları kabul etmemişti.

Ankara’da üst seviyedeki insanların Dünya görüşleri farklı idi.

Millet yeni ve acımasız bir geleceğe hazırlanıyordu.

Bu gidişata karşı olanlar ya sindiriliyor, ya da yok ediliyordu.

Ahir zamanda  gelecek dehşetli hadiselerin zuhurunu görmüştü Bediüzzaman.

Vaat edilen teklifleri kabul etmeyerek Ankara’dan ayrıldı.

Korktu mu ?

Hayır korkmadı.

Gaye uğrunda korku ve ölüm korkusu önüne hiçbir zaman geçemedi.

“O güne eriştiğinizde kuvvet ile mukabele edilmez, ancak Kur’ân nurları ile mukabele edilebilir” Hadis-i şerifine ittibaen bu yolu seçmişti.

Lozan’da yapılan uzun görüşme teklifleri  millet meclisinde oylanması gerekiyordu.

Yıl 1923.

Lozan görüşmeleri kabul edildi.

Bazı gizli maddeleri hâlâ açıklanmadı.

Lozan’da yapılan toplantıdaki kararlar şart mı idi?

Evet şart idi.

Çünkü Dünya sizi tanıması için bu lüzumlu idi.

Lozan’da alınan kararlar bu milleti dininden ve geleneklerinden koparma harekâtı idi.

Bu teklif Lozan heyete başkanına iletilmiş, bu kararı kendisi veremeyeceği için birinci reis ile istişare etmeleri gerekiyordu.

Lozan’dan bu teklifleri getiren başbakan ile birinci reis Eskişehir’de buluşurlar.

Eskişehir’den Ankara’ya giden tren rivayete göre birkaç defa gidiş –geliş yapmış ve karar verilmiştir.

“Din öldürülecektir”

Tabi iş bunun ile kalmıyor.

İngiltere Avam Kamarasında: ”Türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?” sorusuna yüksek itirazlara mukabil:

Lord Gürzon’un verdiği cevap enteresandır:

“Asıl bundan sonraki Türkler daha eski şevket ve satfetlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları ruh ve maneviyat cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” diyerek asıl maksatlarını açıklamış oluyorlardı.

Ondan sonra başlamış milleti yıkan ve maneviyat cihetinde ki darbeler.

Hatta bunun tatbikatını görmek için ülkemize gelen Haim Naum kendilerinin tahmin ettiklerinden daha hevesli çalışan idarecileri görünce hayretler içinde kalmıştır.

Fakat bir şeyi iyi hesap edememişlerdi.

Türkiye’de Bediüzzaman vardı.

“Bende Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu göstereceğim ve ispat edeceğim.” diyerek Nurların intişarına başlamıştı.

Kaderin garip tecellisidir ki, yirmi beş yıl uygulanan bu dehşetli rejim Ahrarlar’ın idareye gelmesi ile bozulmaya yüz tutmuş, vaziyeti muhafazaya çalışmaktadırlar.

Lozan sonunda mağlûp olmuştur.

Milleti yok etmeye çalışan Avrupa ejderhaları buna muvaffak olamamışlardır.

Nurlar intişar etmektedir.

Yeni Asya onun kalesi olmuş, umum âleme onu iletmeye devam etmektedir..

“Onun şakirtleri başkalarına kıyas edilmez, susmaz ve susturulamazlar ve dağıttırılamazlar” sözü kıyamete kadar devam edecektir inşallah.

Okunma Sayısı: 1781
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı