“OKU” hitabına muhatap olan Efendimiz (asm) kâinatı okumaya başlamıştı.
Sahabiler her şeyi okumaya başladılar. Hayatın her anını okuyorlardı. Vahşet bataklığına düşmüş Arabistan çölleri o zaman yeşillenmeye başlamıştı. Bu yeşillenen güzellikler dünyanın dört bir tarafına ulaşmıştı. İşte yaşadığımız topraklar.
“Kur’ân kâinatı okuyor. O’nu dinleyelim O’nu virdi zeban edelim.” Asırlar Kur’ân’ı okuyor... Sayfalarından dersler çıkarıyor. Yunus şöyle demişti:
“İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin
Bu nice okumaktır.”
İnsanlık kendini bilmediği için kendini okuyamaz hale gelmişti. Ülkemizde eğitim, sadece mevki ve makam amacı ile yapıldığı için kitaba yan bakma alışkanlığı nüksetti.
Yapılan bir istatistiğe göre, insanımız günde yalnız bir dakika okuyabiliyor. Bu okuyanların kaçta kaçı doğru okuyor? Bazı kitaplar sadece rafları dolduruyor.
Okumayı bize Bediüzzaman sevdirdi. İlk okuduğum Risale “Meyve Risalesi“ idi.
Oysa ben kitap okumayı hiç sevmeyen insandım. Ondan sonra ciltlerce kitap okudum. Halen de okuyorum...
Yargıtay eski başkanı Sami Selçuk Bey bir vesile ile gittiği Rusya’da onu gezdiren şoförün her fırsatta kitap okuduğunu hayretler içinde anlatmıştı.
Kitapla ilgisi olmayan insanları idare etmek gayet kolaydır. Okuyanları bir anda keşfedebilirsiniz.
Okuyacağız. Hem de son nefese kadar.
Ne demişti Zübeyir Gündüzap:
“Şimdi oku, kabirde okuyamazsın, okumaktan korkma, okumamaktan kork.”