Zaman gibi hadiseler de akıp gidiyor.
Her geçen gün yeni bir âlemin kapısını açıyor. Yaşadığımız anların hep devam edeceğini zannederiz.
Halbuki hayat dediğimiz, yaşadığımız şu andır. Onun için Peygamberimiz (asm), “Kıldığınız namazları son namazınız gibi kılınız” demişti.
O zaman, aklım başıma geldi. “Son namaz…” İşte, o zaman namazın hazzı daha da anlaşılır olur.
Peygamberimiz (asm), “Lezzetleri acılaştıran ölümü çok zikrediniz“ demişti…
İşte bir şok haber daha… “Ölmeden önce ölünüz.”
İşte, daha da şok edicisi… Böyle düşünmek hayatı azaba çevirmiyor. Bilâkis, derin uykudan insanı uyarıyor.
Osmanlı sultanlarından bir de bu gafleti yıkmak için şöyle demişti: “Uyan ey gözlerim gafletten uyan.”
Bir başka şiirde ise: “Azralin (Aleyhisselâm) gelir kendi, / Ne ağa der ne efendi, / Sayılı günler tükendi. / Yolun sonu görünüyor.”
Ondan sonra bu anları düşünürüz. Dünyada günde yüz elli bine yakın insan ebedî âleme uğurlanıyor.
İkiyüz binden fazla da dünyaya “merhaba!” diyor.
Sayılı günler tükendi. Üç aylar dediğimiz manevî ticaret mevsimini uğurladık.
Ramazan bitti.. Bayram geçti.. Bitti mi? Biten bir şey yok.. Hayat devam ediyor.. İç mücadele, dış mücadele… Hayatı yaşadıklarımız ile paylaşıyoruz..
“Ondan sonra“ hiç bitmiyor.
Ölüm var,
Kabir var,
Haşir var,
Sırat köprüsü var,
Cennet ve Cehennem var.
İşte son durak o zaman..
Hayatı bu anlam ve mana ile yaşayanlar huzur bulur.
Dünyası ne kadar karanlık ve acı olsa da, gönlü sürur içindedir.
Hep ”ondan sonra“kileri düşünürüz. “Onu tanıyan zindanda dahi olsan bahtiyardır, onu unutan saraylarda da olsa betbahttır.”
Ya şimdi neredeyiz?
“Ondan sonra?”
Bizler aynı yerdeyiz.. Ve bizler uzun bir seferdeyiz, her zaman yoldayız.