Yolculuğumuz Ankara bahtiyarları ve Bilal Sürücü‘nün koordinesinde devam etti..

Marşlar, risaleler, ilâhiler ve sohbetler ile devam etti. Gençlerin samimiyet ve heyecanları harika idi.

Sabah namazını Eyüp Sultan Camii’nde huşu içerisinde kılıp, Eyüp Sultan’a Fatihalar gönderdik.

Eyüp Sultan, gelenler bilir. Tam bir Medine şehrini andırıyor. Otantik ve yüksek manevî atmosferi harika idi.

Yüksekteki mezarlıkta manevî istirahatına devam eden başta Zübeyir Gündüzalp ve diğer Nur hadimlerini de unutmadık. Çorbamızı yine bu atmosfere uygun bir lokantada içtikten sonra kafilemiz vapurla boğaz tenezzühüne başladı.

Karadeniz’in Marmara’ya akıttığı suların dalgaları eşliğinde doyumsuz bir haz için de tefekkür ve tezekkür hasletlerimizin ayarlarını sonuna kadar açtık. Kafilemizde bulunan yüzü aşkın yol arkadaşlarımızın aynı duygular için de olduklarını fark ettik.

Sonra panelin yapılacağı otele ulaştığımızda ülkemizin her tarafından teşrif eden bahtiyarları görmek ve hasretlik gidermek çok harika idi.

Salonun genişliği, alanın rahatlığı fevkalâde idi. Adeta bir mevlid havası vardı. Panelde verilen mesajlar alkış tufanını andırıyordu.

O büyük salon lebalep dolu idi. Konuşmalardaki derin ve çarpıcı ifadeler, sinevizyon gösteriminin güzelliği,

Atilla Yılmaz kardeşimin heyecan ve hissiyat dolu şiiri salonu adeta büyük bir ders ortamına sokmuştu.

Gördüğümüz binlerce Nur Talebeleri, uzak diyarlardan gelen hanım kardeşlerimiz ve sevgili çocuklar.

Bu güzel toplantıya katılan nice Nur hadimleri ancak bu güzel havayı tasvir edebilir. Günlerin ve saatlerin nasıl geçtiğini bilemedik.

Dönüş saatlerinde yaşadığımız haller, geliş saatlerinden farksızdı. Güzel mesajlar verildi.

“Onun şakirtleri başkalarına kıyas edilmez. Susmaz ve susturulamaz” hakikatini bizzat müşahede ettik.

Şairin dediği gibi, “Dünya yıkılsa inan bu cephe sarsılmaz”ı fiilen yaşamış olduk.

Emeği geçenleri gönülden tebrik ediyoruz.

“Yaşasın sıdk, ölsün yeis, muhabbet devam etsin. 

Bütün nevm ve itap hevaya tabi olanların üzerine olsun.”