Bin sekiz yüzlü yılların sonları idi.
Bediüzzaman’ın ilk vedası baba evinden ayrılması ile başlamıştı.
Kendine ait bir valizi bile yoktu.
Ne özel aracı, ne de bir bineği vardı.
Yaşı, büluğ yaşında bile değildi.
Ama, büyük bir dâvânın yolculuğuna çıkmıştı.
Daha doğrusu bu bir sevk-i İlâhinin yolculuğu idi.
Bir çok ilim adamlarından kudsî dersler almıştı.
Daha on dört yaşında icazetini, Doğubeyazıt ilçesindeki medreseden üstün liyakat ile almıştı.
Bugünkü anlamı ile Profesörlük idi.
O günkü şartlarda pek görülmemiş bir şeydi.
Vedaları, ondan başka yolculuklar ile devam edecekti.
Mardin ilinde yaptığı münâzalarda üstün başarısını kıskanan medrese talebelerinden sonra, Bitlis ilin de valinin ricası ile iki yıldan fazla kaldıktan sonra Van ilinde Vali Tahir Paşa’nın ısrarı ile orada kalmıştı.
Bediüzzamanın yolculuğu hayatı boyunca devam edecekti.
Bin dokuz yüzlü yılların başında yolculuğu Payitahta kadar uzanacaktı.
Orada arzu ettiği büyük hedeflere ilgi göstermeyen yetkililerden sonra şarkın dağlarına tekrar dönmüştü.
Sonraki yolculuğu Şam iline düşecekti.
Şam’dan sonra tekrar payitahta döndü.
İstanbul’da Sultan Reşad’ın arzusu ile Kosova darulfünunun temel atma merasimine gitti.
İstanbul’a döndüğünde Van ilinde kurulacak olan darulfünunun temel atma merasimine iştirak etti.
Yaşı otuzlu yılları aşmıştı artık.
Birinci Cihan Harbi patlak verdiğinde Enver Paşa’nın ricası ile emrinde bulunan beş bin gönüllü ile vatan savunması yaparken Ruslar’a esir düştü.
İki yılı aşkın esaretten sonra firar ederek, en cesur adamları muvaffak olamadığı bir firarı bitirerek payitahta gelir.
Daha sonra Ankara hükümetinin ısrarlı arzusu ile Ankara’ya gider.
Burada arzu ettiği muhiti bulamayan Üstad, tekrar Van iline döner.
Şeyh Said hadisesi vesilesiyle kendisi Burdur iline nefyedilir.
Oradan Isparta iline, sonra ise Barla nahiyesine nefyedilir.
Sonra Eskişehir, Denizli ve Afyon illerindeki hapis hayatları yaşanır.
Bediüzzaman’ın son yıllarında İstanbul, Eşkişehir Ankara yolculuğu devam eder.
Emirdağ ilçesine nefyedilen Bediüzzaman, Isparta’ya giderken vedasını Emirdağlılar ile yapar.
Artık en son vedasını Isparta’da yapar..
Seksen küsûr yıllık ömründe ülke genelinde yaptığı sayısız hizmetlerin arkasında Nur Külliyatı’nı bu millete ve insanlık âlemine hediye bırakır, son vedasını Urfa’da yapar...
Ve ebedî yolculuğuna başlamak için artık Azrail Aleyhisselâmın vazifesini yapmak için bekliyordu.
Bu mukadder bir hadise idi.
Son vasiyetini yazdırmış, dâvâsını emin ellere teslim etmişti.
“Mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek“ demişti..
Şimdi, Dünyanın her tarafında Nurlar okunuyor.
Bir veda böyle yaşanmıştı.
O Nurlar çiçek açtı, hanelerimizi ve gönüllerimizi doldurdu..
Artık ne gam..
Meçhul kabrinde rahat et Üstadım..
Emanetin emin ellerde..